Ahmet Emin Yalman’ın “Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye” isimli kitabına göre, ilk Osmanlı sultanları iyi eğitim almış, Balkan prensleriyle yapılan tek eşli birleşmelerden doğan çocuklardı. Bu imparatorlar sıkı bir eğitime tabi tutulur ve önce yeteneklerini eyaletlerde vali veya orduda kumandan olarak ispat etmek zorunda bırakılırlardı. Bazı el sanatlarında ustalık kazanmak bile, eğitimlerinin bir parçası olmuştu.
Ancak imparatorluk büyüyüp güçlendikçe, debdebeli bir hanedan yaşantısı ortaya çıktı ve bu evlilikler cahil cariyelerle yapılan sınırsız çok eşlilik haline dönüştü. Bu evlilikten doğan sayısız erkek çocuk, birbirlerine gerçek kardeşlik bağıyla bağlanamadılar. Bir sultanın ölümü, çoğu zaman tahta kimin geçeceğini belirlemek amacıyla yapılan bir iç savaş anlamına geliyordu. Bunu önlemek amacı ile kardeş, yeğen, kuzen hatta oğulların öldürülmesi gibi bir adet devlet tasarrufu haline geldi. Böyle bir iç mücadelede galip gelen ya da Sultanın hayatta kalmasına izin verdiği varis, tahta çıkmaya en uygunu olmakta idi.
Yozlaşma başlıyor
Bu adet, Sultan Süleyman tarafından terk edildi. İlerlemiş yaşında en sevdiği Rus eşinin (Hürrem Sultan) etkisiyle tahtını 1566’da çok daha zayıf
Kuantum fiziği, atom içindeki “quanta” denilen parçacıkların davranış ve etkileşimlerini inceliyor. Başka bir bakışla, “kuantum fiziği”ne “atom fiziği” de diyebiliriz. Atom içi parçacıklar, klasik fiziğin öngördüğü ultraviyole patlamasından kaçınarak, titreşim frekanslarına bağlı olarak enerji emebiliyorlar. Kuantum teorisi ilk kez 1900 yılında Max Planck tarafından geliştirildi.
Kuantum fiziği ortaya çıkmadan önce, atomların da Güneş Sistemi gibi makro hareketliliklere benzer biçimde hareket ettiği zannedilirdi. Kuantum teorisi sayesinde lazer, transistor, emar (MR) tarayıcılar, elektron mikroskobu, süper kondüktörler gibi aygıt ve uygulamalar mümkün olabildi.
Gelişimi
Planck, enerjinin “quanta”lar tarafından emildiğini ve salındığını görmüştü. Einstein ise, ışığın “foton” adını verdiği enerji “quanta”larından oluştuğunu ortaya çıkardı. Bohr, fotonların emdiği enerjiyle atom yapısının nasıl istikrar kazandığını modelledi. De Broglie, “quanta”ların dalgalar halinde birbiriyle ilişki içinde bulunduğunu anlattı.
1905 yılında Einstein, metal yüzeylerden çıkan/yansıyan elektronların ışığı ortaya çıkardığını gösterdi ve buna “foto elektrik etkisi” dedi. Daha sonra, ışığın hem dalgalı hem
Büyüme ve rekabet stratejinizi hazırlarken, rakiplerinizi iyi analiz etmeniz gerekir.
Mentoro’ya göre, rakip analizinin amaçları şunlardır:
- Rakiplerini-zin rekabet avantajı durumu öğrenmek.
- Rakiplerin iş modeli ve strateji bileşenlerini öğrenmek.
- Rakiplerinizin strateji bileşenleri arasındaki uyumu/uyumsuzlukları ve sinerjileri görmek.
- Rakiplerin faydalanılacak zayıflıklarını öğrenmek.
- Rakiplerinizin sakınılacak veya zayıflatılacak güçlü taraflarını öğrenmek.
- Farklılaşmanıza katkıda bulunacak noktaları yakalamak.
Türk ekonomisinde toparlanma işaretleri artık kendini belli ediyor. Yaman Törüner, ekonomideki düzelme göstergelerini grafikler eşliğinde masaya yatırdı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Akbank kaynaklı soldaki grafikler gösteriyor ki;
- Türk Lirası üzerinden verilen kredilerde artış ve toparlanma eğilimi var.
- Yabancı para cinsinden ve dövize endeksli kredilerde (DEK) ise borç azaltımı sürüyor.
MEVDUAT İLİŞKİSİ NASIL ŞEKİLLENDİ?
