Fenerbahçe tılsımı bozamıyor

21 Eylül 2012

90+4 stadyumun üzerine büyük bir uğursuzluk olarak çöktüğünde Marsilya takımı bir köşe vuruşu kullandı. Top gitti Ayew’in kafasıyla buluştu; topu gönderdiği yer Bekir’in ayaklarının dibiydi. Normal şartlarda bir savunma oyuncusunun olması gereken yerdi, vurup çıkarması bekleniyordu ancak muhtemelen hareket halinde ve ters ayağının üzerindeydi. Topa son anda dokunması içeri gidişinin yönünü değiştirmekten başka bir işe yaramamıştı.

Kuşkusuz futbol böyle bir şey; aynen Caner Erkin’in neredeyse kale çizgisine yakın bir terden üstelik kalecinin üzerine vurup gol attığı pozisyon gibi… Fazlasıyla zorlama bir vuruş ama gidiyor kalecinin içinden geçip gol olabiliyor.

Maçı başlatan ve sona erdiren gollerin karikatürü bu yazdıklarımız…

Fenerbahçe ve Marsilya takımları denk güçlere sahip görüntü çizdiler; aslında sahada eşit bir mücadele vardı. Marsilya güçlü ve yere sağlam basan bir takım. Defansif anlamda açık vermiyor; kanatlarda kalabalık savunma yapabiliyor.

Maça da Marsilya daha iyi başladı; ilk etkili ve tehlikeli atağı geliştirdi.

Marsilya’da beraberlik sayısını atan Valbuena karşılaşma boyunca orta alan ve hücum bölgesinde bitmek bilmez bir enerji ile çalıştı ve hiç

Yazının Devamı

Galatasaray'ı etkileyen Şampiyonlar Ligi kadro ve oyun düzeni

20 Eylül 2012

Galatasaray’ın Antalya’da oynadığı rahat maçın yorumunu yaparken sol kanattaki Emre-Amrabat görev değişikliği üzerine bazı uyarılarda bulunmuştuk. Amrabat geriye gelmeyi sevmeyen bir oyuncu ve bu anlamda Emre’nin çalışkanlığı, iki yönlü oyunu ile kıyaslandığında özellikle defansif anlamda büyük boşluklar yaratabileceğini konuşmuştuk. Ancak Antalyaspor öylesine sıradan bir takım görüntüsüyle oynamıştı ki Amrabat tercihi neredeyse taktiksel doğruya dönüşmüştü.

Tam da öyle olmadığını Manchester United karşılaşması gösterdi bize. İlk 30 dakikada Valencia’nın sağ kanattan sürüklediği ataklar Galatasaray’ın Amrabat’ın da sorumlu olduğu sol tarafını çok zorladı. Oyunun bu bölümünü bir golle tamamlamak bu anlamda büyük başarı oldu.

Fatih Terim sol taraftaki sorunu mutlaka bizim gibi gördü ancak Amrabat’ın yine bu bölgeden geliştirdiği atakların potansiyeli için biraz daha bekledi. Direkte patlayan şut belki de evdeki hesabı çarşıya uydurabilecek türdendi. Ancak olmadı ve Fatih Terim daha fazla bekleyemedi Amrabat’ı görece biraz daha tek başına güçlü duran Eboue’nin önüne gönderip, Hamit’i de Hakan Balta ile ikiledi.

Galatasaray biraz bu değişikliğin verdiği sağlamlık biraz da

Yazının Devamı

Mirsad nasıl bir Fenerbahçe Ülker bırakıyor?

19 Eylül 2012

“Hakem kaşındaki açılmadan akan kanının temizlenip, tedavi olması için kenara gitmesini işaret ettiğinde Mirsad oyuna o kadar konsantre olmuştu ki durumunun farkında bile değildi.

Yaşı ne olursa olsun bir takım içinde Mirsad gibi yenilmeyen, direnen, sonuna kadar savaşan, kaşından kan değil inanç akan oyunculara ihtiyaç vardır.

Bu maçı Fenerbahçe Ülker takım halinde kazandı ama Mirsad o salondaki taraftardan, Spahija’dan, herkesten önce ortaya yüreğini koydu.

Her şeyin sonuna gelindiğinin düşünüldüğü üçüncü periyottan sonra başlayan dördüncü çeyrekte savunmada ve hücumda pota altına hep onun en yükseğe çıkmış ellerini ve aldığı ribauntlarını gördük.

Euroleague’in tüm zamanlarının ribaunt rekortmeni olan Mirsad Türkcan bu maçta topladığı 13 ribaunt ve kritik 4 asisti ile Unics'in Kazan'dığını sandığı maçı çevirdi.”

