Kurultaya giderken CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun epey bir rakibi var. Tabii potansiyel “aday adayı” anlamında. Yani olabilirler de olmayabilir de... Çünkü adı konuşulan, adaylık sinyali veren isimlerin hepsi görünürde çok istekli ama gerçekte çıkışlar daha çok yekten varım lafını telaffuz etmekten ziyade sadece “Sorumluluk almaktan, fedakârlıktan kaçmam” nakaratı ve yuvarlak cümlelerle “Acaba ne demek istedi?” muhabbeti şeklinde. Netlikten uzak, nereye çekersen oraya gidiyor. Hiç kimse Kılıçdaroğlu’na rağmen noktasında değil. Hatta Kılıçdaroğlu ile anlaşma, uzlaşma sağlansa anında pozisyon değiştirme durumu dahi olası. Nitekim, bu bağlamda Kılıçdaroğlu ile temas ve görüşmeler de devam ediyor. Dolayısıyla, CHP’de var olduğu sıklıkla vurgulanan “çok seslilik”, farklılığının doğrudan Kılıçdaroğlu’nun niyeti, kararı ya da icazetiyle alakalı olduğu da ortada aslında. Ki bu anlamda Kılıçdaroğlu son grup konuşmasında “Kaptan benim” çıkışı ve “Gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin” sözleriyle fırtınalı havada partideki dalgalanmaya izin vermeyeceğini de ortaya koydu zaten. Evet, o da yekten adayım demedi ama aday değilim de demiyor. Hatta CHP’de isteyen herkesin aday olabileceğini de söyledi. Ancak Kılıçdaroğlu açısından şu farklılık var: O hep delege yapısından kaynaklı gücü ya da yakın çevresindekilerden gelen “Efendim, sizin aday olmanız gerekir, partinin birliği, beraberliği için kaçınılmaz” gibisinden yoğun baskılara(!) dayanamayarak sanki zoraki aday olmayı kabullendi, kabulleniyor havasında. Olmak isteyenlerin önünü kesmek, ısrar edeni de partiden uzaklaştırmak veya pasifize etmek gibisinden diğer taktikler, hamleler de geçmişteki örnekleriyle bildik hikâyeler hep. Nasılı da malum. Kılıçdaroğlu’nun örgütteki gücü delege yapısındaki ağırlığına bakıldığında rakip olacak adayların kazanma ihtimalinden daha fazla kaybetme ihtimali söz konusu. Onun için de olası adaylar muğlak ifadelerle hem Kılıçdaroğlu’nun yanında gibi duruyorlar hem de olur da çekilirse bu süreçte ben de varım, göreve hazırım havası veriyorlar. Bu arada Kılıçdaroğlu’nun delege üzerindeki hâkimiyetini kırmak açısından CHP’de delege odaklı kulis faaliyetleri tam gaz devam ediyor. Bu bağlamda da özellikle belediye başkanları kıymete binmiş durumda. Çünkü belediye başkanlarıyla birlikte delegeleri çeşitli vaatler vererek etkileme ihtimali oldukça yüksek. Bu arada aday adayları açısından CHP’nin ağır abilerinden gelecek sinyaller de kritik önemde elbette.
***
Olağanüstü gibi görülen ama aslında CHP’nin bildik ritüeli olan bu gelişmeleri dün duruşları merak edilen partinin o ağır abileriyle konuştum. Kesiştikleri nokta şuydu:
“Kemal Bey kalmaya niyetli. Bu işi ben bozduysam, ben toparlarım havasında. Kurultayda kesin aday olacak, o belli.”
Yani CHP’de değişen bir şey yok. Peki ya isimleri gündemden düşmeyenler? Malum, herkes sorumluluktan kaçmam havasında ve oldukça da istekliler. Bu konudaki öngörüler de şöyleydi:
“Herkes kendini konuşturmak için adayım mesajı veriyor. Tamam da hangi delegasyonla? Tanju Özcan partide bile değil, tabanı falan yok. Belediye başkanı olarak bir iki tane sansasyonel demeçle basında yer almak istiyor. Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’i evet millet tanıyor, biliyor olabilir ama partinin başına gelmek, partiyi iktidara getirmek, sürüklemek başka bir şey. Başarı öyküleri olması lazım. Partinin başına bundan sonra gelecek olan isim programla gelecek, kadroyla gelecek, diyecek ki ben iktidar vadediyorum. Henüz böyle bir durum, isim söz konusu değil. Bize devlet adamı lazım, sadece genel başkan değil. Onun için Kemal Bey bunlara koltuğu bırakmaz.”
Daha başka isimler de gündeme gelebilir mi?
“Mustafa Sarıgül’ü de unutmayın. Milletvekili seçildikten sonra alttan alta çalışıyor. Partinin önde gelenlerini, delegeler üzerinde etkinliği olan isimleri tek tek arıyor, ‘Abi bir sen, bir ben kaldık bu partide, hep beraber sahip çıkmalıyız’ diyor. Şimdilik ortalığı yokluyor ama kargaşa olursa, o da çıkar açığa...”
***
Kısacası, dememiz o ki CHP’de yine herkes değişim noktasında hemfikir. Kılıçdaroğlu da “Yenilenmenin ve değişimin önünü sonuna kadar açacağım” sözünü verdi ama bu değişimi kendi Genel Başkanlık koltuğunu bırakmak olarak görmüyor. Yapmak istediği, gerilimi yumuşatma durumu. CHP’li muhalifler ise Kılıçdaroğlu’nu koltuğu bırakmaya zorluyorlar. Ya da delege dengesini değiştirme çabasındalar. Yoksa beklentileri hikâye. Onun için de “Hem varım hem yokum” pozisyonundalar zaten.