Carvalhal'in Beşiktaş'ı

16 Ocak 2012

Bursaspor’un iki sene önceki takımdan çok uzak futbol oynadığı bir gerçektir. Dünkü oyunla şampiyon olduğu sene arasında neredeyse Himalayalar kadar fark var.

Bir kere takım halinde çok dağınık bir futbol oynuyorlar. Birbirlerine çok uzak duruyorlar. İleride oynayan forvetle defans arasında mesafenin çok açıldığını izledik. Belki özellikle ikinci yarıda baskılı ve etkili bir oyun oynuyormuş gibiydiler ama bunda Beşiktaş’ın gereksiz geri çekilmesinin önemi büyüktü.

Kaçırılan gol pozisyonlarındaysa Batalla, Sestak, Turgay ve Ozan’ın zamanlama hatalarıyla birlikte bireyselliklerini ön plana çıkarmalarının etkisi vardı.

Pas olarak verilmesi gereken toplara o kadar sert vuruldu ki uygun pozisyonlardaki İbrahim ve Ömer gibi kritik gollere imza atan futbolculara dokunma şansı kalmadı.

Maç boyunca Bursasporlu oyuncuların 9 kez ofsayda düşmeleri de dikkatsizliğin ne kadar üst düzeyde olduğunun kanıtı gibiydi.

Ertuğrul Sağlam takımı yeniden disiplin ve kontrol altına almak için fazlasıyla uğraşıyor.

Sivok’un yokluğunda İbrahim Toraman’ın haftalar sonra formasına kavuşması Beşiktaş defansındaki düzeni de bozmuştu. Birinci golde orta sahada kaptırılan top kadar Batalla’nın

Yazının Devamı

"Fenerbahçe formasını sırtımda değil, başımda taşıdım."

14 Ocak 2012

Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler…

Benim içinde bulunduğum kuşak dünyaya geldiğinde bu futbolcular çoktan aktif futbol yaşamlarını tamamlamışlardı. Ancak isimleri dedelerimizin, babalarımızın dillerinde hiç durmaksızın anılır, futbolculukları o günkülerle kıyaslanırdı.

O zaman hala bir kıyaslama yapılabilecek kadar formasıyla bütünleşmiş futbolcular vardı.

Dinlediklerimden etkilenir, ertesi gün kimmiş bu adamlar diye düşünür, nereden nasıl bilgi alabilirim diye evin içinde dolanır dururdum.

O zamanlar google henüz yoktu. Televizyon birkaç senedir vardı.

Yine de şanslıydım, çünkü dedem olsun, babam olsun her hafta o zamanlarda çok daha takip edilir olan spor dergilerini alırlardı; hatta bu dergiler ciltlenirdi.

İşte Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretlerle yakın temasım bu dergiler sayesinde olmuştu.

İlk istatistiklerimi bu dergilerden derleyip, toparladığım bilgilerden oluşturmuştum.

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin takım kurgusundaki doğru ve yanlış

12 Ocak 2012

Uzun süre forma giymeyen veya takıma yeni katılmış oyuncunun nasıl oynayacağı üzerine o kadar çok odaklanıyoruz ki takımın nasıl oynadığını fazlasıyla kaçırıyoruz; geriye de genellikle sonucu belirlemesi beklenen futbolcular üzerinden yapılan yorumlar kalıyor.

Alex’in sonucu belirleyici oyunu; Bienvenu’nun kaçırdığı pozisyonlar, Özer’in kaptırdığı toplar, Caner’in, Stoch’un bindirmeleri vs. gibi…

Kuşkusuz bir futbol takımını kaliteli hale getiren şey forma giyen oyuncuların gösterdiği yüksek performanstır.

Ancak, takımın saha içindeki dağılımı, taktiği ve nasıl oynadığı belirleyicidir.

Konya Turku çok zayıf ve asla Fenerbahçe’nin rakibi olamayacak bir takım; bu halleriyle bile sarı lacivertlilerin ailece korner atışı kullanmak için rakip alana geçtiği üç dört pozisyonda kaptıkları toplarla Fenerbahçe’yi eksik yakaladılar, gol pozisyonu ürettiler.

Konya temsilcisinin geliştirdiği bu ani ataklar Süper Lig’de gole dönüşüyor; Gaziantepspor maçı gibi…

Hastalık çok net olarak teşhis edilmiş olmasına rağmen buna önlem alınamaması önemli bir takım zafiyetidir. Fenerbahçe son yıllarda hep böyle goller yediği için çok rahat kazanması gereken maçları kaybetti.

