Deprem yaralarını sarmaya ve iç siyasette seçime odaklandığımız şu günlerde bir yandan da dış politikada kritik gelişmeler yaşanıyor. Mısır ile karşılıklı büyükelçi atamaları gündemde, Türkiye, Suriye, Rusya ve İran arasında Dışişleri Bakanı düzeyinde yapılacak 4’lü toplantının da mayıs ayı başı gibi gerçekleşmesi bekleniyor. Bu gelişmelerden rahatsız olan ABD ise terör örgütü YPG/PKK ile olan hemhal vaziyetinde hepten azıtmış durumda. Çünkü onun niyeti, derdi başka. Türkiye’nin engellediği terör koridorunu tekrar canlandırma hayalinde ve Irak ile Suriye’deki PKK’lı terörist yapıları birleştirmek istiyor. Onun içinde teröristlere pervasızca silah ve mühimmat desteğini sürdürüyor, onları düzenli bir ordu haline sokmak için eğitiyor. Hem de burnumuzun dibinde, sınırın öte yakasındaki Haseke’de ve daha iç kesimlerde ABD bayrağı altında. Verilen eğitimler arasında da keskin nişancılık, topçu atışı, helikopter pilotluğu ne ararsanız var.
Nedir bu diye sorulduğunda da DAEŞ ile mücadele masalına sarılıyor. Kepazelik ve alçaklıkta sınır tanımıyorlar yani. Bunun en somut örneklerinden biri de daha geçen hafta Süleymaniye’de terör örgütü PKK/YPG/SDG’nin sözde lideri Mazlum Kobani kod adlı terörist Ferhat Abdi Şahin’in bulunduğu konvoyu bir insansız hava aracının bombalaması sonrası ABD’nin yaptığı skandal açıklamaydı. Ne dedi ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Sözcüsü Joe Buccino?
“Konvoyda üç ABD askeri personeli de vardı. ABD personelinin emniyet ve güvenliğini tehdit eden her türlü eyleme şiddetle karşı çıkıyoruz.”
ABD askerlerinin teröristlerle beraber olduklarının açık itirafı yani. Dolayısıyla, CENTCOM sözcüsüsün asıl yanıtlaması gereken soru da şu:
ABD askerinin o konvoyda ne işi var? ABD askeri, teröristlere yakın korumalık da mı yapıyor?
ABD’nin geçen mart ayında Irak’ın kuzeyinde Duhok bölgesinde teröristleri taşıyan helikopterin düşmesi sonucu ölen 9 PKK’lının ardından “Yaptıkları fedakârlıklar ve bağlılıkları unutulmayacaktır” şeklindeki alçak taziye paylaşımı da malum. Tabii o helikopter PKK’ya nasıl ulaştı, kim kullanıyordu sorularının yanıtı yine yok. ABD’nin teröristlere helikopter pilotluğu eğitimi de verdiği falan konuşuldu, yazıldı sadece. Olabilir, o alçaklığı da yapmıştır, yapıyordur ama yekten helikopter uçurmak hiç de öyle kolay falan değil, hele de üç beş saatlik eğitimlerle. Dolayısıyla, o helikopterleri uçuranlar anlamında olağan şüpheliler de ortada. Pentagon Sözcüsü Ryder’in “ABD’nin SDG helikopter uçuşuyla hiçbir ilgisi ve buna herhangi bir şekilde katılımı yok” sözleri de bu kirli oyunun parçası aslında. Uzmanlık alanı psikolojik harp ve istihbarat olan emekli Albay Coşkun Başbuğ anlatıyor:
“ABD helikopter eğitimiyle psikolojik harp uyguluyor, algı oluşturmak için oynuyor. Eğitim veriyor gibi gösteriyor, esasında ise o helikopterleri kullananlar ABD’nin Blackwater denilen yapının içindeki katil sürüsü. Onlar kullanıyor. ABD eğitim adı altında oradaki askeri yapılanmasını kamufle ediyor artı gözdağı veriyor. Bunlar ‘Bak helikopter dahi kullanıyorlar, tank kullanıyorlar, dolayısıyla senin karşında düzenli bir ordu var, çapulcu sürüsü yok’ diye. Harekât yaparsan ciddi hasar alırsın, ona göre hesabını yap demeye getiriyor.”
Helikopter pilotluğunun 3-5 haftalık derslerle mümkün olmadığını belirten Başbuğ, devam ediyor:
“Helikopter pilotluğu uçaktan daha zor. Yıllarca bunun eğitimi alınıyor, ancak tavına geliniyor. Bu kadar kısa sürede nasıl yetişir helikopter pilotu? Hem de gece uçuşu yapıyor ve bunu Irak gibi dağlık bir bölgede gerçekleştiriyor, Mümkün mü bu? ABD kendi çapulcularına elbiseyi giydirdi, YPG/PKK’lı diye araya karıştırıp, onlar üzerinden operasyonlar, saldırı yapıyor, planlıyor. Hatta en çok şehit verdiğimiz El Bab operasyonunda ABD’li o çapulcuların keskin nişancıları dâhil hepsi teröristlerin arasındaydı. ABD’nin Özel Kuvvetleri’nden emekli keskin nişancılarına YPG elbisesi giydirip sahada kullandılar.”
Alçaklıkta zirve yani?
“YPG/PKK diyorlar ama aralarında kendi adamları var. Çatısı eski askerlerden, onun haricinde psikolojik sıkıntısı, saplantısı olan katillerden oluşan Blackwater CIA’nın kurduğu bir taşeron örgüt aslında. Şöyle bir hava estirildi:
Kendiliğinden bir güvenlik şirketi kurmuşlar, biz de bunları kullanıyoruz ama öyle değil. Devlet destekli ve arka planda CIA’nın direkt kontrolünde bir yapı. CIA hem teröristleri organize ediyor hem de bunları. Ama sorulduğunda da benim bilgim yok diyor, özel bir şirket deyip geçiştiriyor.”
Yani dememiz o ki ABD’nin sınırımızın dibinde YPG/PKK’lı teröristlerle hemhal vaziyetini bir başka terör örgütü DAEŞ’e karşı falan diye açıklamak mümkün değil. Kimse yemez, yediremezler. Gerçek niyetlerinin ne olduğu belli. Teröristlere daha önce tüfek, havan falan veriyorlardı, şimdi keskin nişancılık, topçu ve helikopter eğitimine de evrildi durum. Dolayısıyla, fiilen bu durumu bir an önce bitirmek gerekir. Türkiye de bunu yapacak güçte. Hem askeri hem ekonomik güç hem de hassas siyasi manevralarla. Zaten bekleniyor da, sadece bir süreliğine ertelenme durumu söz konusu...