Zayıf iç talep nedeniyle, cari açığımız gittikçe azalıyor; kapanma noktasına doğru ilerliyor.
Merkez Bankası ve Akbank kaynaklı yukarıdaki grafik, enerji hariç cari açık ile enerji ve altın hariç cari açığın tamamen kapandığını ve artıya döndüğünü gösteriyor. Bu durum, bir bakıma ekonomimizin dışa kapandığını da gösteriyor.
Tedbirlerin etkisi ne?
Hükümetimiz, özellikle, otomotiv, beyaz eşya ve konut sektörünü destekleyici tedbirler almıştı. Bu tedbirlerin etkisi sınırlı kaldı.
Seçim sonrası, Türk Lirası kredilerde ivme kaybı gözleniyor. Özellikle de ticari krediler azalıyor. Bu durum, sıkıntının eylül ayı ile birlikte artabileceğine işaret ediyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ve Akbank kaynaklı aşağıdaki grafikler, özel ve yabancı bankaların ticari ve genel kredi hacminin düştüğünü gösteriyor. Kredilerdeki genel düşüş seçim sonrası % 4.1’i buldu.
Kamu bankaları...
Kamu bankalarının da özellikle Türk Lirası kredileri kıstığı ve bu daralmanın özel bankaları geçtiği anlaşılıyor. Kamu bankaları kredi hacmi son 3 haftadır düşüşte. Bu azalış, döviz kredilerinde daha az.
Kamu bankaları kaynaklı açıklanan 30 milyar TL tutarındaki ek paket, özellikle, bireysel kredileri artırdı.
Dünyada ticaret savaşları ve jeopolitik gerginlikler artıyor. Bu konuda, ABD-Çin ticaret savaşı başı çekiyor. ABD’nin tüm uluslararası ticaret anlaşmalarını bozması; sonra da kendi çıkarlarına göre düzeltmeler yapmak istemesi, tüm ekonomileri tedirgin etmiş görünüyor. ABD, Çin’i köşeye sıkıştıramadı ama bu amaçla, önce Japonya ile kopardığı ticaret bağlarını düzeltmek istiyor. ABD, Kuzey Kore’de de istediğini elde edemedi.
Buna rağmen, Bloomberg ve Akbank kaynaklı aşağıdaki grafikte de görüldüğü üzere, Dolar Endeksi yükseliyor.
Gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı yaşanıyor
TCMB, IIF ve Akbank kaynaklı aşağıdaki grafiklerden de anlaşılacağı üzere, gelişmekte olan ülkelere, bu yılın Ocak-Nisan ayları arasında sermaye girişi olmuş iken, 3-24 Mayıs tarihleri arasında, 9.4 milyar dolar hisse senetleri piyasasından ve 1.2 milyar dolar devlet iç borçlanma piyasalarından sermaye çıkışı yaşandı. Çin hisse senetlerinden çıkışlar ise, 6.3 milyar doları buldu.
Bizdeki son durum ne?
Ocak başı ile 22 Mart arasında, ülkemiz hisse senetleri piyasasına 1.5 milyar dolar girmiş ve Hazine İç Borçlanma piyasasından 800 milyon dolar çıkmışken; 29 Mart ilâ 17 Mayıs tarihleri arasında, hisse senetleri pi
Düşme 65 yaşın üstündeki kişilerde, kanser ve kalp krizi kadar sayıda ölümlere neden oluyor. ABD’de bile yılda 2.8 milyon kişi düşme nedeniyle hastaneye başvuruyor; bunların 27.000’i kurtarılamıyor. Düşmeye bağlı olarak yapılan kalça ameliyatlarında, her 10 kişiden biri hayatını kaybediyor. Birçok durumda, düşmeye bağlı olarak oluşan pıhtı, akciğer, beyin veya kalbe giderek bu bölgelerdeki damarlarda tıkanıklığa yol açıyor. Pıhtı önleyici ilaçlar kullanılsa bile, bazı durumlarda bir türlü iyileştirilemeyen zatürre vakalarıyla karşılaşılıyor.
Düşme sırasında kafanın sert bir yere vurulmasına bağlı kanamalar birkaç hafta sonra ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle, düşme sonrası konuşma ve dengede bozukluklar olması durumunda veya vücudun bir bölgesinde uyuşmalar hissedildiğinde, derhal doktora başvurmak gerekiyor.
Yaşlılarda, yüksek tansiyon, görme bozuklukları, eklem ağrıları, vitamin ve besin eksiklikleri sinir sistemine etki yaparak, ayak ve kaslarda zayıflamaya yol açabiliyor.
Denge kontrolü
Özellikle yaşlıların, zaman zaman dengelerini kontrol etmeleri gerekiyor. Bunun için 30’ar saniye süreyle her bir bacak üzerinde tek ayak üzerinde durmayı denemelisiniz. Duramıyorsanız, bir
Aşağıda, ünlü ekonomistlerin sözlerinden derlediğim özdeyişleri bulabilirsiniz:
- “Eğer servetimize hâkim olursak; zengin ve özgür oluruz. Ama, servetimiz bize hâkim olursa, kaçınılmaz olarak fakirleşir ve özgürlüğümüzü kaybederiz.” Edmund Burke
- “Bu dünyada kontrol edemediğimiz iki şey vardır; birisi ölümümüz, diğeri vergilerimizdir.” Benjamin Franklin
- “Uluslararası rekabet, bizi daha çok ve daha ucuz üretime zorlar. İşte, krizlerin temel nedeni budur ve bu olacaktır.” Jean Charles Sismondi.