Bu negatif tara

Yazının Devamı

Fenerbahçe'den Trabzonspor'a kupayı taşıyan ince ayar süreci

12 Ocak 2012

İddianame ve ek klasörlerin içinde binlerce dinleme kaydı var. Bunun da yüzlerce kişi arasındaki konuşma trafiği oluşturduğunu okuyoruz.

Savcılık makamı bu konuşmalardan kendisine bir suç oluşumu ile ilgili kanaat bildirmiştir.

Bu kanaatle insanlar özgürlüklerinden mahrum edilmiş, cezaevinde kalmaktadır.

Cezaevinde kalanlar kimsenin tanımadığı, bilmediği kişiler olsa belki bu kadar tepki yükselmezdi; ancak Fenerbahçe Kulübü’nün tüm vizyonunu, profilini, maddi varlığını değiştiren başkanı Aziz Yıldırım’ın bu kanaatle suçla suçlanıyor olması çok önemlidir.

Önceki gün hükümetin Trabzonlu bir bakanı çıkıp geçen sezon ikinci tamamladığı ligin şampiyonluk kupasını “ince ayar bir çalışma yaparak Trabzonspor’a kazandırılacağını” kamuoyu önünde itiraf etmiştir.

Sonra da “bunun arkasında kimse bir şey aramasın” diye sanki herkesin her dediğini doğru anladığı hiçbir farklı tarafa çekmediği bir ülkede yaşıyormuşuz gibi yaptığını düzeltme gayretine girmiştir.

Normal olan elbette karşılıklı anlayışı göstermektir. Anlamaya, empati kurmaya çabalamak hatta o yönde gönüllü seçim yapmaktır.

Ancak insanların birbirlerinin ne demek istediğine karşı anlayışlı olma süreci özellikle 3 Tem

Yazının Devamı

Alex, Fenerbahçe'ye "çok ince bir ayar" verdi.

10 Ocak 2012

Gaziantepspor, Fenerbahçe’yi zorlamayı seven bir takımdır. Bu nedenle de ligimizin en renkli, heyecanlı, gösterişli, gollü karşılaşmaları bu iki takım arasında oynanır.

2001 sezonunun şampiyonluk maçı nasıl Gaziantepspor’a karşı oynanmışsa geçen senenin de en kritik eşleşmesi yine aynı takımla olmuş ve 90+4’de 3 puana dönüşmüştü.

Konuk takımın yerini lig tablosuna bakarak değerlendirenler için elbette bu maçı ev sahibi takımın kazanmasını beklemek doğal olandı; ancak Gaziantepspor’un ligin lideri ile yaptığı karşılaşmayı hatırladığımızda bunun hiç de kolay olmayacağı sonucu da çıkıyordu.

Gaziantepspor’un kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bir sorun yaşadığı ortadadır. Kadro kalitesi asla bulunduğu pozisyonla doğru orantılı değildir.

Fenerbahçe son iki aydır aslında düşen bir oyunla sahada mücadele etmeye çalışıyor. Yapısal olarak baktığımızda her şey normal gibiymiş görünse de oyucular üzerindeki yorgunluk gözle görülür derecede ortaya yansıyor.

90 dakika içinde sürekli kopmalar yaşanıyor. Konsantrasyonun arttığı dakikalardaysa ligin en tehlikeli takımı haline geri dönüyor.

Yıllardır Fenerbahçe için şu yorumu yapıyorum; yediği goller gibi atmasını beceremeyen

Yazının Devamı

Beşiktaş puan kaybetti ama taktik kurgusunu oturttu.

8 Ocak 2012

Futbolumuzda son dört senedir bir Ankara sorunu var ve bunu yaratanlar bugün futbolumuzun içindeki birçok krize de neden olan anlayışı da beraberinde taşıyor.

Ankaragücü’nün geldiği pozisyon akıl alır gibi değildir; ancak çıkmadık candan umut kesilmez misali genç oyuncularıyla ve yine bünyesinden çıkardığı teknik adamıyla kendisine biçilmiş kaderine direniyor.

Dün herhangi bir taktik disipline bağlı olmaksızın karşısındaki güçlü rakibe sadece gençliğinin verdiği enerji ile direnmeye çalışan bir Ankaragücü izledik. Daha fazla koşması, her topa müdahalede bulunmaları gerekiyordu, birinci dakikadan itibaren öyle de oldu.

