Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

Bulunduğum yer Fransa’nın ekonomik açıdan en sorunlu bölgelerinden. Ama ben Metz’de geçirdiğim son 3.5 ayda Allah için iyi, sağlıklı ve kesemi delmeden yedim. Çünkü burada hep küçük üreticiyi destekliyorlar

Ceylan okulun son günü sevinçten takla atıyor. Hopluyor, zıplıyor. Okul bittiği için değil. Artık Fransız çocuklarla birlikte okumayacağı için.
Kolay değil tabii. Hemen hiç Fransızca bilmeden ve 11 yaşında kendini hiç tanımadığın bir ülkede ve senin dilini konuşmayan akranların arasında buluyorsun. Matematik ve İngilizce hariç derslerden hiçbir şey anlamıyorsun.

Yüksek teknolojiye ve tarıma önem veriyorlar
Ceylan tabii ki okulda Fransızca konuşup tepkilerini dile getiremeyince çeşitli sorunlar yaşadı. Bazıları hafiften dalga geçti. Diğerleri ise daha vahim bir şey yaptı anladığım kadarı ile. Yardım etmeye çalışırken onu rencide etti.
Üç gün önce okulun son gününde sınıf arkadaşlarının pek çoğu onu kucaklamış ve e-postalarını vermiş. Hadi hayırlısı. Umarım ileride Fransa ve Fransızlar hakkında şimdi oldukça olumsuz olan fikirleri değişir.
Ama Paris’i seviyor. “Niye Georgia Tech, Paris’te değil?” diye soruyor. Aynı soruyu annesi de soruyordu. Şimdi yaşayıp bu sorunun cevabını anladı.
Bulunduğumuz yer hem derin Fransa hem de biraz dibi delinmiş Fransa. Lorraine ekonomik açıdan Fransa’nın en sorunlu bölgesi. Ekonomisi demir-çelik endüstrisine bağımlı olan bu bölge bu sektörün yaşadığı krizle birlikte ona kan veren ana damarını yitirmiş oldu.
Fransız ordusunun çok önemli bir üssü burada idi. O üssün kapanması ile birlikte tüketim harcamaları ile ekonomiye katkıda bulunan askeri personel de bölgeyi terk etti.
İkliminden dolayı turistik bir bölge değil burası. Olma şansı da yok.
Geriye üç şey kalıyor. Yeni bir alanda yeni iş sahası yaratılması. Altyapı harcamaları yolu ile ekonomik canlanma. Tarım ve hayvancılık.
Birinci nedenden dolayı Georgia Institute of Technology burada.
Yerel hükümet high tech’e (yüksek teknoloji) ciddi yatırım yapıyor. Techopole diye bir bölge kuruldu. Bir nevi serbest bölge. Yüksek teknolojiye yatırım yapan yeni kurulmuş şirketleri buraya çekmek istiyorlar. Devletten para adeta yağıyor. Para çok da, bundan yararlanacak proje pek yok. Akademide proje kapmak için grup çalışması yapmak gerekiyor. Linda gibi Fransız olmayanlar ancak “associate”olarak projeye katılabiliyor.
Georgia Tech gibi Amerika’nın “high tech”alanında ilk beşe giren üniversitesi, bence ciddi hata yapmış. Buraya adım atabilmek için Lorraine Üniversitesi’nin bir parçası olmayı kabul etmişler.
Fransa’da dual yani ikili bir yapı var yüksek öğretimde. Bir yanda üniversiteler. Diğer yanda “Grands Ecoles” yani baba üniversiteler (yüksek okul desem yanlış anlaşılır). Gerçek elit okullar onlar. En iyi öğrenciler hep Grands Ecoles’lere gidiyor.

