CHP’de değişim tartışmalarının odağı olan İmamoğlu son açıklamasında değişim çağrılarını yineledi… Ama daha çok da tercihini İstanbul’dan yana koydu ve bir kez daha belediye başkanlığına aday olacağının sinyalini verdi. Tabii yine ucu açık sağa, sola, aşağı yukarı çekilebilecek, farklı yorumlara yol açabilecek “yola çıkıyorum ama adayım demem doğru değil” gibi bir çıkışla. Evet her ne kadar yapılan değerlendirmeler genelde İmamoğlu İstanbul’da karar kıldı şeklinde olsa da CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın “Genel Başkan’ın söylediğini yapmış oldu” sözleri bir zorlama, mecburiyet havası da veriyor açıkçası. Yani İmamoğlu ölçtü, tarttı Kılıçdaroğlu karşısında kazanamayacağını anlamış olmalı ki genel başkanlığa değil, İBB adaylığına kırdı rotayı. Ki bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun “İBB adaylığı için kararını ver artık, yoksa...”diyerek İmamoğlu’na olası alternatif isimler kartını açtığı iddiaları da malum. Sorulduğunda İmamoğlu’nun bunu kabul etmediği de... Dolayısıyla İmamoğlu’nun sözleri üzerinden aslında ne demek istediğine, kime mesaj verdiğine dönük şifre çözümleme ya da niyet okumalar tam gaz devam ediyor... ‘İstanbul’u alan Türkiye’yi alır’ diyerek acaba bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru bir yoldan mı söz ediyor İmamoğlu? Özgür Özel’in adını özellikle genel başkan adayları arasında zikretti, Özel ile İmamoğlu arasında nasıl bir mutabakat var? Ya da İmamoğlu, “Ben İstanbul’u bırakırsam AKP’ye geçer, partililer bütün CHP seçmeni bana tepki gösterir dolayısıyla bırakmam benim açımdan da kötü” diyerek kendisi bizzat genel başkanlık yarışını bırakarak İBB’ye tekrar talip olmaya mı karar verdi gibi...
***
Öyle ya da böyle, aylardır konuşulup tartışılan İmamoğlu yekten Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkacak mı, çıkar mı muhabbetinde tekrar başa dönüldü. Şimdi acaba İBB adayı olacak mı, gösterilecek mi onu konuşuyoruz. Yani iktidar yerel seçime odaklanmışken CHP denildiğinde gündem ve tartışmalar hala İmamoğlu’nun kısa ve uzun vadedeki pozisyonu… Mesela:
Acaba CHP Genel Başkanlığı mı iddialı bir siyasetçiyi Cumhurbaşkanlığı adaylığına taşır yoksa İstanbul’da ikinci kez kazanılmış bir seçimden sonra gelen bir belediye başkanlığı mı?
Yanıtlar her iki seçenek açısından da dengeli ama bir o kadar da göreceli bir durum da söz konusu. Şöyle ki; muhtemelen delege hesabını İmamoğlu da yapıyordur. İmamoğlu açısından CHP Genel Başkanlığı mevcut delege yapısıyla yüzde yüz garanti mi? Değil, riskli kazanabilir de kaybedebilir de. Hatta bugünkü tabloya göre kaybetme riski, olasılığı daha yüksek. Ama İBB de çantada keklik değil, onun da zorlu bir süreç olacağı açık. İktidar ciddi anlamda asılıyor, asılacak, muhalefette ittifak durumu henüz belli değil, HDP kendi adayını çıkaracak gibi soru işaretleriyle dolu. Elbette ikinci kez kazanırsa da yandaşları ve karşıtları bir şey diyemezler artık...
Peki ya kaybederse? Buna dönük öngörüler de şöyle:
İmamoğlu aday olup kaybederse şöyle bir argümanın arkasına sığınabilir. ‘Ben aday oldum kaybettim çünkü seçmen genel merkeze, genel başkana o kadar kızgın ki faturasını bize kesti’ diyebilir. Bunun yolunu da daha en başta “Değişim olmazsa seçimde İstanbul da riske girebilir” diyerek açtı zaten! Ama CHP Genel Başkanlığı’na aday olur ve kaybederse bu lafları edemez...
Yani İmamoğlu İBB’ye aday olayım, kazanırsam gelecek Cumhurbaşkanlığı adaylığına doğru bir yola çıkmış olurum; kaybedersem de genel başkan yüzünden kaybettik derim, bu sefer de bir sonraki kongrede CHP Genel Başkanlığı’nı garantilemiş olurum gibi bir siyaset, strateji izliyor niyet okuyucularına göre. Bunların hepsi de siyasette olasılık dahilinde...
***
Kısacası dememiz o ki; İmamoğlu, son açıklamasıyla CHP’nin CHP’lilerin kafasını daha da karıştırdı. Açıklaması sadece İBB adaylığına rotayı kırmak gibi algılansa da satır aralarına, yuvarlak, elastiki mesajlara, imalara bakıldığında CHP Genel Başkanlığı, sonraki hedef Cumhurbaşkanı adaylığı hepsi partinin, delegenin rengine havasına göre değişkenlik gösterebilecek türde... Kılıçdaroğlu da oturup bu gelişmeleri seyretmeyecektir herhalde. Seçmenin bu belirsizliğe ne diyeceği, nasıl bakacağı ise ayrı bir muamma. Yani İmamoğlu “yola çıkıyorum ama adayım demem doğru değil” diyerek sanki net, somut gibi konuştu ancak yol hangi yol? Kılıçdaroğlu’nun bu süreçteki tavrı ne olur? İmamoğlu açısından köprüden önce son çıkış neresi belli değil. Tam anlamıyla bilmece bildirmece dil üstünde kaydırmaca durumu açıkçası. Nereye çekersen oraya gidiyor. Çöz çözebilirsen...