Ülkeyi yasa boğan depremlerin üzerinden bir ay geçti. Bölgede yoğun bir enkaz kaldırma faaliyeti var. Hafriyat kamyonlarının biri gidiyor, biri geliyor. Bir yandan da on binlerce insanımıza mezar olan binalarla ilgili sorumlulukları bulunan kişiler hakkında başlatılan soruşturmalar sürüyor. Yıkılan binaların statiğinde, mühendisliğinde bir problem var mı, kullanılan malzeme yönetmeliğe uygun mu, değil mi ya da o bina için kullanılması gereken malzeme mi diye... Yani öncelikle binayı hem yapan müteahhitler hem de o inşaatta varsa projeye bir aykırılık ya da yönetmeliklere uygun olmayan malzeme kullanımı onu tespit edip, müdahale etmekle yükümlü olan yapı denetim uzmanları mercek altında. Tabii denetlemeyeni denetlemeyenler de... Çünkü göçen, yassı kadayıf haline gelen binalar arasında eskilerin yanı sıra çok sayıda yeni yapılan bina da var. Hatta birkaç yıl önce yapılan, özellikle de depreme dayanıklı diye pazarlanan lüks konutlar, rezidanslar bile. Dolayısıyla, yapı denetim kuruluşlarının, yüklendikleri projelerde kontrol sorumluluğunu hakkıyla yapıp yapmadıkları tartışmaları da pik yapmış durumda. Hele de “bazı” denetim firmalarının, kadrolarında çalışıyor gibi göstermek üzere mühendis diploması kiraladıkları iddiaları nedeniyle. Haklı olarak da herkes kontrollerin mış gibi yapılıp yapılmadığını, kâğıt üstünde olup olmadığını ve sistemin güvenilirliğini sorguluyor. Dün bunu Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Derneği Genel Başkanı Tayfun Gücenmez’e sordum. O’nun da kendi penceresinden bakışı, anlattıkları şöyleydi:
“Afet bölgesindeki toplam yapı denetimli bina sayısı 151 bin. Bunların içerisinde yıkılan, göçen ya da devrilen bina sayısı 132. Yapı denetiminden önceki eski yapılarda yıkılma oranı ise yüzde 60-70’ler. Biz deprem yönetmeliklerinin öngörüleriyle bazı tasarımları yapıyoruz, binaları denetliyoruz. Deprem yönetmeliklerini yazan hocalar bize diyor ki ‘Senin denetlediğin binalarda şu depremlerin, şu ivmeleri gelecek, bu ivmelerin üzerinde gelme olasılığı yok.’ Ama geldi. Yönetmeliklerde yazıldığının üzerinde deprem ivmeleri geldi binalara. Bunu öngöremeyen hocaların da belki sorgulanması, konuşulması gerekiyor. Birçok yıkılan yapı denetimli bina da ikinci depremde yıkıldı aslında. Bunun da çok önemli bir sebebi var. Depremde hasar görmüş binaların üstüne ikinci büyük bir deprem olma olasılığı hiçbir mevzuatta ve literatürde yok. Yönetmeliklerimizde buna karşı bir güvenlik mekanizması bulunmuyor. Bunun olacağını öngörmemiş hocalar. Bunu onlara da sormak lazım.”
Yapı denetim ihmali yok mu diyorsunuz?
“Elbette ki vardır. Bunlar zaten inceleniyor. Tespit edilenler yargı önüne çıkacaklar. Bunu ben ne bir meslektaş olarak ne bir dernek başkanı olarak ne de inşat mühendisi olarak zaten savunmuyorum. Bunların hesabını versinler ama burada bu deprem yönetmeliğinde bunu öngörmeyenlerinde hesap vermeleri ya da anlatmaları gerekiyor.”
Nasıl yani?
“Burada bir resim var; bir orman var, o ormanın içerisinde bir ağaç yapı denetim ve en yumuşak nokta bulundu. Aslında bunu ben psikolojik olarak da görüyorum. Yeni binalarda bugüne kadar bu olmamıştı, insanlarda bir infial de uyandı. Bizim de bazı sebeplerden şaşırdığımız, biraz da hayretle karşıladığımız konular oldu. Belli ki dümenler var bir kısmında. Ama 151 bin binadan 132 tanesinde sıkıntı da olmuş yani. Elbette kabul edilebilir mi? Hayır, hiç olmamalıydı. Yüzde yüzü yıkılmamalıydı. Ancak bunun çok sebebi var. İmar planlarını açanlar mı dersiniz, imar barışını uygulayanlar mı, ondan yararlananlar mı dersiniz. Daha sonra kolonlarla oynayanlar mı dersiniz.”
“Tabii bunun zemin boyutu da var” diye ekleyen Gücenmez’in, devamında anlattıkları da şunlardı:
“Biz zeminleri denetlemiyoruz. Zeminin kendi içerisinde bir müellifi, mühendisi var. Mevzuat bize ‘Al zemin etüdü bu, yapıyı denetle’ diyor. Güvenmeme şansımız diye bir şey yok. Sorgulama da olmaz. Muhtemelen de bu depremden sonra bu değişecek, ona bir denetim mekanizması getirilecek. Kaldı ki biz binaları denetledikten sonra ne yapıyorlar diye bakmıyoruz, mevzuatta böyle bir şey yok. Bunun takibini yapamayız, imkânı yok zaten. Fakat bunlar tartışılmıyor, içinde müteahhidi, ustası, kalfası, deprem hocası, bakanlık yerel yönetimler, bina sahipleri olan kocaman bir sistemdeki sıkıntıda yapı denetimciler hedefte. Sistem düzelecekse Birlik Başkanı olarak beni hakikaten darağacına dikin, asın, ben kendimi feda edeyim yani ama böyle düzelmez ki… Herkes faturasını ödemeli.”