Demokrasilerde muhalefet, özellikle ana muhalefet iktidarın alternatifidir. Kendini, ilkelerini, topluma sunar ve vatandaşı, seçmenleri ikna etmeye çalışır. Dolayısıyla iktidar olmak isteyen bir siyasi parti ya da partiler öncelikle bir hedef koymak ve bunu çok net bir şekilde halka anlatmak zorunda. Neyi nasıl yapacağı konusunda farkını fark ettirmek ve toplumun güvenini kazanmak durumunda. Peki ülkede uzunca bir süredir “muhalefet” denilince akla gelen ne? İktidarın yaptığı doğru- yanlış her şeye muhalif olmak, günlük popülist söylemlerle vatandaşın gazını almak ya da aldığını sanmak. Ve bunu da kendilerince iktidar yürüyüşünün tek formülü görmek! Böyle olunca da sandıkta başarı gelmiyor elbet. Ama hatalarını da kabullenmek istemiyorlar. Bunun son örneği de daha yeni yaşandı. Masada yenildi, içildi, arada bir yaşanan bazı huzursuzluklar dışında genelde muhabbet de hoştu, “mutlak kazanma” noktasında muhalefet seçmen kitleleri de inandırıldı ancak sandık gerçeği ortaya çıkınca da muhalefet cephesinde “çarşı” karıştı, masa falan darmadağın oldu… Nihayetinde de herkes ülkeden ziyade kendi partilerinin iktidarına odaklandı. Önümüzdeki yerel seçime giderken de görüntü şu:
Dünkü masa ortakları arasındaki ılık ve tatlı esintili hava, soğuk ve oldukça sert rüzgârlı bir hale dönüşmüş durumda. Partiler bazında bakıldığında da özellikle masanın lokomotifleri konumundaki başta CHP ve İYİ Parti ise tam anlamıyla kaynayan kazan...
***
Mesela kurultay sürecini başlatan CHP’de değişmeyen değişim klasiği yine vizyonda. Her kafadan farklı bir ses çıkıyor. Tartışmanın odağında da değişim Kılıçdaroğlu liderliğinde mi olacak yoksa farklı bir durum söz konusu olabilir mi var. Malum isimleri konuşulan ama henüz yekten varım demeyen, diyemeyen potansiyel aday adayları söz konusu ve bayram sonrasında da sütre gerisinden çıkıp ete kemiğe bürünecekleri söyleniyor. Yani savaş baltaları çıkabilir. Bunlara karşı tüzük değişikliği kartını açan Kılıçdaroğlu ise sıklıkla yinelediği “buradayım” mesajının yanı sıra “gerekirse 16’lı masa” çıkışıyla ısrarla 6’lı masa stratejisinin de doğru olduğunu savunuyor. Dolayısıyla, partinin, partilinin bütün enerjisi de kendi iç kavgasında. Parti içten içe kaynıyor açıkçası...
İYİ Parti’ye bakıldığında da ben artık bu muhalefet yapısında yokum, birlikte hareket etmem havası hâkim. Bu anlamda da son kurultay konuşmasında ne dedi Akşener? Ben bu muhalefet yapısına hesabımı ödüyorum, bedelini veriyorum, partimi buna göre dizayn edip sahaya inerek milletle siyaset yapacağım. Bu da yekten masa muhalefet yapısına muhalifim ya da alternatifim demek aslında. Ki buna benzer sözleri daha önce defalarca Muharrem İnce de söyledi. O da büyük olasılıkla bayram sonrasında sahaya iniyor zaten...
Geliyoruz CHP listelerinden girerek aldıkları milletvekilleriyle seçimin en kazançlı partileri SP, Gelecek ve DEVA partilerine; onlar da Meclis’te grup kuracağız diyorlardı ama anlaşamadılar. DEVA Partisi ‘biz yokuz’ dedi. SP ya bizim çatımız altında olur ya da biz de yokuz noktasında. Davutoğlu’nun Gelecek Partisi de SP ile mutlaka bir şeyler yapmamız gerekir telaşında... Bu üç partinin seçmen nezdindeki karşılığı da bilinmediğinden birliktelik konuları epey sıkıntılı. Güce dönük pazarlıklarda yine varsayımlar üzerine kurgulu…
6’lı masanın görünmeyen ortağı HDP’de ne diyor? Biz bundan sonra kendi adaylarımızı çıkaracağız? Muhalefette hafiften sepeti koluna herkes yoluna durumu yani...
***
Kısacası dememiz o ki; yerel seçime giderken dağılmış ve birlikte hareket edemez duruma gelmiş bir muhalefet var. Her partinin kendi özelinde kendi içinde de tartışmaların, hesaplaşmaların olduğu bir tablo söz konusu. Böyle bir görüntüde muhalefetin hem aralarında hem de kendi içlerindeki muhalefet çıkmazı ve buna bağlı olarak da iktidara karşı muhalefetsiz ya da oldukça cılız bir dönem olacağı da ortada. Çünkü kendi sorunlarıyla uğraşan ve küçük küçük parçalar halinde iktidara bir şeyler söyleyen, hamleler yapan muhalefet başka, geçen seçimlerde olduğu gibi blok halinde hareket eden muhalefet daha bir başka… Mesela geçen seçimlere son 1,5-2 sene kala muhalefetin birlikteliğini, olasılıkları ve iktidar ile arasındaki oy dengesini konuştuk hep. Kaldı ki bir de muhalefet kendi değişim sorunlarıyla uğraşırken sandıkta kazanan olmasına rağmen düşen oylarının nedenlerini sorgulayan ve hızla değişimini yapıp yerel seçimlere odaklanan AKP gerçeği var... Bu durumda akla gelen soru da şu: Ülkede muhalefet partileri görevini yaptı, yapıyor denilebilir mi? Ya da gerçekten bir iktidar alternatifi oldukları söylenebilir mi?..