Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yıllarca terör örgütü PKK’nın saldırılarıyla gündeme gelen Derecik ile tanışmam 1986’ya kadar uzanıyor. O tarihte bölgede koruculuk uygulaması başlatılmıştı. Yıllar sonra geldiğim Derecik ise modern bir şehir gibi. Dünün korucusu, bugünün üreticisi Celal Tunç ile seraları geziyoruz.

Geçim kaynağı artık koruculuk değil seracılık

Ziraat Mühendisi Mahmut Kaplan ile eski korucu Celal Tunç, serada modern tarım yapıyor.

Bir zamanlar adı terörle anılan yerler denildiğinde ilk akla gelenler arasında Hakkâri’nin şimdilerdeki Derecik ilçesi de var. O da Çukurca gibi yine Irak sınırında. Irak’a 4, Şemdinli’ye 65, Hakkâri il merkezine ise 195 kilometre uzaklıkta. 1980’li yıllardan başlayarak da hain saldırılara uğradı. Kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere... O yıllarda Derecik henüz bir köydü. Ekim 1995’te Şemdinli’ye bağlı belde, 2018 yılında da Hakkâri’ye bağlı ilçe statüsüne kavuştu. Benim Derecik ile tanışmam ise en başa, o köy günlerine 1986’lara kadar uzanıyor. O yıllarda Irak’tan sızan teröristlerin Şemdinli-Derecik hattında saatlerce yol kesip kimlik kontrolü yaptığı haberleri geliyordu. Güvenlik güçlerince de merkezlere giriş-çıkışlar kontrol altında tutuluyor, kimlik kayıtları yapılıyordu. Köylerde, mezralarda da yöre halkına silah verilerek koruculuk uygulaması başlatılmıştı. Dolayısıyla ben de Şemdinli’den Derecik’e saatlerce süren oldukça maceralı bir yolculuk yapmış, yol boyundaki mezralarda bulduğum korucuları fotoğraflayarak, konuşmuştum. Köylerini basan, çocuklarını, öldüren, hayvanlarını kaçıran teröristlere karşı hepsinin ortak düşüncesi de şuydu: “Kalleş Apocularla kanlarının son damlasına kadar savaşmak...”

Haberin Devamı

Şemdinli-Derecik yolu o zamanlar patikadan biraz halliceydi, bölge halkından kiraladığım araçla ilerlediğimiz keskin virajlı yol heyelan ya da dere yatakları nedeniyle zaman zaman geçit vermiyordu. Saatlerce süren çetin bir yolculuk sonrası Derecik’teki askeri noktaya ulaştığımda da hava kararmak üzereydi. Geceyi karakolda geçirmek zorunda kalmıştım. Anımsıyorum da çevresinde bol pusulu mevzilerin bulunduğu karakolda duvar dibinde bol taciz atışlı zor ve sıkıntılı uzun bir gece yaşamıştım... Benimki o kadarlıktı ama teröriste geçit vermeyen kahramanlar ise hep oradaydılar. Var olsunlar.

Haberin Devamı

Şaşkınlık ve mutluluk

Yıllar sonra Derecik’e bu kez gelişim Kara Havacılık Komutanlığı’na ait Sikorsky ile... Dolayısıyla havadan Derecik’i görme fırsatı da buluyorum. Tabii büyük bir şaşkınlık ama bir o kadar da mutlulukla. Gördüğüm manzaranın, mahsur kaldığım o Derecik’le alakası yok. Yüksek katlı binalar, halı sahalar, seralar, devam eden yol ve altyapı çalışmalarıyla bambaşka bir yer. Evet aradan çok uzun yıllar geçti ama Derecik Karakolu 1990’lı yıllarda da saldırıya uğramış, 28 askerimiz şehit olmuştu.