- “Ekonomi tatmin ve acı arasındaki seçeneklerden oluşur. İyi ekonomi yönetimi ise, acı yerine bol tatmin sağlayabilen yönetimdir.” Stanley Jevons
- “Kumar, birkaç kişinin kazabilmesi için, birçok kişinin kaybetmeyi göze aldığı bir oyundur. Hükümetlerce kayırılanlar varsa, bunlar kumar oynamadan ve riske girmeden kazanan kişilerdir.” George Bernard Shaw
Para maskedir
- “Para insanı değiştirmez; sadece, gerçek kişiliklerini maskeler.” Henry Ford
Osmanlı yönetimi, bu denli geniş çaplı bir savaşın birkaç haftadan fazla süremeyeceğini, ilk büyük muhaberede savaşın sonucunun belirleneceğini düşünüyordu. Yolların, nakliye araçlarının ve sanayi kaynaklarının yokluğuna karşın, mevcut her şey, cömertçe ve ivedilikle askeri amaçların emrine tahsis edilmeliydi. Fark gözetmeksizin gerçekleştirilen bu faaliyetler, ülkenin ekonomik hayatını zedeleyici mahiyette dahi olsalar, bu tür yaralar zaferle sonuçlanan bir savaştan sonra kolaylıkla tedavi edilebilirdi. Olaylara bu bakış açısı, iktidarda bulunanları geleceği hiçbir şekilde düşünmeden, ülke kaynaklarını sonuna kadar harcamaya sevk etti. Bir süre sonra savaşın birkaç ay içinde sona ermeyeceği anlaşıldığında, bu bakış açısının bir intihar politikası olduğu ortaya çıktı.
Bu anlamsız aceleciliğin ekonomik sonuçları, çok vahim oldu. 1914 yılının hasadı hiç olmadık derecede iyiydi. Eğer her zamanki gibi toplanabileydi, savaş sırasında kıtlık çekilmeyecekti. Sağlam insanların aniden askere alınması, yük hayvanlarına ordu için el konulması, mahsulün hasadını imkânsız hale getirdi.
Yerel askeri makamlar, bu seferberlik emrinin mutlak bir biçimde uygulanmasının imkânsızlığını görüyor; ancak
Savaşın başında Osmanlı’da resmi idare şekli meşruti monarşiydi ve kısmen İngiliz kısmen Fransız örneğine göre düzenlenmişti. Belediye formalitelerin yerine getirilmesinde ve merasim yapılışında payı olan bir padişah ile Meclis-i Mebusan’a karşı topluca sorumlu olan hükümet mevcuttu. Bu hükümet, sadrazam ya da başbakan, şeyhülislam ya da dini konularda en yetkili kişi, harbiye, bahriye, dâhiliye, hariciye, nafıa(bayındırlık), ticaret ve ziraat, maarif, maliye, evkaf-ı hümayun ile posta ve telgraf nezaretlerinden oluşuyordu. Sultanın fırka reisleriyle görüş alışverişinde bulunduktan sonra sadrazam ve şeyhülislam ataması gerekiyordu. Nazırlardan oluşan Heyet-i Vükela listesini sadrazam hazırlıyor, sultanın onayını aldıktan sonra hükümet programını Meclis’in her iki kanadına da okuyor ve sadece mebusların güvenoyuna sunuyordu.
Âyan Meclisi, üyeleri iktidarda bulunan hükümetin önerisi üzerine padişah tarafından ömür boyu olmak şartıyla atanan, danışma meclisiydi. Âyanlık çeşitli koşullara bağlıydı ve sayıca 40 kişiydiler. Burada amaç, farklı mesleklerden (örneğin hariciyeciler, valiler, ordu kumandanları ile ticaret, hukuk, eğitim ve teknik alanlarda) değerli ve deneyimli kişileri bir
Ahmet Emin Yalman’ın “Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye” kitabına göre, İmparatorluk, güçlü olduğu zamanlarda, bu gücünü büyük ölçüde hangi şehzadenin padişah olacağını belirleyen bir tür seçim mekanizması sayesinde korumuştu. Yöneticiler bulundukları makama erdem, uygunluk, eğitim ve becerileri nedeniyle getirilmişlerdi. Gerileme devrine gelindiğinde ise, yalnızca kurnaz, iltimasçı ve sefih olanlar mevkilerini muhafaza edebiliyorlardı. Son derece uygunsuz kimselerin donanma komutanı yapıldığı ya da yeniçerilere paşa tayin edildiğinin örnekleri mevcuttur.
Bir kaide olarak makamlar, nüfuzlu kimseler tarafından, “satın alanın görevini kötüye kullanırken her türlü keyfi yola başvuracağı bilinerek ve elde ettiği kazancı İstanbul’daki hamisiyle paylaşacağı anlayışıyla”, en yüksek fiyatı verene satılırdı. Bu makamlar, yeni kazanç kapıları anlamına geldiği için, makam sahipleri, baştan başlayabilsin ve halkın birikimlerini sonuna kadar sömürsün diye sık sık değiştirilirdi. İstanbul’da iktidarda olanlar da yabancı devletlerin hediye ve rüşvetlerinden büyük gelir elde ediyorlardı.
Kişisel servetler
Kişisel servetler muazzamdı. Gerileme döneminin ilk yıllarında, yetenekli bir sadrazam olan