İki kadın salonu idare etmekte zorlanıyor
Georgia Tech, Fransa’ya ikinci sınıf bir statüde girmiş. Koskoca Amerika’nın tepedeki üniversitesi Fransa’da ikinci sınıf vatandaş olmayı kendisi için kazanç sayıyor. Bence ilginç. Fransa’nın sadece kültür alanında değil, bilim alanında da ağırlığı olan bir ülke olmasını göstermesi açısından ilginç. Darısı başımıza.
Hükümet bu yöreyi kalkındırmak için altyapı harcamalarına ciddi para harcıyor.
O yüzden her yer kazılıyor. Ama bizdeki gibi rant yaratmak için değil. Hiçbir babayiğit 150 senelik aşındıkça güzelleşen Arnavut kaldırımlarını söküp iki senede eskiyen asfalt ya da Beyoğlu’nda olduğu gibi biraz yağmur yağdığında jilet gibi kayan kaldırım taşları da döşemiyor.
Çok iyi işleyen bir otobüs sisteminin yanında bir de tram sistemi kuracaklar. Bölgeyi kalkındırmak için son yatırımlar da tarım ve hayvancılıkta küçük üreticinin desteklenmesi şeklinde oluyor. Bundan kim kazançlı çıkıyor, fatura kime biniyor?
Bu uzun konu ama ben kazançlı çıktığımı belirteyim. Allah için iyi yedim, güzel yedim, sağlıklı yedim ve kesemi delmeden yedim şu son 3.5 ayda (ah bir de daha az yeseydim!).
Artık son sekiz günümüz ama bunun dördünde Almanya’da olacağız. Geri kalan dört günün üçünde evdeyiz. Daha önce yazdığım gibi çok taze balık, kaliteli et ve şarküteri buluyorum.
Son akşam daha önceki Metz yazımda bahsettiğim Cantino’da bardakta verilen bio şaraplar ile birlikte İspanyol jamon Iberico, İtalyan culatello, Fransız peynir ve her gün değişen ve kara tahtada yazan bir sıcak yemek bölüşmeyi düşünüyorum ailemle.
Eğer yolunuz buraya düşerse, size de tavsiye ederim katedrale yakın olan bu sevimli şarap barını. Salı, çarşamba öğlen ve pazar günleri kapalı ama.
Bir de lokanta tavsiyem var; Quai des Saveurs. Hagondange denen kasabada. Metz’e 20 dakika. Otobüs de var. Michelin bir yıldızlı ama pahalı değil. Öğlen menüleri 45 avro. Üç kez gittik ailecek. Her gidişimde üç öğünden dokuz öğün yedim. Peynir tabaklarının da tadına baktım.
Servis iyi niyetli ama iki hanım yedi masalık salonu idare etmekte biraz zorlanıyor. Zaman zaman biri kayboluyor. Örneğin şarabınız uzakta olursa bardağınız boş kalsa bile doldurmaları için zaman geçiyor. Hesabı öderken de gereksiz yere çok bekleyebiliyorsunuz.

Haberin Devamı

İyi, sağlıklı ve kesemi delmeden yedim

Haberin Devamı

Restoranın kuzu etleri de harika.

Haberin Devamı

Fransız mutfağının modern yorumu

QuaI des Saveurs’de yemekler harika. 10 üzerine 9.5 veririm. Stil olarak klasik Fransız mutfağının modern bir yorumu. Moleküler gastronomi değil ama oldukça modern. Menü her hafta değişiyor. Genelde 4 başlangıç, 4 balık ve 4 et.
Şef bir gidişimde balkabağından bir gnocchi hazırlamış. Üzerinde de kestane ve siyah trüf parçaları. Basit ve harika bir bileşim. Bir kez süper bir bıldırcın yedim.
Üç ayrı şekilde pişirmiş: Izgara, kızartma ve salata. O da unutulmaz bir lezzetti. Son gidişimde yediğim fırında ağır ağır pişen süt kuzusundan incik ise uzun süre aklımdan çıkmayan bir lezzetti.
Zengin bir sosla denediğim kalkan balığı da çok iyi idi. Çiftlik yumurtasını sous vide olarak 62 derecede 65 dakika pişiriyor ve üzerine bolca siyah havyar koyarak ve yanına minik krutonlar ekleyerek servis ediyor. Diğer lokantalara göre fiyatı da makul çünkü şefin eli açık ve sadece olta balığı kullanıyor şef mutfağında.
Peynir tabağını kuvvetle tavsiye ederim. Kendisi Fransa’nın en iyi zanaatkarı seçilmiş (meilleur ouvrier de France) bir peynir afinoru (peyniri seçip kendi kavında yıllandıran kişi). Seçilen peynirler olağanüstü. Bir de sudachi denen bir Japon limon benzeri turunçgil meyvesinden harika bir de tatlı yapıyor şef.
Şarap listesi de makul fiyatlı ve çeşitlilik açısından zengin olunca geriye bir tek iş kalıyor, seneye de rezervasyon yapmak.