CHP’de günlerdir konuşulan beklenen oldu Özgür Özel, yekten Kılıçdaroğlu’na yüklenerek adaylığını açıkladı. Ardından da CHP Parti Meclisi eski üyesi Prof. Dr. Örsan Öymen, “ben de varım” dedi. O da isim vermeden bir yandan Özel’in adaylığı ve değişim taleplerini bir yandan yine isim vermeden İmamoğlu’na son derece sert eleştirilerde bulundu. CHP’nin sahte değişimciler ile statükocular arasında sıkıştığını söyledi…
Her iki isim hafta sonu CHP’nin İzmir il kongresinde konuşma da yaptılar. Özel dün de Konya il kongresindeydi... Bunlar CHP’de parti içi demokrasi adına artı gelişmeler elbette ama bunun bir tiyatro olduğunu iddia edenler de var. Özellikle de Özgür Özel’in adaylığı açısından. Hem müstakil bir aday olup olmadığı hem de adaylık konuşmasının içeriği anlamında... Onun için de “emanetçi”, “tavşan aday” yakıştırmaları, iddiaları, konuşuluyor, tartışılıyor daha çok. Ama o da yine İmamoğlu’nun mu yoksa Kılıçdaroğlu’nun mu dublörü olduğuna yönelik bir başka tartışmayla. Evet Özel baştan beri İmamoğlu’yla dirsek teması görüntüsü veriyor, adaylığını açıkladığı anda da İmamoğlu’ndan çok net bir destek tweeti geldi ancak tüm bu gelişmelerin Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dahilinde olduğu iddiaları da söz konusu. Dahası İmamoğlu’nun attığı destek tweeti için “Bugün Kılıçdaroğlu çıkıp adayım dese benzer mesaj gelir” diyen CHP’liler de var. Hatta “İmamoğlu kurultayda Özgür Özel’in dengeyi değiştirecek bir delege sayısına ulaştığını düşünürse kendisi aday olacaktır” iddiasında bulunanlar bile... Yani Özel’in adaylık çıkışıyla ilgili en çok konuşulan, tartışılan şu:
Özgür Özel’in nihai hedefi ne? Genel başkan olup öyle kalmak dediklerini yapmak mı istiyor, sonra 2028 Cumhurbaşkanlığı adaylığına mı oynayacak yoksa Kılıçdaroğlu ya da İmamoğlu adına gelip geçici bir pozisyon adaylığı mı?
***
Özgür Özel’in çıkışı üzerine süren bir başka tartışma ise sözlerinin içeriğiyle ilgili. Ne dedi Özel?
“Parti içi iktidarı kazanmak için değil, CHP’yi, Atatürk’ün partisini iktidar yapabilmek için CHP Genel Başkanlığına adaylığımı ilan ediyorum.” Ya da “Milletvekili, belediye başkanı ve meclis üyeleri adaylarının belirlenmesinde önseçim yöntemi esas alınacak. Genel merkez yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları ve meclis üyeleri için 3 dönem sınırı getirilecektir. “Bunlar CHP’liler adına kulağa hoş gelen sözler ama bir o kadar daha başka sorular da içeren bir durum aslında… Nitekim yapılan yorumlar ve konuştuğum CHP’lilerden duyduğum tepkiler de şu şekilde:
Anlattıklarının neredeyse tamamı parti içi siyaset… Neden CHP’nin oyu yüzde 25’in üstüne çıkmıyor, çıkamıyor sorusuna çözüm önerisi, bir ideoloji falan yok… Özel’in açıklamaları sanki parti içinde sindirilmiş bir grubun içinde yer alan ve son seçim yenilgisiyle seslerini yükseltme fırsatı bulan sessiz grubun çıkışı gibi… Dolayısıyla “ya arkadaş sen 5 dönemdir milletvekili değil misin, partinin yetkili organlarında görev almadın mı? Bugün seninle beraber görünen birçok isim içinde aynı şey geçerli değil mi?
Bu durumda da vaatlerinizden bir tanesi olan 3 dönem siyaset yasağına ilk sizler takılmıyor musunuz? Ya da Bugün eleştirdiğiniz tabloda sizlerin de payı yok mu” diye sorarlar insana… Böyle bir durumda da vatandaş, seçmen CHP’ye nasıl güvensin, inansın.
***
Kısacası dememiz o ki; evet insanlar siyasette belli bir zaman diliminde elbette değişebilir dönüşebilirler ya da siyasette duruşlarından asla ödün vermez aynı yerde dururlar. Bunların hiçbirisi de duruma göre pozisyon alma anlamına gelmez. Ancak özellikle ilk şıkta yani zamanla değişimde daha 2-3 ay önce göğsünü siper ederek liderini, ilkelerini savunma pozisyonundan bir anda u dönüşü yaparsan o değişimin sokak nezdinde karşılığı, inandırıcılığı pek olmaz ya da çok zor. Peki bunun da bir oluru, ara formülü yok mu? Var o da şu:
“Özeleştiri vermek. İnandırıcı olmak için öncelikle ‘evet ben birkaç ay önce bunlara destek verdim ama bugün anladım ki yanlış yapmışım, hataydı, kusura bakmayın. Şu andan itibaren söz veriyorum yepyeni bir CHP için yola çıkıyoruz” demek.”
Ama Özel’in konuşması CHP’nin bildik başkasını suçlama ritüeliydi ağırlıkla. Yani o özeleştiri vurgusu yoktu Özel’in konuşmasında. Bu özeleştiriyi de belki yapacaktır ilerde!..