Yukarıdaki satırları Fenerbahçe’nin Unics Kazan’ı uzatmalara giden karşılaşmanın sonunda yendiği maç sonrasında yazmıştım. Ancak Mirsad’ın oynadığı hemen her maç için benzer şeyler yazılabilirdi. Çünkü Mirsad’ın oyun yapısı, kişiliği, basketbol anlayışı buydu. Sporun doğasında olan şey mücadele etmek, sonuna kadar kazanmak için varını yoğunu ortaya

Yazının Devamı

Beşiktaş'ta Fernandes baharı

18 Eylül 2012

Geçen sene burada Beşiktaş’ın maçlarını yorumlarken Fernandes’in diğer Portekizlilerden teknik, taktik ve mantalite farkının olduğunu, hatta oyununu bile etkilediğini konuşmuş, özellikle Quaresma’nın futbolcunun önünü tıkayan bir tarzı olduğunu da yazmıştık.

Çünkü yapı olarak Quaresma öncelikle kendi merkezi etrafında top oynayan bir oyuncuydu; çalım atıyor, bir daha atıyor, yetmiyor bir daha… Sonu gelmeyen ve hiç de sonuca ulaşmayan bölgede hem kendisini yoruyor hem de arkadaşlarını oyundan soğutup, maçtan kopartıyordu. Mükemmel olmadığı için de top kayıpları Beşiktaş’ın kalesi için tehlikeye dönüşebiliyordu.

Simao ayrı bir vaka olarak kaldı. Saklanan, ortalarda gözükmeyen, inisiyatif almayan bir futbolcu olduğunu hatırlayacağız. Etkili olduğu maçların sayısı kaçtır, hatırlamak zor.

Fernandes bütün bunların çok başka yerinde durduğunu hem hissettirdi hem de gösterdi. Geçen sene tek başına çıktığı maçlarda parladı; bu sene takımın en önemli parçası haline geliyor.

Üstelik bencil değil, benmerkezi dengeli, takım onunla birlikte hareket edebiliyor. Koşuyor, atağa kalkıyor, adam eksiltiyor, mutlak surette topu ileri sürüyor ve orada arkadaşlarını arıyor.

Zorluklar

Yazının Devamı

Fenerbahçe neden gol atamıyor?

17 Eylül 2012

İstatiksel olarak olumlu olan bütün kriterlerde çift hanelere ulaşan Fenerbahçe maçı taraftarının umudunu yitirmeye başladığı devrelerin son dakikalarına sıkıştırdığı gollerle tamamladı.

15’e yakın korner atışı, bir o kadar ceza alanı çevresinden kazanılmış duran top; 30-35 adet rakip kaleye orta, şut… Bunlar istatistiksel olarak her ne kadar olumlu gözükse de üç kale direğini geçemediğinizde ortaya tartışılması gereken başka bir şey çıkıyor.

Fenerbahçe neden gol atamıyor?

Aykut Kocaman rakibi yoran, sürekli pas alış verişinde olan gerektiğinde uzaktan şu çeken bir orta saha kurmak istiyor. Bunda da başarı sağlayacağının işaretlerini gösteriyor. Ancak takımın ileriye dikine gitmesindeki sorun bir türlü çözülemiyor.

Cumartesi akşamı Amrabat’ın attığı gol buna güzel bir örnektir; topun orta alanda kazanıldıktan sonra ileriye doğru hızla gönderilmesi, boş koşu yapan oyuncu ile buluşturulması futbolun hem görsel hem de neticeye dönük anlamda en güzel tarafıdır.

Fenerbahçeliler dün buna benzer dört beş tane pozisyon buldular; özellikle ikinci yarı Mersin İY ileri çıkmaya başladığı dakikalarda orta alanda kaptırdığı toplar önemli fırsattı. Bu pozisyonlar ilerleyen

Yazının Devamı

Antalyaspor, Galatasaray'a Çoban Matı oldu!

16 Eylül 2012

Galatasaray ligin en kolay karşılaşmasına çıktı, oynadı ve kazandı.

Sanılmasın ki sadece Galatasaray özelinde bir yorum yapıyoruz; bu karşılaşmada Süper Lig'de bundan sonraki maçlar içinde de şampiyonluk adayı bir takımın oynayabileceği en basit maç olacaktır, tekrar edilmeyecektir muhtemelen.

Satrançta Çoban Matı diye bir varyasyon vardır. Satranca ilk başlayanlara gösterilen ilk oyundur bu. Tecrübesizliğin yanı sıra bilgisizlikten kaynaklanır.