Skorsky ile indiğim askeri bölge de karakol falan değil, 1’inci Hudut Tugay Komutanlığı. Gerektiğinde İHA, SİHA inişlerine müsait helikopter pistleri, zırhlı araçlar, ağır silahları, ileri teknolojik komuta kontrol merkezleriyle tam donanımlı bir yer ama bir başka açıdan baktığınızda da hızla gelişen, büyüyen Derecik bölgesinde kendine has binaları, lojmanları, misafirhanesi, elektrikli cihazlar dahil her şeyin bulunduğu alışveriş merkezleri, cadde ve sokaklarıyla yaşayan modern bir şehir gibi aslında... Burada kaldığım misafirhaneyle ilgili de bir not düşmek istiyorum. Apart otel mantığıyla tasarlanmış, içinde buzdolabı, ocak, led TV, banyoda saç kurutma makinası dahil her şey düşünülmüş pırıl pırıl odalar. Aynısı hatta daha da fazlası Çukurca’daki 2. Hudut Tugay Komutanlığı’nda da vardı. Özellikle en rütbelisi dahil herkesin yediği karavana ise gittiğim her yerde, her noktada mükemmeldi…

Haberin Devamı

Geçim kaynağı artık koruculuk değil seracılık

1986’da Şemdinli’den-Derecik’e saatlerce süren maceralı bir yolculuk yapmış, mezralardaki korucuları fotoğraflayarak, konuşmuştum.

Geçim kaynağı artık koruculuk değil seracılık

37 yıl sonra gittiğim Derecik’teki modern bir serada eski korucu Celal Tunç’un dalından koparıp ikram ettiği salatalığın lezzeti başkaydı.

Geçim kaynağı artık koruculuk değil seracılık

Geçmişte konuştuğum korucuların “Eşkıyaya geçit yok” demesi 25 Ağustos 1986 tarihli Milliyet’in 1. sayfasında yer almıştı. 

Geçim kaynağı artık koruculuk değil seracılık

Çatışmalar yaşanmıştı

Derecik’te geçmişte teröristlerin saldırıları nedeniyle çıkan çatışmalarda şehitler vermiştik.

1991: 10 asker 

1992: 28 asker 

1995: 15 asker 

2012: 1 asker 

2016: 2 asker 

2017: 7 asker, 2 korucu 

2019: 3 asker 

2020: 3 işçi

Sebze, meyve, hayvancılık

Derecik’deki değişim sadece açılan sınır kapısı değil. Sağlanan güven ve huzur ortamı ve devletin destekleriyle açılan seralar sayesinde bölge sebze ve meyve üretim üssü olma yolunda hızla ilerliyor. Salatalık, domates, biber, marul, karpuz ve kavun gibi ürünler yetiştiren yöre sakinleri ekonomiye katkı sağlıyor. Yıllarca terör örgütü PKK’nın saldırılarıyla gündeme gelen Derecik, huzur ortamıyla ekonomik anlamda gelişerek dışa açılmaya da başlamış. Kaymakamlık binası önünde buluştuğum Ziraat Mühendisi Mahmut Kaplan ile o seralardan bazlılarının bulunduğu Akören Köyü’ne gidiyoruz. Yolda bir zamanlar gidilemeyen dağlardaki, tepelerdeki çobanlar ve büyük-küçükbaş hayvan sürülerini görüyorum. Korkusuzca dolaşıyorlar. Hakkâri genelinde de Derecik başta olmak üzere, devlet tarafından ‘uzman eller’ projesi adı altında, ziraat, tarım ve hayvancılıkla alakalı okullardan mezun olan 107 gence 250’şer bin lira hibe veriliyormuş. Onlar da arı ve koyun alıp yetiştirsinler diye.

Akören’e vardığımızda eski korucu, şimdilerin çiçeği burnunda üreticisi Celal Tunç bizi bekliyor. Hep beraber salatalık, domates dolu damla sulamalı modern seraları dolaşıyoruz. Mis gibi kokuyorlar. Birer tane salatalık koparıp yerken de Mahmut Kaplan anlatıyor: “2018’e kadar hiç sera yoktu. Devlet destekli hibelerle 7-8 serayla başladık, şimdi 120’yi geçti. Burada geçim kaynağı koruculuktu şimdi seracılık oldu. Her biri 255 metrekarelik seralarda yılda 2 ürün alabilecek şekilde üretim yapılıyor. Bir seradan 50-60 bin lira kazanan çiftçilerimiz var. İki serası olursa bu rakam 100 bine kadar çıkıyor.”

