Ülke adına dışarıda NATO zirvesi, Biden başta dünya liderleriyle kritik görüşmeler, Rusya-Ukrayna savaşını durdurmaya yönelik girişimler, terörle, terörizmle mücadele; içeride de ücret artışları ve hayat pahalılığına odaklı yoğun bir gündem var. Hafiften de yerel seçim faaliyetleri hareketleniyor. Buna karşılık, muhalefet, özellikle CHP ise alınan her sandık yenilgisi sonrasında yinelenen bildik değişim sarmalında. Kılıçdaroğlu’na karşı bayrak açanların sayısı da öncekilere oranla daha fazla. Tabii bu henüz net bir görüntü anlamında değil. Çünkü İmamoğlu başta, parti içi muhaliflerin neredeyse tamamı varım ama yokum havasında. Hal böyle olunca da siyasetçilerin koltuk kavgası intibaı daha ön planda. Dahası, bir de değişim deyip sonradan özür dileyen ağır abiler de söz konusu. Dolayısıyla, Kılıçdaroğlu-İmamoğlu ile genel merkez-örgüt-kamuoyu ekseninde sıkışan tartışmaların odağında da o gizemli soru var hep: CHP’de neler oluyor?
Evet, görüntüler ve soru CHP’de sıra dışı gelişmeler yaşandığı havası veriyor ama sorunun yanıtı çok basit aslında:
CHP’de hiçbir şey olmuyor. Süreci başlatılan, konuşulan ve tartışılan CHP 38. Olağan Kurultayı’ndan kimse olağanüstü bir şey beklemesin. Bunun yine Kılıçdaroğlu’nun seçileceği son derece rutin bir kurultay olma olasılığı yüksek. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun koltuğu bırakmaya niyetinin olmadığı açık ve net. İstemediği sürece o koltuğa başkasının oturamayacağı da. Malum, bugüne dek buna yeltenenler ya CHP’den koptu, kopartıldı ya da pasifize oldu. Hatta ona destek veren, arka çıkanlar bile. İmamoğlu’nun çekingenliğinin, top çevirmesinin nedeni de bu zaten. Kılıçdaroğlu’nun kamuoyu baskısıyla, algı operasyonlarıyla CHP Genel Başkanlığı’ndan ayrılacağını umuyor, bekliyor. Ama böyle davrandığı, kaçak oynadığı, net olmadığı sürece daha çok bekler.
***
Zira Kılıçdaroğlu’nun değil şimdilerde bırakmak, sanki 33 yıl 4 ay boyunca CHP Genel Başkanlığı görevini yürüten, 8 Mayıs 1972’de 88 yaşındayken istifa eden ‘Milli Şef’ İsmet İnönü’yü örnek almak niyeti ya da O’nun rekorunda gözü var gibi. Elbette bu Genel Başkanlık koltuğunda oturma süresi değil, daha çok yaş çıtası anlamında. Malum, şu anda Kılıçdaroğlu 13 yıldır CHP Genel Başkanlığı koltuğunda, yaşı da 75. Allah ömür, sağlık versin, daha uzun yıllar o koltuğu bırakma niyeti de yok. Sözleri, yaptığı hamleler de bunu fazlasıyla düşündürecek cinsten. Mesela, “Değişimin ne zaman olacağını ben planlayacağım, şimdi zamanı değil” diyor Kılıçdaroğlu. Yani bir yere gittiğim, gitmeyi düşündüğüm falan yok, “bu-ra-da-yım” durumu. Açtığı tüzük kartı değişikliği konusunda henüz öneriler arasında bulunan bazı maddeler de bu anlamda manidar. Şöyle ki:
Milletvekili ve belediye başkan adaylarının ön seçimle belirlenmesi, Milletvekili ve belediye başkanlığı için iki ya da üç gibi dönem sınırlaması da içeren öneriler arasında “İki dönem üst üste olağan seçimde bir genel başkan genel seçimleri kaybettiyse, partiyi iktidar yapamadıysa, kendisi bırakır” da var.
Bu ne demek? Eğer bu öneriler tüzük komisyonunun hazırlayacağı taslakta yer alır ve kurultayda kabul edilirse, o tarihten itibaren Genel Başkanlık koltuğunda oturan kişiye 5 yılda bir yenilenen genel seçimler hesabıyla 10 yıllık bir kredi. Yani varsayalım Kılıçdaroğlu önümüzdeki kurultayda tekrar seçildi, yerel seçimlerde de durumu idare etti, hoş, etmese de de fark etmiyor ama öyle diyelim, bir de üstüne tüzük değişikliği gelirse al sana bir 10 yıl daha. Yaş anlamında ne yapar? 85. İnönü’nün rekoruna ne kalır? Sadece üç yıl!
***
Yani, dememiz o ki Kılıçdaroğlu ısrarla CHP “Tek adam partisi değildir” vurgusu yapıyor ama “Kaptan olarak gemiyi güvenli limana ben götüreceğim” diyor bir yandan da. Değişim, yenileşme konusunda da “Ben 13 yıldır CHP’yi değiştiriyorum, hatta CHP’yi tanınmaz bir hale getirdim, siz de buna tanıksınız” derse de haksız değil. Çünkü CHP’de Kılıçdaroğlu’na karşı ses çıkartanlar, gitmeli, değişim diyenler eskiden ona en çok destek çıkanlar ve bugün eleştirdikleri konuların yapılmasına yol verenler, göz yumanlar. Ama şimdi onlar da kendi koltukları gidince konuşmaya başladılar, “Kılıçdaroğlu gitmeli” diyorlar, yani siyaseten önü kesilenler isyan bayrağı açıyorlar. Bu durumu çok iyi bilen ve gören Kılıçdaroğlu da hamlelerini ona göre yapıyor. Yarışı da rakibini de ona göre belirliyor. Dolayısıyla, CHP’de değişim ya da yenilenmeden ziyade siyasetçilerin koltuk kavgası intibaı daha ön planda.