Bu maç için Galatasaray'ın mı Antalyaspor'u çoban matı yaptığını yoksa Antalyaspor'un mu kendi kendine mat olduğuna karar vermek zor.

Antalyaspor adına dünkü oyunu için 3. sınıf yakıştırması yapmak bile fazla olacaktır; Süper Lig ile kıyaslamak futbolumuz için büyük haksızlıktır.

Modern futbolda, serbest vuruştan olanı bir kenara bırakırsak, Antalyaspor'un yediği üç golün de yeri yoktur.

Mehmet Özdilek... Yazılarımı takip edenler; genç teknik adamlar konusundaki fikrimi çok iyi bilirler, sonuna kadar yapacakları şeyi desteklerim. Üç sene önce tam da bugünler için Mehmet Özdilek adına umut dolu şeyler yazıyordum. Bu fırsat kendisi için oldu; Antalyaspor önemli bir şanstı. Yepyeni bir takım kurabilirdi. Ama dün ilk kez hayal

Yazının Devamı

Aziz Yıldırım ne konuştu; nasıl anlaşıldı?

15 Eylül 2012

Perşembe akşamı bütün Türkiye nefesini tuttu ve NTV karşısına geçti; Aziz Yıldırım 3 Temmuz sürecinden sonra ilk defa ekranlara çıkıp, soruları yanıtlayacaktı. Ancak bunun Yargıtay süreci nedeniyle sansürü bol bir konuşma olacağı önceden bilgilendirilmişti. Kısmen de de öyle oldu; Aziz Yıldırım konuşması, söylemesi gerekenleri anlatmadı anlatamadı.

Oraya geleceğiz.

Söyleşiler çift taraflıdır. Konuşmacının vermek istediği mesajlar kadar; soru soracak tarafın da konuya hâkim, hazırlıklı olması beklenir. Zenginlik bu şekilde gerçekleşir.

Eskiden soru sormasını bilen, sorarken içinde mesaj veren, zorlayan gazeteciler, televizyoncular vardı. Onları çok aradığımız kesin. Neden biliyor musunuz? Birçoğu bizim aklımıza gelmeyen bir takım detayları ortaya koyardı. Bambaşka bir pencere açardı. Ama şimdi ne oldu; genel seviye zaten herkesin bildiği, kanıksadığı şeyler üzerine çay muhabbetine döndü. Bugün televizyonlarda program yapanların büyük bölümü insanların duymak istediği şeyleri biraz ağdalandırarak söylüyor. Bir şey söylüyor mu; çok tartışılır.

Aziz Yıldırım’a sorulan sorular maalesef bu düzeydeydi. 4 saat süren bir söyleşinin 40 dakikası 3A üzerine yapılan sohbetti. Artık

Yazının Devamı

Avcı ve Kocaman'ın bize göre yanlış olan doğru tercihleri

11 Eylül 2012

Futbolda en kolay eleştiri teknik adamlar üzerinden onların oyuncu tercihlerine yapılır. Bunu da sanırım dünya üzerinden en iyi beceren ülke biz olmalıyız.

Neden bu klasmanda en iyi ülkeyiz biliyor musunuz; çünkü aslında sporun ana ruhunun ne olduğu konusunda ya fikrimiz yok ya da yanlış şeyler düşünüyoruz.

Ülkemizde bir gencin futbolcu (sporcu) olması tamamen rastlantısal tesadüflere bağlıdır. Çünkü modern şehir yaşantısında hiçbir anne baba çocuğunun eğitiminde sporu ön plana yerleştirmiyor. Bu biraz da eğitim sisteminin yanlış uygulamalarının sonucu devlet tarafından dayatılıyor.

Neredeyse 8 senedir ortaöğretimde kısaca SBS ile andığımız uygulama çocukların bütün sosyal aktivitelerini ortadan kaldırıyor. Psikolojik rahatsızlıklar bir yana çocukların sosyalleşmesi yönünde çok büyük engel olarak ana hedef oluyor. Çocuklar hayatı daha küçük yaşlarından itibaren girmeleri gereken bir sınav olarak değerlendiriyorlar. Emniyet, güven duygularını her sene bu sınavlardan aldıkları başarı derecesine göre şekillendiriyorlar.

Olimpik ruhu en güzel ifade eden, en uzağa, en hızlı, en yükseğe spor anlayışı; en hızlı şekilde test çözmeye dönüşüyor.

Hafta sonu oynanan Hollanda maçı

Yazının Devamı