Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP’de en tepe “koltuk kavgasında” kısır döngüye devam. Biri “Kalk, o koltuk benim hakkım” diyor, diğeri “Olmaz, önümüzde bir seçim daha var”, “Değişimse gerekeni yaptım” bahanesiyle direniyor. Her ikisi de “Omuz omuza verelim, biz nerede hata yaptık, halktan nasıl koptuk?” deyip ortak çözüm üretmek yerine, bildik “Sen git, ben geleyim” mantığıyla koltuk sırası kolluyor. Üstelik bunu Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun çevresindekiler de “kendi koltuklarını korumak” hesabıyla körüklüyor. Yani zincirleme bir koltuk kavgası var aslında. Çünkü partide söz sahibi olan ya da olmak isteyen belli bir kesim, isimler tüm koltukları kendileri için hakkı müktesep (kazanılmış hak) olarak görüyor, öyle düşünüyor ve asla vazgeçmek istemiyor. Dolayısıyla, onca seçim kaybına ve kamuoyu baskılarına rağmen koltuğundan ayrılmak istememe durumu sadece Kılıçdaroğlu değil, Genel Merkez üst yönetim koltuklarını hakkı müktesep olarak gören yakın çevresindeki kadro için de geçerli. Evet, şimdilerde olduğu gibi bazı isimlerin üzerlerinin çizildiği örnekler de oldu, oluyor ama onların da birçoğu göstermelik. Görevden alınanlar ya da gitti denilenler kısa bir süre sonra tekrar geri dönüyor, bir başka koltuğa oturuyor. Sen ön kapıdan çık, ben seni arka kapıdan alırım muhabbeti yani. Malum, Kılıçdaroğlu son değişim hamlesinde birkaçını kolladı, göreve devam ediyorlar, bazılarını da danışman olarak yetkin daha başka pozisyonlara atama noktasında. Tabii hakkı müktesep denildiğinde bir de milletvekilliği koltuklarına parantez açmak gerekiyor. Zira dört, beş, altı, yedi dönemdir kesintisiz milletvekilliği yapanlar var CHP’de. Babadan, dededen milletvekilliğini kendisi için miras, hakkı müktesep olarak görenler bile söz konusu. Her vekillik dönemini eski görev süresiyle 4, yenisiyle 5 yılla çarp 30-35 yıldır CHP milletvekilliğini meslek haline getirenler bir başka deyişle. Hal böyle olunca da hiç kimse kazanılmış hak olarak gördüğü pozisyonu bırakmak istemiyor, olur da bırakmaya zorlandığında ise kıyameti koparıyor. Ama o da bağı hepten kesmemek adına bir noktaya kadar. Hakkı müktesepler konusunda her durumda umut var kısacası.

Haberin Devamı

***

Haberin Devamı

Elbette siyaset iddia işi, öyle de olmalı ve bu daha önceleri de vardı ama bu sadece “koltuk odaklı” olduğunda sıkıntı boyutuna evriliyor. Teşkilatta huzursuzluk, kaynama yaratıyor. Yaşadığımız süreçteki gelişmeler de CHP bünyesinde hakkı müktesep durumunun epey bir yaygın olduğu ve bundan duyulan rahatsızlığın da arttığını gösteriyor. Mesela dün konuştuğum CHP’li pek çok ismin kesiştiği nokta şuydu:

“Bakan olmak isteyenlerin hepsi milletvekili sayısı düşmesin diye aday olmadı malum. Şimdi hepsi pişman. Sıkıntıları, karın ağrıları da bundan. Eskiden parti üst yönetiminde yer alanlar bu sefer yer bulamayınca o koltukların kendileri için hakkı müktesep olduğunu zannediyorlar. Siyasette hiçbir görev kimse için hakkı müktesep değildir. Veli Ağbaba’nın tepkileri, eleştirileri ondan. Özgür Özel bile bir kademe irtifa alınca, grup başkan vekilliğinden grup başkanlığına çıkınca genel başkanlığın kendisi için hakkı müktesep olduğunu zannetti. Şimdi de pişmanlık rollerinde. Kim varsa üst yönetimlerde görevden alındıklarında ya da eğer bir kademe üzerine çıkarlarsa en üst kademenin kendileri için hakkı müktesep olduğunu zannediyorlar veya ona inanıyorlar. Bu da ciddi anlamda sıkıntılı bir durum.”

Haberin Devamı

Hakkı müktesep gören sadece Kılıçdaroğlu değil yani?

“Ayrılmam, bu hakkı müktesep diyen sadece Kılıçdaroğlu değil elbet. Çevresindeki bütün kadro, kimse gitmem diyor. Kendisine hakkı müktesep görüyor. Kılıçdaroğlu’na da diyorlar ki: ‘Efendim çok kısa zamanda seçim olacak, bu hükümet devam edemez. Bu Meclis kısa zamanda seçime gider. Cumhurbaşkanlığı makamına siz bu sefer banko çıkarsınız.’ Onu diyen adam kendisi için de ya bakanlık düşünüyor ya Cumhurbaşkanı yardımcılığını. Hikâye bu. CHP’de kim biraz bağırıp çağırıyorsa o general. Bölük komutanlığına, inzibat subaylığına takım, çavuşluğuna, onbaşılığına talip olan kimse yok. CHP’nin sıkıntısı bu, yıllardır iktidar olamayışının nedeni de bu. CHP’de tabanda görev almak isteyen kimse yok. Herkes lafa geldi mi davanın, partinin neferiyim diyor ama tavır ve davranışlar hep general havasında. Kim partiye kaydolduysa ertesi gün kendini milletvekili görüyor veya bakan...”

***

Kısacası, dememiz o ki değişim denildiğinde altını doldurmak gerekiyor. Özellikle de toplumsal ve parti tabanı odaklı beklentiler dikkate alınarak sadece vitrin değil, doğrudan zihniyet ve sistemde köklü değişiklik anlamında. Yoksa aynı sistem, yöntem ve kafayla yapılan her değişiklik CHP’nin “H”sinde “Halk” değil “Hakkı müktesepler” algısı yaratıyor.