Şarap ve yemek kültürü açısından İzmir ülkenin önde gelen kentlerinden ama İzmir’de tavsiye edebileceğim meyhane bulmak çok zor.
Bir arkadaşım Karşıyaka’daki Giritli Mehmet Usta’yı tavsiye edince umutlandım...
İzmir ilginç bir kent. Etrafında, Kuzey Ege’de, lezzetli meze ve taze balık yemek mümkün. İzmir’de yeterli sayıda varlıklı, görgülü ve köklü aile yaşıyor
ve bu ailelerin fertleri sık sık yurt dışına çıkmaları dışında, iyi yemeğin ne demek olduğunu biliyorlar. İstanbul’a gelen İzmirliler de dışarıda yemeğe hatırı sayılır para harcamaktan kaçınmıyorlar. Şarap kültürü açısından da İzmir ülkemizin önde gelen bir kenti. Birçok şarap üreticisinin İzmir ve civarında bağları olmasının dışında, “Şarap Tutkunları” gibi ciddi bir tadım grubu da İzmir kökenli.
Bütün bunlar iyi hoş da ben İzmir’de Tulumbalı Meyhane dışında okuyucularıma gönül rahatlığı ile tavsiye edeceğim bir yer bulamadım. Tüketicinin kalitesi göz önüne alındığında garip bir paradoks.
Yeşil Girit kabağından yapılan söğürme iyiydiİzmirli ve damağına güvendiğim bir arkadaşım Karşıyaka’daki Giritli Mehmet Usta’yı tavsiye edince bir an için umutlandım. Lokantaya birlikte gittik. Maalesef ikimiz de hayal kırıklığına uğradık. Kötü olduğu için mi? Hayır. Beklentilerimizin dışında kaldığı ve
sıra dışına çıkmadığı için.
Birçok meyhanede olduğu gibi mezelerin çok miktarda önceden hazırlandığını ve uzun süre dolapta beklediğini düşündük ikimiz de. Örneğin köpoğlu. Taze ve özenle hazırlanırsa doyum olmaz. Zeytinyağlı dolmayı da aşırı pişmiş ve fazla gevşek bulduk.
Ege otları. Hepimiz seviyoruz. Turpotu, şevket-i-bostan, cibez ve radika. Ama fazla haşlanıp iyi terbiye edilmeyince birinin lezzetini diğerinden ayırmak zorlaşıyor. Sanırım bu kadar haşlanınca vitaminleri de kayboluyor.
Buna karşılık yeşilliklerden kazayağı ve kuzukulağı taze ve kıtır idi. İyi terbiye edilse bunlardan harika salatalar yapılır. Ben en çok kabak söğürmeyi sevdim. Minik bir kabak cinsi olan yeşil Girit kabağından hazırlanmış. Tavsiye ederim.
Ara sıcak olarak önce subye, kalamar ve ahtapottan hazırlanmış bir kokoreç geldi. Bir iz bırakmadı. Kültür levreğinden çöp şiş iyi marine edilmesine rağmen levreğin kalitesinden dolayı yavandı. Değişik bir meze olarak karidesli kıtır mantı sunuldu. Kıtır olmasına kıtırdı ve yağını çekmemişti ama karidesli olduğu söylenmese ben kesin bilemezdim içinde karides olduğunu.
Buna karşılık ahtapot tandırı sevdim. Gerçek tereyağı, nar ekşisi, tavuk suyu ve tane karabiber ile hazırlanmıştı.
Şarap ile başladık, gayri milli içkimiz rakı ile bitirdikBundan sonra gene aynı kültür levreği ile hazırlanmış iki sıcak mezenin daha tadına baktık. Biri güveçte, diğeri de rulo halinde ve içi hellim peyniri ile doldurulmuş olarak. Daha lezzetli bir balık ile bu iki ara meze hoş olabilir ama herhalde verilen yemden dolayı, saman tadında bir balık ile ancak bu kadar olur.
Karides ve ıspanaklı muska böreği tava değil ızgara olduğu için hafif idi.
Ben, güveç ahtapot dışında en çok arkadaşımın önerdiği mezeyi beğendim. Eroin! Süzme yoğurt içinde muazzam acı kuru biber, karabiber, sarmısak ve üzerine erimiş tereyağı.
Buna karşı koyacak şarap çocukluğumda vardı ve adına köpek öldüren derdik. Eğer içkiyi bırakmak istiyorsanız adlarını vermek istemediğim bu şaraplardan için, bir daha ağzınıza içki koymazsınız. Ama devam diyorsanız “eroin” ile rakı iyi gidiyor. Biz de Türk şarapları ile başladığımız geceyi gayri milli içkimiz rakı ile noktaladık.
Hesap acıtmadı. Adam başı 75 lira.
Yemeğin sonunda son derece saygıdeğer biri olan Mehmet Usta, Bağdat Caddesi-Göztepe’de bir lokanta açacağını söyledi. Eğer malzeme sorununu halleder ve görgüsünü, bilgisini mutfağa yansıtırsa başarılı olacağına kuşkum yok.
DEĞERLENDİRME: HHHHH
Bravo Turasan
Geçenlerde yeni açılan lüks bir lokantada bir şarap tadımına katıldım. Şarapları lokantanın someliyesi seçmişti ve tadım kör yapıldı. Sadece içtiğimiz şarapların Türk şarabı olduğunu biliyorduk. Toplam 9 kişiydik. 12 kırmızı şarap denedik. Şarapların hepsi Frenk üzümlerinden kupajlardı.
Ben iki şaraba yüksek not verdim.
100 üzerine 88 verdiğim, Fransız-Bordeaux şarabı olan Chateau Talbot çıktı. Bir muziplik olarak gruba eklenmişti. Sıradan bir Bordeaux olan bu şarabı ayıran elegan olması ve bitimdeki topraksı karakteri idi.
Benim birincim ise 2010 Turasan Seneler şarabı çıktı. Cabernet, Syrah ve Merlot üzümlerinin kupajı olan bu şarap yoğun ve dengeli olmasının yanı sıra burundaki hoş baharat aromaları, orta damağının boş olmaması, tanenlerinin güzel yontulmuş olması, meyvemsiliğin şaraba iyi entegre olması ile dikkatimi çekti. Tebrik ederim.