CHP’deki değişim tartışmalarında Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında ilginç bir dolaylı polemik yaşanıyor... Her ikisi de doğrudan kendi ağızlarından yıpratıcı çıkışlar yerine imalar, ya da ikinci, üçüncü kişiler veya gitsin-kalsıncı taraftarlar üzerinden birbirlerini topa tutuyor. “Kalsıncılar” yerel seçime Kılıçdaroğlu başkanlığında gidilmeli aksi taktirde CHP ve Millet İttifakı parçalanabilir ve sandıkta hezimet yaşanabilir görüşünde. “Gitsinciler” ise “kurultay seçimden önce yapılmalı, genel başkan, yönetim değişmeli, buna bağlı olarak da partiye heyecan ve moral gelmeli yoksa sandıkta hezimet yaşanabilir” diyor. Yani CHP’nin tepe koltuğuna odaklı bir proksi/ vekalet savaşları ya da kavgaları! var aslında. Taraflar yekten birbirlerinin karşısına çıkmadan, yüz yüze gelmeden, göz göze herhangi bir mücadeleye girmeksizin partili bazı isimler, gruplar, teşkilat, bazı medya unsurları, hatta kamuoyu yönlendirilip kullanılıyor. Dahası her iki taraf açısından da en popüler argüman yine ilginç bir şekilde kazanma vurgusu değil daha çok “yoksa yerel seçimde hezimet yaşanabilir” üzerine kurgulu. Dolayısıyla siyasette yerel seçime giderken 2019’da kaybettiği İstanbul, Ankara başta büyükşehirleri geri almaya ve genelde oylarını artırmaya odaklanmış net bir iktidar var, muhalefet özellikle CHP ise kısır tartışma ve çekişmelerle tam anlamıyla zaman kaybeden bir görüntü veriyor. Bunun sonlanma süresine dönük olasılıklar da hepten flu. Sandığa giden son düzlükte de olabilir, oylama sonrasına da kalabilir!... Çünkü değişim diyenler daha bundan kastın ne olduğunu, beklentileri dahi doğru dürüst tüm çıplaklığıyla ortaya koyabilmiş değiller. Her kafadan farklı bir ses çıkıyor. Ama neredeyse tamamı da partinin âli menfaatlerinden ziyade daha çok herkesin kendi statüsü, siyasi geleceği peşinde koştuğu izlenimi veriyor.
***
Mesela bayram sonrasında artık bir çıkış yapacak denilen İmamoğlu, kamuoyu baskısı yoluyla Kılıçdaroğlu’nu koltuğundan kalkmaya zorluyor, umuyor... Kendini ortaya koymadan, mevcut koltuğunu riske etmeden, yorulmadan bir başka koltuğa da konmak hesabı yani...Israrla değişimden kasıt kendisi hariç her şey havasındaki Kılıçdaroğlu ise daha yeni bir internet sitesinde gazetecilerin “CHP’nin ne zaman genç bir genel başkanı olabileceği konusunda bir tahmin yapabilir misiniz? Ekrem İmamoğlu’nu CHP genel başkanlığı için yeterli görmüyor musunuz?” sorusuna verdiği şu yanıtla bu konudaki tavrını, kararlılığını çok net ortaya koydu:
“CHP, genel başkanını kurultaylarında seçer... Adaylar çıkar ve yarışırlar... CHP, hiç kimseye altın tabak içinde Genel Başkanlığı sunmaz. Bu davranış CHP’nin geleneğinde yoktur. CHP Kurultaylarında Genel Başkanların yaşından ziyade birikimine, çalışkanlığına, halkla ilişkilerine vs. bakılır. Ekrem Bey de dahil olmak üzere elbette her CHP’li, CHP’ye Genel Başkan adayı olabilir. Bunda hiçbir tereddüdüm yok...”
Bu ne demek? Bana rağmen aday olmak isteyen varsa ete kemiğe bürünsün. Yekten karşıma çıksın... Malum son zamanlarda İmamoğlu’nun yanı sıra Özgür Özel, Bülent Tezcan, Engin Altay dahil birçok isim Kılıçdaroğlu’na karşı bayrak açmış havasında. Hatta hepsinin ittifak olasılığı dahi konuşuluyor. CHP’nin bazı ağır abileriyle birlikte tamamının eleştiri bombardımanında kesiştikleri nokta da Kılıçdaroğlu’nun yaptığı partiyi sağa çekme, muhafazakarlaştırma çabalarının yanlışlığı üzerine. “CHP’nin pusulası şaşmıştır, Partinin geldiği nokta bir gelişme, bir devrim değil geriye doğru gitmektir” diyorlar. Bu bağlamda da ikna edelim ayrılsın diyenler de var Kılıçdaroğlu’nun geçmişteki sözlerine, attığı adımlara atıfta bulunarak “bunları söyleyen, yapan zaten CHP Genel Başkanı olamaz” şeklinde çıtayı hepten yükseltenler de... Tamam da onu söylediği, yaptığı zaman niye tepki vermediniz diye sorarlar adama. Ya da harbiden ortaya çıkıp değişimden kastın ne anlama geldiğini ve ülkeye iktidar olma konusundaki düşünceleriniz, reçetenizin ne olduğunu... Yoksa değişime öncülük etmek sadece değişimin olması gerektiğini ifade etmek değil. Hele de bunu işine geldiği zamana ve zemine göre dillendirmek hiç değil...
***
Kısacası dememiz o ki: CHP’de değişim diyen İmamoğlu ya da bir başkasının sözünü ettiği değişime öncülük edebilmesi için öncelikle bir varlık ortaya koyması risk alması gerekiyor. Yani görüntünün proksi durumundan çıkıp gerçeğe dönüşmesi. Ama an itibarıyla Kılıçdaroğlu’na karşı muhalefet eden siyasi aktörler risk üslenmiyor kimse Genel başkanı karşısına alan bir değişimi yekten zikredip mevcut koltuğundan da olmak istemiyor. Herkes tartışmasız değişim olsun, diyor ve Kılıçdaroğlu’nun “beni değil bunu seçin demesini” bekliyor. Ancak böyle bir örnek de siyaset tarihinde yok. Zaten Kılıçdaroğlu cephesinde böyle bir niyetin emaresi de söz konusu değil. Mevcut delegasyon durumu var olduğu sürece de Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlık koltuğunda istediği kadar oturabileceği açık ve net... Hem de canı ne kadar oturmak isterse...