Türk savunma sanayiinin geldiği nokta nedeniyle dünyanın gözü, kulağı Türkiye’de... Özellikle de İHA ve SİHA’lar ile muharip araç gereçler, silahlar ve mühimmatların sahada gösterdiği üstün başarı uluslararası güçlerin de dikkatini çekmiş durumda. Bu bağlamda yapılan övgüler ve İHA-SİHA’lar başta olmak üzere gelen silah talepleri de malum. Yani havada karada, denizde sürekli yenileri eklenen hamleler silah sanayiinde dışa bağımlılığımızı azaltırken, Türkiye’yi dünya piyasalarında söz sahibi de yapıyor. Tabii bu aynı zamanda bazı ülkeler açısından ciddi anlamda rahatsızlık ya da tedirginlik anlamına da geliyor. Özellikle de şu sıralar Türkiye’deki seçimlerle de yakından ilgilenen ABD için. Çünkü Türkiye savunma sanayiindeki atılımlarıyla çok daha güçleniyor, güçlenecek. Bölgede daha da güçlenen bir Türkiye de ABD’nin işine gelmez. O, kendisine muhtaç, kendi sözünü dinleyen, verdiği silahlarla, malzemelerle yetinen bir Türkiye istiyor. Yoksa doğu Akdeniz’de, Ege’de haklarına sahip çıkan, Libya’ya, Kafkaslara ya da Suriye’ye müdahale eden, kendi çıkarlarını koruyan bir Türkiye işine gelmiyor. “ABD çıkarlarını bozmasın, bana sorsun, ben karar vereyim” diyor. Elindeki silahları satarken ya da parası ödenmesine rağmen vermeyerek de öyle davranıyor zaten. Bölgede dengelerin Türkiye lehine gelişmesini istemiyor. ABD açısından asıl sorun Türkiye’nin kontrol edilmesi açıkçası. ABD’nin isteği dışında Türkiye’nin bir harekât yapmaması, yapamaması ve sistemin buna göre ayarlanması. Dolayısıyla savunma sanayiindeki gelişmeler ABD’ye “bak sen silah vermiyorsun ama biz bunları yapıyoruz” diye doğrudan bir mesaj...O nedenle bir yandan da ciddi anlamda “istihbarat savaşları” var aslında...Türkiye’nin geliştirdiği, geliştireceği projelerle ilgili bilgi sızdırma amacıyla ABD başta birçok ülkenin gizli servisleri, yabancı şirketler elemanlarının “derin” bağlantılar ve hesaplar peşinde olduğuna dikkat çeken eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin, anlatıyor:
“Yaptığınız silahları gösteriyorsunuz sizin ne kadar ileriye gittiğinizi, hangi teknolojiye sahip olduğunuzu görüyorlar, bu da baskı unsuru olarak ister istemez caydırıcılık sağlıyor. Ama işin bir başka boyutu daha var herkes birbirinin yaptıklarını geliştirdiği sistemin özelliklerini çalmaya çalışıyor. Şimdi siz bir tank yapıyorsunuz, karşınızdaki ülkeler bu tankın zırh kalınlığı ne kadardır, hangi mühimmatlar deler, füze atıldığı zaman içerdeki adamı ikaz eden sistemi öğrenmeye çalışırlar. O projeleri, yazılımları ele geçirmek isteyen çok sayıda ülke, insan olur. Sadece güvenlik nedeniyle değil, pazardan pay kapmak, sizi pazara sokmamak için de aynı şeyler var. İHA’ların zayıf tarafını bulup o yazılımda onların üzerine gidecek İHA’ları düşürecek şekilde bir işlem geliştirmek isteyenler de bunu yapabilir.”
CIA falan devrededir anlamında mı?
“ABD’de 16 tane istihbarat yapılanması var. Bunlardan bizi en çok ilgilendirenlerden biri CIA. O insan istihbaratı yapar, özel konuşmalar dahil her şeyi dinlerler. Adam tutarlar, insan istihbaratı yaparlar. CIA sizin Silahlı Kuvvetlerinizin, hatta ekonominizin tarımınızın gelişmesini bile takip eder.
Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) 80-100 bin civarında çalışanıyla bütün dünyayı dinler. Mesela uzaya çıkan her türlü konuşmayı Okyanusun altından geçen fiber optik kabloların düğüm noktaları orada bile adamları vardır dinlerler.
Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) Savunma Bakanlığı’na bağlı. Bunların istihbarat tugayları var. Mesela Almanya’da ve daha başka yerlerde. DIA’da onlar vasıtasıyla dinleme yapar.
Yine bir başkası Uydular ve insansız hava araçlarıyla sağlanan görüntü istihbaratı. Her yeri gözetlerler. Ayrıca kara, hava deniz kuvvetlerinin de ayrı hava savunma sistemleri var. Bunların hepsi Beyaz Saray’a bağlı bir organizasyon, başındaki direktör tarafından koordine edilir…”
ABD’nin çok sayıda uydu ve bu istihbarat yapılanmasıyla bütün dünyada ne olup bittiğini izlediğini ve kontrol ettiğini belirten Pekin devam ediyor:
“ABD nerede ne gelişti, hangi silahı denediniz izler. Silahları nereye gönderdiniz, nereye gittiniz bütün bunlar tespit edilir. Türkiye mesela Sinop’ta füze deneme atışı yaptı. Bu füzenin menzili ne kadardır isabet yüzdesi nedir hep izlerler. CIA sizin görüşmelerinizi izler. Teknoloji transferi yaparken birileriyle görüşeceksiniz o görüşmeyi takip ederler bunun arkasında kim var onu takip ederler. Bu konuda şantaj yaparlar. Yani istihbarat denildiğinde kim nerede ne kuvveti var değil sadece, sizin her türlü potansiyel sisteminizi takip ederler...”
Türkiye’yi engellemek adına her şeyi yapıyorlar yani?
“Tabii, kesinlikle. Sizin bu kapasitenizi düşürmek istiyorlar.”
Kısacası dememiz o ki; sözde müttefik ABD’nin derdi, niyeti açık ve net. Dolayısıyla Türkiye kendi göbeğini kesmek zorunda. Yani savunma sanayiinden vazgeçmemek inatla devam ettirmek lazım. Yoksa yine dışarıdan almak daha avantajlı kafası olursa bu hamle biter. Ondan sonra da ABD’ye bağımlı hale gelme durumu ortaya çıkar geçmişte olduğu gibi...