ABD merkezli Disney Plus’ın “Atatürk” dizisini yayınlama kararından çark etmesi ve Ermeni lobisi gazetelerinde bunun sevinçle duyurulmasına Türkiye’den tepki çığ gibi. Siyasetçiler, sanatçılar ve halk Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna, değerlerine yönelik bu saygısızlığa, küstahlığa karşı tek ses halindeler. Boykot kampanyaları, firmaya yaptırımlarla Disney’i kararından vazgeçirme, geri adım attırma konusunda yoğun bir faaliyet söz konusu. Ama bir taraftan da yeterince tepki gösterilmediği, ayrıca da Türkiye lehine lobi faaliyetlerinde yetersizlik iddiaları konuşuluyor, tartışılıyor. Malum, lobicilik faaliyetleri Amerikan siyasetinde önemli bir yer teşkil ediyor. Özellikle Rum-Yunan ve Ermeni lobi grupları geçmişten bu yana Türkiye karşıtlığı, nefreti etrafında birleşerek Türk-Amerikan ilişkilerini etkileme gayreti içerisindeler. Bu anlamda da tarihi gerçeklere rağmen sözde soykırım gibi bir saçmalığı dahi gündeme taşıdılar. Yine Türkiye’nin F-35 programından çıkartılması ve F-16 satışına karşı gelinmesi amacıyla yaptıkları ortada. Bu son küstahlık, Ermeni lobisinden yükselen çığlıklar da bunun tipik bir örneği. Merkezi Ermenilerin en çok yaşadığı yerlerden Kaliforniya’da bulunan ABD’li yayın platformu Disney, lobi baskısıyla, hiç tereddüt etmeden, yayın tarihini dahi duyurduğu Atatürk dizisini yayından kaldırdı. Niye? Dünyadaki tüm mazlum milletlere örnek olan Türk’ün İstiklal Savaşı’ndan kuyruk acıları var, Çanakkale’den de kuyruk acıları var. Atatürk’ün etrafında Türk Milleti’nin kenetlenmesiyle tekrar bağımsızlığını kazanmasından rahatsızlar. Hoşlarına gitmiyor ve bu gerçekleri başkalarının da görmesine tahammülleri yok, istemiyorlar. Çünkü Atatürk bizim için olduğu kadar dünya için de önemli. Yani mali sıkıntılar, gerekçeler falan hepsi hikâye, yalan dolan. Haklı olarak da ülkece çok tepkili ve öfkeliyiz. Ama öncelikle yapmamız gerekenleri de yine Atatürk bize gösteriyor zaten...
***
Vatanı işgalden kurtarmak için Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık ateşini yaktığı günlerde sınırları içine yedi Türk vilayetini alan Yeni Ermenistan Devleti’nin kurulması kararı Amerikan Senatosu’nun onayından geçmişti. Başkan Wilson’ın Paris’te başkanlık ettiği İngiltere, Fransa, İtalya temsilcilerinin katıldığı Dörtler Meclisi, Yakındoğu ve Ortadoğu’da kararlaştırılan hükümleri uygulama görevini üzerine alan Amerika’ya, Ermeni Devleti’nin kurulacağı yerde alınacak tedbir ve yapılacak uygulamalar için tam yetki tanımıştı. Bu bağlamda da 1 Eylül 1919’da Amerikan Kuvvetleri Başkomutanı General Peshing’e tanınmış yetkilerle Major (Tüm) General James C. Harbord İstanbul’a gelmiş, ardından da sözü edilen illeri incelemek amacıyla Anadolu’ya geçerek Sivas’ta Mustafa Kemal Atatürk’le görüşmüştü. Tabii 22-24 Eylül 1919 gün ve gecelerinde devam eden Sivas mülakatındaki Mustafa Kemal Atatürk’ün kararlılığı ve anlattıkları ile generalin daha sonra gezip gördüğü yerlerde tanık olduklarından sonra bu kirli plan bir hayal olmaktan öteye geçememişti. Amerika-İngiltere-Fransa’nın Ermenilere bırakılmasına kararlaştırdıkları Türk toprakları üzerinde uygulama planı hazırlayacak olan Amerikan generali, gerçekleri, bir milletin kararlılığını yerinde görmüştü. Buralar her haliyle Türk’tü ve kendisine anlatılanlar ustalıkla uydurulmuş bir masaldı. Yok edilmiş olanlar Ermeniler değil, yok edilmesine çalışılmış olanlar Türklerdi. İnsafsızca ve vahşetle yakılıp yıkılan, Türk’ün öz yurduydu. İki gün boyunca ABD’li generale eşlik eden Kazım Karabekir Paşa, onu uğurladıktan sonra Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği mesajında şunu der:
“Haklarımızı artık kendi kudretimizle koruyabiliriz...”
O günleri de zaferden sonra Mustafa Kemal Atatürk sırdaşı Kılıç Ali’ye (Hulusi Turgut’un derlediği Atatürk’ün sırdaşı Kılıç Ali’nin anıları) şöyle özetler:
“Amerika sahip olduğu olanaklarla bir dünya devleti. Temsil ettiği özgür düşünce felsefesiyle de bize yakın. Türkleri ve Türkiye Cumhuriyeti’ni olduğu gibi tanırsa aramızda gerçek bir dostluk kurulur ve bu dostluk iki taraf için olduğu kadar dünya için de hayırlı olur. O günlerde General Harbord’a gerçekleri anlatmayı başaramasaydık çözümü güç oldubittilerle karşılaşabilirdik...”
***
Yani, bugün ülkemize yönelik kirli hesaplar, şer ortaklıkları, tezgâhlar dünün devamı, bildik şeyler aslında. Tabii sonunun buna yeltenenler açısından yine hüsran olacağı da... Yeter ki İstiklal Savaşı’nda elinde topu, mermisi yokken bile ve çok sayıda isyan çıkmış olmasına rağmen Atatürk’ün etrafında kenetlenmiş bir ulus, Türk milleti kararlılığımızı her daim dosta, düşmana gösterelim. O zaman da ABD’li Disney yayınlayacağım dese ne olur, yayınlamayacağım dese ne olur? Türk halkını, Türk kamuoyunu karşılarına almaları ve sonuçları onların bileceği bir iş...