Ankaragücü adına bu maçta Doğan Şahin isimli bir futbolcunun isminin ön plana çıktığını gördük. Maçı izlerken bu genç oyuncunun babasının sıkı bir Tofaş fanatiği olup olmadığını düşündüm durdum.

Sonra da bir başka cümle kurdum “Doğan Şahin, Kartal oldu!” diye.

Ligin zirvesindeki dört takım arasında sol kanatta bir türlü oynatacak oyuncu bulamayan hangisi diye düşündüğümüzde akla gelen ilk Beşiktaş oluyordu. Hazır transfer döneminin içinde olduğumuz bu günlerde Beşiktaş defansının sağ tarafını fazlasıyla meşgul eden, dikine oynamayı seven bu futbolcuyu

Yazının Devamı

Galatasaray ligin rengini belirlemeye başladı.

8 Ocak 2012

Takım kurgusunun ne kadar önemli olduğunun yanı sıra futbolcu kalitesinin bir maçın kaderini ne kadar etkileyebileceğinin çok çarpıcı örneğiydi Samsunspor-Galatasaray maçı. Karşılaşmayı Sabri üzerinden yorumlamak işin en kolay tarafıdır. Evet, bu örneğin temel taşlarından bir tanesi Sabri olabilir ancak yetmez.

Galatasaray bu karşılaşmayı geçen seneki kadrosuyla ve yine Fatih Terim yönetiminde olsaydı asla kazanamazdı.

Ujfalusi, Melo, (Ebuoé) Baros, Elmander, Riera çok fark yaratan futbolcular.

Galatasaray’ın yumuşak oyuncu kadrosunu dirençli hale getirip, rakibi çok fazla etki altına alıyorlar. Çok fazla alan değiştirip, geniş bölgelerde oynuyorlar.

Karşılaşmanın 38. dakikasında aldığı bir darbe sonucu yerden kalkmayan Engin Baytar’a atağı kesiyor diye tepki gösteren Melo ve Baros hiç kuşkusuz arkadaşından çok daha farklı bir anlayışa sahiplerdi. Oyunun durması ve soğuması futbola olağanüstü zararlar verir; şampiyonlukların kaçmasına neden olur. Futbolumuzda her ikili mücadele sonrasında dışarıdan gelecek müdahale olmadan yerden bir türlü kalkamama hastalığının önlenmesi için bu iki yerinde tepkinin etkili olmasını bekliyoruz.

Galatasaray Rijkaard zamanında da oyunu

Yazının Devamı

Fenerbahçe'de Emre Belözoğlu olmak

6 Ocak 2012

Toplum olarak sadece sonuçla ilgileniyoruz. Olayların nedenselliği, gelişimi, süreci çoğu zaman umursamadığımız bir detay olarak görülüyor. Öyle olunca da hafızamızda çok fazla bilgi tutmadığımız gibi düşünmek için yeterli egzersiz de yapmamış oluyoruz.

Geriye ne kalıyor?

Sürekli yeni baştan öğrendiğimiz; her şeyi ta en başından alıp değerlendirmek zorunda kaldığımız koca bir hayat!

Emre Belözoğlu şu an futbolumuz içinde bir sorun kaynağı olarak görülüyor; yaptığı her eylem, maç içindeki davranışı, sözleri, duruşu hatta artık varlığı her geçen gün kendisine antipatiyle yaklaşan kitlenin sayısını arttırıyor.

Dünkü yazımda yazmıştım; Emre’nin saha içinde aklını kaybetmesini asla kabullenemiyor, onaylamıyorum. Çoğunlukla anti patik bir kişiliğe bürünüyor, sevimsizleşiyor; insan tahammül yeteneğini kaybediyor.

Sadece dışarıdaki kişilerin değil bir ay öncesine kadar takımın teknik patronu Aykut Kocaman’ın bile tahammülü kalmadı Emre’ye.

Emre’ye duyulan nefretin ölçüsü ve kendisine gösterilen tepkinin şiddeti normal seviyenin oldukça üzerine çıktığını, artık bunun ırkçı bir şekil aldığını da yazmıştım.

Emre’nin davranışları ne kadar çizgi dışıysa, bu karşı duruş da bir o

Yazının Devamı