Bebek’teki Poseidon gibi bir manzaraya hakim ve bu kadar iyi lakerda tedarik eden bir lokantanın belki de başka şeylere pek özen göstermesine gerek kalmıyor olabilir. Poseidon da gerçekten pek gayret göstermiyor
Arkadaşım Cevdet Denizer uzun süre Dünya Bankası’nda dirsek çürüttükten sonra nihayet emekliliğini istedi ve ailesinin zeytinyağı işi ile de ilgilenmek için ülkesine döndü. Uzun süre yurt dışında kalan her Türk gibi Cevdet de bazı lezzetlerin özlemini çekiyor. Özellikle de soğuk bir rakı ve lakerda.
Cevdet şaraba meraklı olmanın dışında şaraptan anlar. 85 Sassicaia ve 70 Petrus gibi olağanüstü şarapları birlikte, kız arkadaşlarımızla beraber tatmıştık. Türkiye’deki şaraplar elbette ki Cevdet’i tatmin etmiyor ve o da benim gibi fiyatları kaliteye göre gülünç buluyor. Allah’tan rakı var. Yeni Rakı Yeni Seri gayet iyi.
Bebek’te deniz kıyısında Boğaz’a hakim bir masada Poseidon’da harika lakerda ve rakı keyfi dünyada az bulunan hazlardan biri. Bu manzaraya hakim ve bu kadar iyi bir lakerda tedarik eden lokantanın başka şeylere pek özen göstermesi gerekmez. Poseidon da çok özen göstermiyor.
Rakı masalarının olmazsa olmazı kavun ve beyaz peynir normal. Biraz çaba ile çok daha yağlı ve iyi Ezine ya da Trakya beyaz peynir bulunabilir.
Neyse ki bizde mayonezden anlayan pek yokKarışık salata vasat. Belli ki önceden hazırlanmış ve dolapta durmuş. İstanbul’daki meyhane ve balıkçılardan salataya özen gösterenlerin sayısı bir elin parmağını geçmez. Neden acaba?
Tarama ben çok severim ama uzun süredir İstanbul’da ne zaman tarama yesem hep aynı lezzet. Daha doğrusu aynı lezzet fukaralığı. Balık yumurtası lezzeti yok ve damağımda daha çok hazır mayonez lezzeti kalıyor. Cevdet benden akıllı. O birazcık alıp bırakıyor. Bense gereksiz yere fazla yiyorum.
Marine levrek de bol mayonezli. Herhalde mayonezi sıfırdan hazırlamak çok pahalı. Belki mayonez bizim kültürümüzün bir parçası değil. Müşteriler kötü mercimek çorbasını anlar ama fabrikasyonun kötüsü mayoneze itiraz eden çıkmıyor.
Zeytinyağında pişen sarmısaklı karides güveç vasat altı. Karidesler kurumuş. Sarmısak yanmış.
Bozulan damak tadımız lüfer ızgara ile birazcık yerine geliyor. Lüferi birçoklarının yaptığı gibi una bulamamışlar. İçi azıcık daha sulu olabilir ama en azından balık diğer bazı lokantaların yaptığı gibi iki kez öldürülmemiş.
Nedense ben bu sene geçen yılların lüferlerinin lezzetini bulamadım yediğim lüferlerde.
Acaba deniz kirliliğinden mi? Siz ne düşünüyorsunuz?
Poseidon bana biraz yerinde sayan ve gayret etmeyen bir lokanta izlenimini verdi. Sanki yaptıkları işi fazlaca kanıksamışlar. Nasıl olsa müşteri geliyor ve fazla rekabet yok.
Üç kişi adam başı 150 lira verip sohbeti güzel, yemeği vasat bir akşamı tamamlıyoruz.
Taksici Moda’yı hiç duymamışDaha doğrusu tamamlamıyoruz. Burdan Boğaz’daki otellerden birine kapağı atıyoruz. Farklı üç tek malt viski deneyip kıyaslamak için. Tatlıların boş kalorisi yerine is kokulu güzel bir 12 senelik viski hiç de fena olmuyor.
Dönüşte Beşiktaş’tan taksiye biniyor ve Moda diyorum. Taksici Kadıköy-Moda’yı duymamış.
Rakı ve sonra viski. Acaba ben sarhoş mu oldum, Moda yerine Metz mi dedim diye kendi kendime soruyorum.
Bazen sarhoş olmak ehven-i-şer. Ülkemiz gerçeklerini görmemek için!