Sandığa sekiz gün kaldı... Her aday, parti açısından ilk ya da ikinci turda sandığı etkileyecek çok sayıda dinamik var ve bunların kime, nasıl ivme kazandıracağı hâlâ soru işareti. Seçim ilk turda biter mi, ikinci tura kalırsa muhalefet kanadından kaybedenler kalana gerçekten arka çıkar mı? İlk oylamada ortaya çıkan Parlamento aritmetiği seçmen tercihini nasıl etkiler ya da ittifaklar içindeki farklı seçmen davranışları olasılıkları gibi... Yani “sandık yolunda” genel görüntü flu. Öngörüler ise daha çok yarışın başa baş sürdüğü şeklinde. Hatta iki ittifak açısından toplam oy oranlarının aynı bantta devam ettiği ama ittifak bileşenleri partiler arasında oy geçişkenliği olduğu konuşuluyor. Evet, seçim yasaklarına dek Cumhur ve Millet ittifakları lehine ya da aleyhine çok sayıda kamuoyu araştırması yayımlandı ama onların da ne kadar doğru ve yanlış yapıldığı ise tartışmalı. Çünkü sadece yanlış, hatalı değil bilerek manipüle edici, rakamların oynandığı anketler de söz konusu. Buna seçmeni etkilemeye yönelik algı operasyonları da denilebilir. Dolayısıyla, liderler, siyasiler artık var güçleriyle sahaya, meydanlara odaklanmış durumda. Doğrudan seçmene dokunup söylemleri, vaatleriyle onları ikna etmeye, özellikle de yapılabilirlik anlamında güven vermeye çabalıyorlar.
Bu bağlamda da iki temel motivasyon var. Cumhur İttifakı başta İHA-SİHA’lar, Kızılelma, Hürjet, milli muharip uçak Kaan, TCG Anadolu gibi savunma sanayiindeki atılımlar, milli-yerli otomobil TOGG olmak üzere doğal gazın bulunup kullanıma sokulması, Gabar’da keşfedilen büyük petrol rezervi üzerine kurgulu başarı hikâyeleri ve halkı rahatlatmaya dönük art arda verilen ekonomik müjdelere yoğunlaşmış durumda. “Yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır”dan hareketle, seçmen nezdinde güven tazelemeye çalışıyor. Buna karşılık Millet İttifakı da başından beri vurguladığı yönetim sistemi değişikliğiyle birlikte özellikle başta enflasyon ve hayat pahalılığıyla mücadele gibi ekonomik ağırlıklı bir kampanya yürütüyor. Bu anlamda da dışarıdan sıcak para getirme, çalışana, emekliye yüksek oranda zam sözleri veriyor. Bir yandan da savunma sanayiinin devlet politikası olduğunu, partilere göre değişmeyeceğini savunuyor. İktidar da “O zaman niye yapılmadı bugüne kadar? Bunlar daha önce yapılanın üstüne konulan değil, ilk kez yapılan şeyler” diyor.
***
Her iki ittifak açısından da güçlü ve karşı tarafın da sıkıntılı olduğu noktalar doğru olarak tespit edilmiş durumda aslında. Dolayısıyla, vatandaş sandığa gittiği zaman umut veren, pozitif mesajlar içeren vaatlerle birlikte değerlendirecek ve sonuçta da tercihini yapacak. Bıçak sırtı dengeler dikkate alındığında da bu son düzlükte özellikle kararsız seçmeni yapılabilirlik ve güven verme anlamında ikna etmek kritik önemde. Bu konuda siyaset bilimcilerin öngörüleri de şöyle:
Vatandaş tek başına uçağımız üretildi diye belki oyunu vermez ama toplu halde savunma sanayiinin elde ettiği gelişme vatandaşta bir etkileşim yaratır. Doğal gaz, petrol bulunması gibi konuları, ekonomik gelişmelerle de mukayese eder. En nihayetinde de ortaya çıkan bir güven ilişkisi var mı, yok mu ona bakar. Yani bunlar arka arkaya sıralandığında seçmenin gözünde bir anlam ifade eder ve ‘A tarafı başarabilir; hayır, A tarafı değil, B tarafı başarabilir’ diye tercihini yapar. Zaten iktidar da bunları tek tek ortaya koyup, sıralarken o güven ilişkisini test etmeye çalışıyor. Muhalefet de geçim sıkıntısı ve hayat pahalılığı mesajlarıyla bu güven ilişkisini yıkmaya çalışıyor. Karşı tarafı mükemmel eleştirmek çok iyi doğru olabilir ama vatandaş sizin alternatif olmadığınızı düşündüğü müddetçe hiçbir sonuca varamazsınız. O nedenle, eleştirilerle birlikte çözüm önerilerini de somut olarak açıklamanız ve net olmanız lazım. Yoksa biri başka, diğeri başka şeyler söylediği, farklı sesler çıktığı zaman vatandaşın kafası karışır. Kazanılırsa ülke yönetiminin nasıl olacağı, ekonominin direksiyonunda kimin olacağı gibi. Malum, DEVA ve İYİ parti cenahlarından farklı açıklamalar söz konusu...
***
Kısacası, dememiz o ki 14 Mayıs için geri sayım süreci artık. Partili ya da kararsız seçmen de her adayın, ittifakın ekonomik sıkıntılara çözüm önerilerini, dış politika ve terörle mücadele konusundaki düşüncelerini duymak istiyor. Yani sandıkta başarı doğrudan adayların performansına, özellikle de sorunlara çözüm odaklı somut projeler ile bunların yapılabilirliğine ikna ve güven durumuyla bağlantılı. Kim yapabilir konusunda ikna edici olan, güven veren seçimi kazanır açıkçası.