CHP’de takvim işliyor daha doğrusu giderek daralıyor… Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu arasındaki rekabetin son provası denilen İstanbul kongresine çok az kaldı… Partide herkesin umudu beklentisi kavgasız, gürültüsüz bir kongre ama önce İzmir, ardından Afyon’daki kavga, kapışma ve en son Siirt’teki oraklı saldırı örnekleri nedeniyle ciddi anlamda endişe ve gerilim de var bir yandan da... Dolayısıyla bugüne dek her seçim kampanyasında, her söylemde toplumdaki siyasi kutuplaşmaya değinen ve bunu engellemek için stratejisini “birlik, beraberlik ve huzur” diye açıklayan CHP’nin zaten var olan güven sorununu daha da derinleştirmemek ya da sokağı inandırmak noktasındaki sıkıntıları aşmak için, ivedilikle bu sözlerin gerçekliğini parti içinde kanıtlaması gerekiyor. Çünkü CHP’nin bugünkü görüntüsüne bakıldığında, değil birlik ve huzur, tam aksine, şucu bucu diye birkaç tarafa çekilen parçalı ve kırgın-küskünlerle dolu bir durum hâkim. Yani her seçim öncesinde vatandaşa bahar havası vaat eden CHP’nin kendi içinde fırtınalar kopuyor, gel-gitler yaşanıyor. Evet, eskiden de böyleydi ve bu bir anlamda CHP’nin kronikleşmiş sorunu denilebilir, ancak hizipleşmenin bu kadar aleni ya da göze sokarcasına yapılması, hele de ideolojiden, inandırıcılıktan yoksunluğu pek fazla bildik duruma uymuyor. Kim nerede kimin yanında, nasıl, niye geçti belli değil...Bir bakıyorsun kemik, asla duruşu değişmez “Kılıçdaroğlu’nun en has adamı” denilen isimler rüzgâra göre pozisyon alıp taraf değiştirmiş ya da muhalif, İmamoğlu’yla birlikte görüntüsü verenler bir anda genel merkeze biat eder oluyor. Yani, son seçim yenilgisi ve bir değişim sözcüğüyle partide fay hatlarında kırılmalar ve “derin” sarsıntılar söz konusu. Dahası, partinin, partililerin kendisiyle çelişen örnekler de var...
***
Mesela Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerinde Özgür Özel ne diyor? Alınan sonuca farklı bahaneler üretti ve yenilginin siyasi sorumluluğunu maalesef üstlenmedi. Parti içi iktidarı korumaya odaklandı. Güven duygusunu yitiren seçmenimiz partimizi hatta siyaset kurumunu terk edebilecek kadar yoğun bir duygusal kopuşa sürüklendi. Bu durumu tespit etmek ve onarmaya yönelik adımlar atmak yerine bu kırılmayı görmezden gelmeyi tercih etti.
Buna karşı CHP içinden, özellikle de ağır abilerden gelen tepkiler ne? Özel’in sözleri doğru, haklı gibi de görünüyor ancak doğru sözleri yanlış kişi söylüyor. Bu sözleri söyleyen kişi bu süreçte Kılıçdaroğlu ile birlikte olan, onunla birlikte hareket eden, her kararda imzası olan, üstelik seçimden bir hafta sonra bile Kılıçdaroğlu’na destek veren genel başkanını korumaya çalışan biriyse inandırıcı olmuyor, güven vermiyor... Eğer Özel böyle bir adaylık sürecine girmeseydi ve İmamoğlu ile birlikte hareket etmeseydi bu sözlerin hiçbirisini söylemeyecekti...Dolayısıyla Özel’in doğru olarak algılanan sözleri CHP tabanında karşılığı, inandırıcılığı olmayan şeyler aslında.
Yine İnandırıcılık ve samimiyet kuşkusunu tetikleyen bir başka unsur da Özel’in hala grup başkanlığındaki ısrarı ya da duygusal kopuş yaşamamasından kaynaklanıyor. Bu anlamda eleştiriler de şunlar:
Özel duygusal kopuş falan diyor ama hala grup başkanlığından istifa etmedi kopmadı. Hala o duygusal kopuşu yaşamıyor, Kılıçdaroğlu’nun temsilcisi olarak Meclis’te duruyor... Eğer genel başkana rakip olarak çıkacaksanız istifa etmeniz gerekir. Gerçekçi, samimi ve güvenilir olduğunuzu öncelikle böyle gösterirsiniz. Yoksa kurultayda kaybedersem yine grup başkanlığına devam ederim diye bir beklenti olabilir mi? Kaldı ki Özel kendisi için değil daha çok birlikte hareket etiği İmamoğlu’nun genel başkanlığı için yürüyor. Kurultayda eğer delege dengesi Özel lehine değişecek gibi olduğu takdirde derhal imzalar toplanacak ve İmamoğlu aday olacak...
***
Kısacası dememiz o ki; CHP’de bu saatten sonra kurultay toplansa da toplanmasa da lider değişse de değişmese de; hem parti tabanında hem de seçmen üzerinde çok ciddi bir güven bunalımı yaratacağı açık ve net. Yani; ister Kılıçdaroğlu veya bir başka bir isim delegelerden geçer oy alıp CHP’de iktidar olsalar bile; artık kendilerine güvenmeyen, kızgın, kırgın bir seçmeni kazanma hele de sandığa gitmeye ikna etme anlamında zorlanacakları ortada…