Beytüşşebap’ı ve Kato Dağı’nı yazarken 1984’te şehit olan Yüzbaşı Yalçın Aydın’ı düşündüm. Yiğitlerimizin şehadet şerbeti içtiği yerdir Kato. Şimdi ise teröristlerin tüm inlerine “Pençe”ler atılmış durumda. Artık her yer güven içinde...
Kato Dağı ve çevresi bir zamanlar PKK’lı teröristlerin Irak sınırından Türkiye’ye sızdıktan sonra üslendiği en önemli yerlerden biriydi. Bir dönem 2. Kandil denilen ve teröristlerin ‘girilmez’ sandığı bir yerdi. Artık orası da Cudi, Gabar gibi temiz. 2017’de Şırnak’ta helikopter kazasında şehit olan Tümgeneral Aydoğan Aydın’ın adı verilen temizlik destanına katılan bir yüzbaşı yazdığı şiirde şöyle tanımlıyor Kato’yu:
“Girişi ve çıkışı belli olmayan mağaralara gözümüzü kırpmadan girdiğimiz; aç, susuz ve uykusuz kaldığımızda dahi ‘söz konusu vatansa gerisi teferruattır’ diyerek her türlü fedakârlığı gösterdiğimiz dağın adıdır Kato.”
Bu duygularla Kato ve Beytüşşebap’ı düşünürken 40 yıl öncesine gittim. 1984 Ağustos’undaki ilk Eruh ve Çukurca saldırılarından sonra iyice azgınlaşan teröristler Ekim 1984’te Beytüşşebap İlçe Jandarma Komutanı’nın aracını Kato’nun eteklerinde kurşun yağmuruna tutmuşlardı. Şehit olan yüzbaşımızın adı Yalçın soyadı da Aydın’dı...
Şehit Yüzbaşı Aydın’ın eşine bıraktığı vasiyeti de şuydu:
“Bir gün vazife uğruna şehit olursam hiç üzülmeyin. Bu Türklerin geleneğidir. Sizden yalnız bir isteğim var. Çocuklarıma çok iyi bakın. Onlar şerefli bir asker çocuğudur...” Gerçekten de Kato Dağı bir destanın yazıldığı yerdir, nice yiğidin şehadet şerbeti içtiği yerdir. Hepsinin ruhları şad olsun…
Dağlar, tepeler güvende
O yıllarda ve sonra defalarca Beytüşşebap’a gittim. Hepsi de dağ yolundan. Bu kez ise Derecik’e olduğu gibi havadan, Kara Havacılık Komutanlığı’na ait Sikorksy ile. Hem de tam sıfır hattından, dağların zirvesindeki ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı kartal yuvalarının üstünden uçarak… Konduğumuz yer ise yine sıfır hattı Şırnak-Andaç’taki
48. Hudut Tugayı Komutan Yardımcılığı... Konduk diyorum çünkü oranın da yerden yüksekliği 1300-1400 metre. Yanı başında da daha yüksek iki emniyet tepesi var. Ufka baktığınızda bir zamanlar PKK’lı teröristlerin ve kaçakçıların geçiş yolu Kuraniş Vadisi’ni tutan Irak sınırının sıfır noktasındaki Karaçalı “üs bölgesi” görünüyor. 2015’te teröristlerden arındırıldığında oraya da gitmiştim. 2030 metre rakımlı Karaçalı Üs Bölgesi, Şırnak-Uludere-Gülyazı hattına hâkim 2250 metre rakımlı Düğün Dağı ile 2150 metre rakımlı Beyaz Tepe’nin ortasında kalıyor. Karşısındaki (1800 metre uzaklıkta), Irak içindeki tepe de PKK mevzileriyle kamplarından Haftanin’in bulunduğu yerdi. Artık oralar dahil Kuzey Irak’ın 30-35 km derinliğine kadar teröristlerin inlerine “Pençe”ler atıldı. Bulunduğum nokta, baktığım her yer kontrol altında, güvende...
Yüzbaşı Yalçın Aydın, 1984’te Kato’da şehit olmuştu.
Şehidin adı okulda
Beytüşşebap’ın İlçesi Ayvalık Köyü’nden geçerken bir okulun tabelası dikkatimi çekiyor: Şehit Yüzbaşı Ali Alkan Anadolu Lisesi... Mahalleden çıkıp Beytüşşebap merkezine yol alırken de Kato Dağı’ndan gelen suyun aktığı şehitler çeşmesini fark ediyorum. Üzerindeki panonun en tepesinde içinde boydan boya ay yıldızlı al bayrağımızın olduğu bir Türkiye haritası var. Altında da bölücü terör örgütünün katlettiği Beytüşşebaplı şehitlerimizin ruhları şad olsun yazıyor ve 117 kişik bir isim listesi sıralanıyor. Hemen yanı başındaki direkte de ay yıldızlı al bayrağımız dalgalanıyor…
Şırnak’tan gelen ziyaretçiler, Zümrüt Kaplıcaları’nın suyunun eklem ağrılarına iyi geldiğini söyleyerek bana da önerdi.
