Bir zamanlar CHP’de Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile İBB Başkanı İmamoğlu arasındaki baba- oğul muhabbeti şimdilerde sadece her ikisinin de soyadlarındaki “oğul” vurgusuyla sınırlı!. Artık birbirlerine mesafeli duruyorlar, imalı mesajlarla göndermeler ya da hamleler yapıyorlar. Bunun ivmesi de son zamanlarda epey yükselmiş durumda. İmamoğlu CHP’nin 100. yıl kutlamasına katılmadı. Herkes oradaydı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yoktu. Olmadığı gibi Anıtkabir ziyaretinde de Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu aynı karede yer almadılar. Aralarının bozuk olduğu, uzun zamandır doğrudan iletişim kurmadıkları, iki isim arasında diyaloğun aracılar üzerinden yürütüldüğü konuşuldu. Kılıçdaroğlu’nun son üç İstanbul ziyaretinde de İmamoğlu’nun davet edilmediği tartışıldı bir yandan da… Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da Yavaş’ın adaylığını açıklayıp, İstanbul için İmamoğlu adı üzerinde net konuşmadığından hareketle pek çok siyasi öngörü, senaryo havada uçuştu. Kılıçdaroğlu İstanbul için İmamoğlu’nu aday göstermeyecek ya da Kılıçdaroğlu, kurultaya kadar bekleyecek kendisine rakip olarak çıkmazsa İmamoğlu’nun adaylığını açıklayacak. Veya tam tersi İttifak desteği olmadığı takdirde seçimi kazanamayacağını anlayan İmamoğlu kendisinin aday gösterilmemesi için Kılıçdaroğlu’nu zorluyor gibi... Ama Kılıçdaroğlu’nun “ Yavaş gibi İmamoğlu da adayınız mı, bunu aynı netlikte ne zaman söyleyeceksiniz?” sorusuna, “Bir insan bir görevde başarılıysa, neden değiştirilsin? Elbette Ekrem İmamoğlu adayımızdır” şeklindeki son çıkışıyla görüntü bir başka boyuta evrildi. Ancak yine ne kadar inandırıcı ya da samimi olduğu tartışmalarıyla... Mesela bu İmamoğlu’nun CHP Genel Başkanlığı, değişim zorlamalarına nokta koymak mı yoksa Kılıçdaroğlu, açısından mecburiyet mi? Yavaş’ın adını açıklayarak İYİ Parti’nin çengel atmasını engelleyen Kılıçdaroğlu, İmamaoğlu hamlesiyle de seçimdeki olası bir başarısızlık durumunda kendisine rakip olmasının önünü kesme hesabında mı? şeklinde pek çok belirsiz, flu durum söz konusu. Bir de parti içinden “Kemal Bey isimleri zikretti ama tüzük gereği adaylık PM kararıyla olur. Henüz kurultay olmadı, yeni PM belli bile değil” diye daha başka kafa karıştıran sesler de geliyor!..
***
CHP açısından gayri samimi gelişmeler anlamında süren bir başka tartışma ise Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun
TSK’yı hedef alan sözleri. CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın “kabul edilemez” bulduğu ve “Bu konu parti yetkili organlarında görüşülecektir” açıklaması nedeniyle gözlerin çevrildiği Merkez Yönetim Kurulu’ndan (MYK) bir karar çıkmadı daha doğrusu görüşülmedi bile. Tanrıkulu’nun Parti Meclisi üyesi olması nedeniyle konunun PM’nin sorumluluk alanına girdiği gibi hafiften bir geçiştirme durumu oldu. An itibarıyla CHP içinden gelen sesler de farklı. Tanrıkulu’nun ifadelerinin suç teşkil etmediğini düşünenler olduğu gibi CHP’de bu sözlerin kabul edilemez olduğunu söyleyenler de var. Dolayısıyla aynı ikircikli durum 24 Eylül’de toplanması planlanan Parti Meclisi için de geçerli. Tanrıkulu hakkında disiplin sürecinin başlatılıp başlatılmaması konusu gündeme alınabilir. Ama seçim sonrasında “değişim” tartışmalarının yaşandığı PM’deki parçalı yapı nedeniyle Tanrıkulu hakkında disipline sevk kararının çıkmasının kolay olmadığına dikkat çekiliyor. Bu da CHP’de uzunca bir süredir yaşanan tartışmalara, kısır çekişmelere bakıldığında belki zorunlu bir soğutma durumu gibi algılanabilir. Elbette yine gayri samimi bir gelişme kaydıyla... Çünkü Tanrıkulu’nun TSK’yı hedef alan sözleri ilk değil.24,25, 26,27 ve şimdi 28 dönem, CHP milletvekili olan Tanrıkulu daha önceleri de TSK’ya yönelik benzer şeyler, aslı astarı olmayan suçlamalar yaptı. Mesela TSK’nın kimyasal silah kullandığı iddiası ya da terörle mücadelede etkin olan İHA ve SİHA’larla ilgili skandal paylaşımları gibi. Bunların her birisi de bugün olduğu gibi CHP yönetimi tarafından asla kabul edilemez olarak değerlendirilmiş, disiplin soruşturması, ihraç muhabbetleri olmuştu ki o zamanlarda, değişim, yaklaşan seçim muhabbeti falanda yoktu. Ama hepsinde de sonuç hep hiç oldu...
***
Kısacası dememiz o ki, CHP’nin verdiği ses ile görüntü pek tutmuyor. Dolayısıyla çok kritik bir yerel seçim öncesinde kendi ayaklarına kurşun sıkmış oluyorlar aslında. Taktiksel bir hata yapıyorlar açıkçası. Nitekim dün konuştuğum CHP’nin önde gelen bir ismine “bu durum önümüzdeki yerel seçimde sıkıntı yaratır mı” diye sorduğumda aldığım yanıt da şuydu:
“Yaratmaz olur mu? Tabii ki yaratır...”