Toplam kredilerin, toplam mevduata oranı, devlet bankalarında hala yüksek.
Ekonomide toparlanma işaretleri başladı. Sanayi üretiminde ve perakende ticaret hacminde aylık aylık küçük toparlanmalar izleniyor. TÜİK ve Akbank kaynaklı aşağıdaki grafikler bu durumu işaret ediyor.
Risk primleri geriliyor
En iyi haberler, risk primlerinin gerilemesi ve ekonomideki volatilitenin azalmasıyla kendisini gösteriyor. TCMB, Akbank ve Bloomberg kaynaklı aşağıdaki grafikler normalleşmenin başladığını gösteriyor.
Seçim sonrasında, seçim heyecanı bitip, kazananlar yerlerine oturunca, ekonomide toparlanma dönemi başlar. Yeni bir seçim, toparlanmayı geciktirecektir.
Ekonomide toparlanma ile birlikte, güven ve beklenti endeksleri yükselir; kredi ve mevduat faizleri düşer; yabancılar, borsaya ve devlet iç borçlanma senetlerine yaptıkları yatırımı artırırlar.
Toparlanma ile birlikte, kredi ve yatırım hacmi büyüyecek; ekonomi yönetimi - Merkez Bankası - regülatör kurumlar(BDDK, SPK, Hazine vs.) arasında bir politika uyumu başlayacaktır.
Yabancıların ekonomimize bakışı en önemli gelişme olacaktır. Yabancı yatırımın girmesi, derecelendirme kuruluşlarının notumuzu yükseltmesi ve döviz borçlanma maliyetimizin düşmesiyle kendisini gösterir.
Şimdiki durum...
Toparlanmadan önceki, başlangıç noktası alınabilecek olan TCMB, TUİK; Bloomberg ve Akbank kaynaklı endeksler, aşağıdaki gibi gerçekleşti.
Ekonomideki gelişmeyi gösteren PMI endeksi, satın alma yöneticilerine sorularak oluşturuluyor. Aralıklı kırmızı hat, büyümeyi gösteriyor. Güven endeksleri ise, yatırım yapacakların beklentilerini işaret ediyor.
Yılbaşından bu yana riskli aktifler ve gelişmekte olan ülkeler para birimleri değerlenme eğilimindeyken, Türk Lirası bir miktar olumsuz ayrıştı. Akbank ve Bloomberg’den alınan aşağıdaki tablolar bu eğilimi gösteriyor.
Aşağıdaki grafikte, TL %3 değer kaybetmiş gibi gözükse de kayıp %5.4’e ulaştı.
Yabancı hisse tercih ediyor
Yılbaşından beri, hisse senedi piyasasına 1.4 milyar dolar giriş oldu. Ancak, yabancı yatırımcılar, Hazine Borçlanma Senetlerine (DIBS) daha az rağbet ettiler. DIBS’te yabancı payı %14’lere geriledi.
Serhan Bali’nin “Müzikte Romantik Dönem Bestecileri” isimli kitabı, bu konuda şimdiye kadar yazılmış en harika kitap. Kitapta, dünyanın en meşhur bestecilerinin hayatlarında, gizli kalmış yüzlerce kesiti de bulabiliyoruz. Bunlardan bir demet sizin için....
Karısının ihaneti üzerine Freud’a başvurdu
Mahler, Sekizinci Senfoni’nin Münih’te yapılacak prömiyerine hazırlandığı ve Onuncu Senfoni üzerinde çalıştığı 1910 yılı yazında, karısı Alma’nın genç mimar Walter Gropius ile aşk yaşadığını öğrendi. Oysa, Alma’ya yazdığı aşk mektubunu, 5. senfonisine yerleştirmişti.
Psikolojisi allak bullak olan besteci, psikanalizin öncüsü Sigmund Freud’a danışmaya karar verdi. Alanlarının iki dâhisi Hollanda’nın Leyden şehrinde üç saat boyunca sohbet etti. Görüşmede, Freud’un karısının ona kendisinden yaşlı olduğu için bağlandığını söylemesi, Mahler’i rahatlattı.
Mahler, bu sohbet sayesinde karısına duyduğu aşkı yeniden keşfetmiş ve duygularını o sırada üzerinde çalıştığı 10. Senfoni’sine nakşetmiştir. Freud yıllar sonra, “Bu dâhi insanın psikanalizin özünü rahatça kavrayışının” her türlü takdirin ötesinde olduğunu söylemiştir.
Karısını terk ettiği için istenmeyen adam ilan edildi
Özel yaşamında hızlı ve