Habur Çayı kenarında arı kovanları
Andaç’tan Beytüşşebap’a, Kato Dağı’na kadar olan 180-190 kilometrelik mesafeyi alışık olduğum, bildiğim karayoluyla katediyorum.. Tabii eskisinden çok farklı olarak. Tedirginlik, endişe yok, yollar da toprak değil pırıl pırıl asfalt... Yalçın dağların arasından, Habur Çayı’nın kenarından doğayı seyrederek keyifli bir yolculuk yani... Dağlarda otlayan keçilerden süt sağmaya giden kadınları görünce duruyoruz, Ercan da fotoğraf çekiyor. Beytüşşebap’a bağlı Taşarası Köyü’ne yaklaştığımızda Habur Çayı kenarında yol boyunca sıralanmış arı kovanlarını görüyorum. Yolun öte yakasındaki dağın eteklerinde daha başka kovanlar da var. Başlarında da arıcılık kıyafetli, maskeli biri kadın iki kişi. Durup selamlaşıyoruz. Hoş geldiniz diyerek yanımıza geliyorlar. Oymayakaya Köyü’nün eski Muhtarı Fehmi Ecer olduğunu öğreniyorum. Yanındaki de eşi Havva Ecer’miş... Birlikte arıcılık yapıyorlar. Ayaküstü sohbet ederken, bölgedeki güvenlik durumunu soruyorum. Parmağıyla karşıdaki tepeyi göstererek anlatıyor: “Bizim asıl köyümüz o tepenin arkasındaki Oymayaka. Teröristler 1993’te köyümüzü bastı. Çatışma gecesini çok iyi hatırlıyorum, dört buçuk saat sürdü, korucu babam ve ailemden 5 kişi şehit oldu. Bizde köyümüzü boşaltmak zorunda kaldık. Taşarası Mahallesi vardı devletimizin izniyle oraya yerleştik.”
Şimdi durum nasıl?
“Çok az sayıda terör eylemlerini duyuyoruz Güneydoğu Bölgesi’nde. Artık her yer güvenli, huzur var. Eskiden hayvanlarımızı belli bir yere çıkarıyorduk, fazla uzağa gidemiyorduk terörden dolayı. Yürütülen operasyonlar, verilen çok ağır bedeller sayesinde artık her taraf serbest oldu. Köyümüzün eski yerine de gidiyoruz. Arıcılıktan da para kazanıyoruz, eskiden biz bu arıcılığı, hayvancılığı rahat bir şekilde yapamıyorduk, geçim sıkıntısı çekiyorduk. Terör olayları bittikten sonra arıcılık olsun, hayvancılık olsun, ciddi anlamda günden güne gelişiyor.”
Havva-Fehmi Ecer arıcılık yapıyor.
Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde bulunan Kato Dağı’ndan bir görüntü.
‘Terörist kalmadı’
Dönüp çadırlara yöneliyorum çay ikram ediyorlar, kadınlarla ve erkeklerle oturup sohbet ediyoruz. Şırnak’tan, Hakkâri’den gelmişler, bir zamanlar teröristlerin dolaştığı yerlere çadırlarını kurmuşlar. Geceleri korkusuzca Kato’da, çadırlarda kalıyorlar, gündüzleri de mavi brandayla çevrili kaynağın bulunduğu yerde kadınlar ve erkekler olarak sırayla kaplıcanın şifalı sularından yararlanıyorlar. Her şeye özellikle de eklem ağrılarına çok iyi geldiğini söyleyerek bana da önerdiler. Ayrılmadan önce koruculardan Selahattin Acar’a Kato’yu soruyorum... Tepelerdeki mağaraları göstererek anlatıyor: “Oralarda hep teröristler vardı. 1995 yılında çobanlık yaparken beni de kaçırdılar. 3-4 ay mağara mağara dolaştırmışlardı. Fırsatını bulunca da kaçtım...Artık Kato temiz, terörist falan kalmadı...”
Selahattin Acar
Zümrüt Kaplıcaları’nın şifalı sularını ziyaret
Beytüşşebap merkezi 1750 metre, yani zirvesi 3 bin metre olan Kato’nun yarısından biraz fazla. 2015’in eylül ayında bayram günü teröristler ilçeyi ele geçirme amacına yönelik olarak emniyet noktaları, askeri birlikler ve sivilleri hedef alan bir saldırı yapmışlardı. 6 saat süren çok şiddetli çatışmalarda bir askerimiz şehit olurken 34 terörist etkisiz hale getirilmişti. Teröristler yaralı polis için gelen ambulansa dahi ateş açarak şoförünü öldürmüşlerdi. Saldırıda üç sivil vatandaşımız da hayatını kaybetmişti...
Derede asma köprü
İlçe girişindeki kilitli taş döşenmiş yoldan geçerek Kato’nun yüksekliklerine tırmanıyoruz. Kısa bir süre sonra karşımıza çıkan Zümrüt Kaplıcaları tabelası yönüne saptığımızda yol keskin bir virajın ardından tepedeki bir düzlüğe ulaşıyor. Oradan
aksi istikamete dönüp baktığınızda da aşağıda Kato’dan akan bir derenin üzerinde bir asma köprü ve havuzlar ile binalar görünüyor. Asma köprünün başında ve hemen solunda kalan tepelik yerde de rengarenk çadırlar kurulmuş, önlerinde de kadınlı erkekli insanlar var.
Proje uygulanıyor
Bulunduğumuz tepeden aşağıya inerken derenin öte yakasında mavi renkli brandayla kamufle edilmiş bir başka alan var. Arkasından da kadın sesleri geliyor. Girişinde “Burada Dicle Kalkınma Ajansı 2018 yılı Ekonomik Altyapının Geliştirilmesi Mali Destek Programı kapsamında Zümrüt Kaplıcaları Projesi yürütülmektedir” yazan binalar tarafı sessiz ve boş ama çadırların bulunduğu yerler oldukça hareketli. Asma köprüden yürüyüp karşıya geçtiğimizde güvenlik binasından 3 köy korucusu çıkıyor. Havuzların boş olduğunu, binalarda kimse bulunmadığını söylüyorlar. Niye diye sorduğumda aldığım yanıt ise “Bir çocuk boğulunca savcı kapattı” oluyor.
YARIN: Bambaşka bir Cizre