Yurt dışında oy verme işlemi başladı, içeride de gün sayıyoruz. Son düzlüğe girmeye başladığımız şu günlerde hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı “Birinci turda kazanıyoruz” diyor. İnce ve Oğan’ın performansıyla bağlantılı olarak kazanamazlarsa da “İkinci turda tamam” iddiasındalar. Seçmen ise büyük bir suskunluk içinde siyaset sahnesinde olan biteni izliyor, liderleri, vaatleri dinliyor ama hâlâ pek renk verdiği söylenemez. Evet meydanlardaki coşkulu kalabalıklara, havada uçuşan anketlere bakıldığında bazı işaretler, öngörüler söz konusu ancak onlar da tartışmalı. Dolayısıyla, diğer seçimlerle kıyaslandığında önceden tahmini en zor seçim denilebilir. Çünkü herkes açısından farklı farklı oy verme skalası söz konusu. Her iki ittifak açısından da. Ama daha çok konuşulanı da Millet İttifakı üzerine. Parlamento seçiminde Millet İttifakı’nın bir partisine oy verip, Cumhurbaşkanlığı’nda Erdoğan’ı tercih etme ya da Cumhurbaşkanlığı’nda Kılıçdaroğlu’na oy verip Millet İttifakı’ndan herhangi bir partiye oy vermeme olasılığı gibi. Kararını vermiş, kafası net seçmenlerin dışında Cumhurbaşkanlığı’nda şuna veririm, Parlamento buna vermem gibi oldukça ciddi ve ince hesap yapan bir kitle var yani. Bunlar da “algı operasyonları” iddialarının ötesine geçerek, doğrudan ittifak ortağı partilerden gelen çıkışlarla ete kemiğe bürünen olasılıklar. Mesela CHP listelerinden seçime giren DEVA Partisi lideri Babacan, bir canlı yayın programında DEVA Partisi’ne oy verecek kitlenin sadece bir kısmını Kılıçdaroğlu’na oy vermeye ikna edebileceklerini söyledi. Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu da bir başka TV programında “90 yaşında halam var, onun oğlunu ziyaret ettim. Halam, ‘Bizim Ahmet’e nasıl oy vereceğiz?’ demiş. Samimi bir soru. Hayatı boyunca CHP karşısında pozisyon almış. Bana oy vermek istiyor. Onlar da halama durumu anlatmışlar. Bazılarının halam gibi tepki verdiğini görüyorum” dedi. Yani her ikisinin de yekten söyledikleri şu:
İttifak yapan liderler olarak biziz, tabanlarımız değil! Ya da biz ittifakız ama tabanımı bilmem, karışmam!
Dolayısıyla, SP de dâhil CHP listelerinden seçime giren DEVA ve Gelecek partileri muhafazakâr tabanlarının farklı tercih davranış olasılığı ve bunun da sonuca etkileri açısından bir soru işareti söz konusu.
***
Aynı sıkıntılı durum Millet İttifakı’nın lokomotifi CHP ve İYİ parti tabanı açısından da geçerli. Bu anlamda da Ergenekon ve Balyoz kumpasları döneminde Adalet Bakanlığı görevini yürüten Sadullah Ergin’in CHP’nin kalesi olarak anılan Çankaya’yı da kapsayan Ankara 1. bölgeden aday gösterilmesine Dursun Çiçek başta birçok CHP’linin gösterdiği tepki ve “Ankara’da CHP seçmeni bu listeye gerekli cevabı verecektir” şeklindeki sözleri malum. İYİ Parti’de son Aytun Çıray’ın açıklamaları, daha öncesinde de Yavuz Ağıralioğlu’nun ağır eleştirileri ardından istifasıyla oluşan “dip dalga” da hâlâ devam ediyor. Bunlar seçmeni, sandığı ne kadar etkiler tartışma konusu ama anlaşmazlık algısını tetikleyen bu çıkışların muhalefette kazanacağım inancı ve motivasyonun yüksek olduğu bir dönemde hele de seçimin kritik son iki haftasına girildiğinde dezavantajlı bir görüntü yarattığı da ortada. Bu bağlamda da deneyimli politikacıların yorumları şöyle:
“Masada aday belirlerken iş çok kolaydır, ikna etmeniz gereken sadece masadaki liderlerdir. Ama oy isteme, alma noktasında ikna etmeniz gereken parti teşkilatları ve seçmenlerdir. Çünkü birinin söylediği bir kelime diğerinin hassasiyeti, diğerinin kızdığı konu öbürünün kırmızı çizgisi. Dolayısıyla, her çıkış, her aykırı söylemin partilerin kendi tabanlarını etkileme olasılığı yüksek. Tabii bir de beklentiler var. Karşılanmadığı durumlarda da sıkıntı patlak veriyor.”
Kısacası dememiz o ki; her iki ittifakta ve bileşenleri benzer partilerde hem oy geçişkenliği hem de özellikle milletvekili listelerinden kaynaklanan bir burukluk, sıkıntı söz konusu. Ciddi oranda kararsız ve mutsuz bir seçmen kitlesi var yani. İvme açısından bakıldığında ise en hararetli, en tartışmalı görüntü Millet İttifakı’nın lokomotifi ana muhalefet partisi CHP’de. HDP’nin resmen “Kılıçdaroğlu’na destek” açıklamasından sonra bunun daha da alevleneceği açık. HDP’nin bu kararı bazılarınca Kılıçdaroğlu’nun seçilme şansını artırır diye görülürken, milliyetçi kesimden oy almasını azaltma olasılığı da yüksek. Getirisi ve götürüsü anlamında hassas bir denge söz konusu açıkçası. Yüzde bir, ikilerle seçimin kaderinin değişeceği dikkate alındığında da son düzlükte dramatik hata yapmamanın kritik önemde olduğu da açık ve net. Çünkü bunu tolore edecek süre de yok...