Tam teşekküllü devlet hastanesi

Sınır kapısı dönüşünde Derecik merkezinde turluyorum. İlk dikkatimi çekenler ünlü marketler zincirinin Derecik halkaları ve özellikle de modern devlet hastanesi binası...  2021 yılının ağustos ayında açılmış. Acil servis, 6 poliklinik, 2 ameliyathane, 4 yataklı yoğun bakım, laboratuvar ve diş bölümleri bulunan 30 yataklı hastanede 12’si uzman 22 doktor görev yapıyor, toplam personel sayısı ise 150’ye yakın. Röntgen ve tomografi cihazları da mevcut. Yani Derecikliler artık sağlık hizmetini yaşadıkları yerde alıyorlar. Bir zamanlar adı terörle anılan Derecik’in sokaklarında dolaşırken vatandaşlarla sohbet ediyorum. Herkes sağlanan güven ve huzur ortamından mutlu, açılan sınır kapısıyla birlikte yaşanan hareketlilik nedeniyle de gelecekten umutlu. Ama tek bir şikâyetleri var: Kiralık ev bulamamak ve yüksek kira bedelleri...

Geçim kaynağı artık koruculuk değil seracılık

Kuzey Irak sınırındaki Derecik’te 10 Mayıs 2023’de açılan sınır kapısı sayesinde karşılıklı ziyaretler gerçekleşiyor.

Derecik sınır kapısı

Sikorsky’den inip tugayın bahçesinde kısa bir süre soluklandıktan sonra Derecik için de artık çıkmaz sokak tanımlamasına son veren Irak’a açılan sınır kapısına doğru yol alıyorum. Daha üç ay önce 10 Mayıs 2023’de açılan Derecik sınır kapısı aslında uzun süredir gündemdeydi, sınırın iki yakasında da halkın böyle bir beklentisi vardı. Çünkü aile bağları var, akrabalık bağları var. İnsanların gidip gelmesi gerekiyor özel günlerde, merasimlerde, cenaze törenlerinde...

İlçe merkezi ile kapıyı bağlayan 4-5 kilometrelik yolun bir bölümü asfalt. Olmayan yerlerinde de dev iş makinalarıyla hummalı bir şekilde yol genişletme ve bazı noktalardaki heyelan riskine karşı istinat duvarı çalışmaları var. Umurlu Mahallesi’nden geçerken bir zamanlar teröristlerin 2 öğretmeni katlettiği Umurlu İlkokulu’nu görüyorum. Tabii yenilenmiş modern binasıyla. Bahçesindeki direkte dalgalanan ay yıldızlı bayrağımızın altında, Atatürk büstünün yanı başında durup eski kara günleri düşünüyorum. Okul tatil nedeniyle kapalı, güvenli bahçesi oyun oynayacak çocuklar için gün sayıyor, zil sesi bekliyor...

Kapıya yaklaştıkça özellikle Hakkâri ve Van plakalı minibüs trafiği dikkatimi çekiyor, kamyonetlerin kasalarında yolculuk edenler de var, hatta yürüyerek yol alanlar bile. Kapıya vardığımda da çok sayıda minibüsün, kamyonetin bulunduğu, yüzlerce insanın karşıya geçiş için beklediği bir görüntü ile karşılaşıyorum. Sınır telinin öte yakasına Irak tarafındaki Zet’e baktığımda da aynı görüntü, hareketlilik var. Kapı henüz araç geçişine açık olmadığı için kendi taraflarındaki araçlarla kapıya kadar geliyorlar, oradan da pasaportla yaya olarak geçiş yapıyorlar. Bulunduğum günde karşılıklı gidiş-geliş sayısı bine yakındı. Bizim tarafta elektrik ve internet eksiksiz var ve hizmette, hatta bu anlamda karşı tarafa da destek veriliyor... Geçiş için kapıda bekleyenlerle konuşuyorum. Ağırlıkla akrabalarını, yakınlarını görmeye gidenler ama aralarında turistik amaçlı olanlar da var.  Karşıdan gelenlerin yükleri de Üzümlü kapısında olduğu gibi yine daha çok çay, şeker, sigara...

Her iki tarafa gelip gidenlerin ortak isteği ise kapının bir an önce araç geçişlerine de açılması…

YARIN: Bir zamanların terörist yuvası Kato’daki Zümrüt Kaplıcaları…