Sandıkta ikinci tur ilk kez yaşayacağımız deneyim. Daha önce böyle bir süreç yaşamadık, seçmen davranışlarında hangi dinamiklerin etkili olacağı, ön plana çıkacağı merak konusu. Beş puanlık farkla psikolojik üstünlüğün Cumhurbaşkanı Erdoğan’da olduğunu ve farkın açılacağını söyleyenler de var, yine nefes nefese bir çekişme, kıl payı bir sonuç olasılığını savunanlar da... Dolayısıyla, seçimi ikinci tura taşıyan Ata İttifakı adayı Oğan’a ilgi malum. 5.2’lik seçmen desteğini kendi ittifaklarına çekebilmek. Hangisinden yana olur, olmaz ya da nasıl olur veya olursa da Oğan’a destek oylarının ne kadarı akar, akmaz, dahası Oğan’ın tercihinin siyasi geleceği açısından getirisi, götürüsü ne olur ayrı bir tartışma konusu ama her iki taraf açısından öncelikli bir başka kritik gerçeklik de şu:
Kendisine oy veren insanların, kitlelerin motivasyonunu, umudunu yüksek tutmak, ikincisi de ilk turda sandığa gitmeyen 8.5 milyon civarında seçmeni ikna etmek. Sonrasında da üstüne koymak, koyabilmek.
Ya
Siyasette eline kâğıdı kalemi ya da hesap makinesini alan herkes ittifaklar bağlamında seçime dönük öngörülerde bulundu. Hepsi de kazanmak üzerineydi. Yanılgı olasılığı ise pek önemsenmedi. Oysa siyasette iki kere iki her zaman dört etmediği gibi, üç, hatta 5 ettiği de oluyor, olabilir. Hele de adayların doğrudan öne çıktığı Cumhurbaşkanlığı seçiminde. Nitekim öyle de oldu. Seçmen “Doğru hesap budur” dedi. Hem de daha önceki örneklerde olduğu gibi oldukça yüksek, hatta rekor denilebilecek bir katılımla sandığa giderek. Aslında buna muhalif seçmen büyük bir coşku içinde, seçimi aldık havasıyla sandığa koştu, iktidar seçmeni de kaybediyoruz endişesi ya da olasılığıyla sandığa sarıldı denilebilir. Yani karşılıklı birbirini tetikleme ya da dip dalga durumu. Ortaya çıkan tabloya bakıldığında da baskın dip dalganın yönü, hasarı da açık ve net. Dolayısıyla, her iki adayı, özellikle de Millet İttifakı’nı açık ara önde gösteren kamuoyu araştırmaları feci şekilde
Yarın sandık... Kahramanmaraş merkezli depremlerin yarattığı derin acıları, ramazan ayını da kapsayan çok farklı bir seçim süreci yaşadık. Bir yanda hüzün, gözyaşı ve bölgede yaraları sarmak, illeri ayağa kaldırmak için süren yoğun bir faaliyet, diğer yanda ise vaatler ile 5 yıl süreyle ülkeyi kim yönetecek, yönetebilir tartışmaları... Hatta seçimin yapılıp, yapılamayacağı dahi konuşuldu. Dolayısıyla, bu durum partilerin seçim kampanyalarını da etkiledi. Başta iktidar kanadı olmak üzere bütün liderler sürekli bölgeye gidip geldiler, mesajlarını oradan verdiler. Grup, parti toplantılarındaki açıklamalar da hep deprem, afetler üzerine oldu. Bu bağlamda da iktidar kanadı geçmişten örneklerle “Ben iktidarım süresince karşılaştığımız felaketlerde kriz çözme icraatını iyi yaptım, yaraların sarılması için topluma verdiğim sözleri tuttum, yerine getirdim. Yaşadığımız en büyük bu felaketin altından da ben kalkarım, zaten başladım bile” dedi. Muhalefet cenahı da iktidara geldiklerinde sorunları kendisinin
Sandığa iki gün, hatta saatler kalmasına rağmen sonuca dönük öngörüler, kestirimler hâlâ muamma. Evet, buna ilişkin çok sayıda kamuoyu araştırması yayımlandı, özellikle her iki ittifak adına sosyal medya ortamında da hemen her gün iddialı paylaşımlar, mesajlar, dolaştı, dolaşıyor ama hepsi birbirinden çok farklı, hatta abartılı, dolayısıyla daha fazla gizem artırıcı nitelikte. Seçim kıl payı bir oranla ilk turda da bitebilir, ikinci tura da kalabilir. Kimin kazanacağı konusunda Cumhur ve Millet ittifaklarının iddialı çıkışları da malum. Yine parlamento seçimine dönük çoğunluğu elde etme anlamında değişik sonuçlar öngören geniş bir yelpaze söz konusu. Onun için de son kozların oynandığı meydanlarda sertleşen üslubun tetiklemesiyle siyasi atmosferdeki tansiyon da epey yüksek, hatta tedirgin edici. Böyle bir tabloda herkesin birleştiği tek ortak nokta ise her seçimde olduğu gibi kararsızların varlığı ve onların tercihine göre sonucun belirleneceği. Çünkü kamuoyu araştırmacılarına göre, seçmenlerin
Liderlerin seçim mitingleri tam gaz devam ediyor. Hafta sonu da bu tempolu maratonun İstanbul ayağı vardı. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı’nda en kapsamlı mitingini yaptı. Önceki günde Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı CHP Lideri Kılıçdaroğlu Maltepe’de vatandaşlarla buluştu. Her iki liderin de mesajlarını verdiği, vaatlerini anlattığı “Demokrasi şölenleri” niteliğindeki bu mitinglere de çok yüksek katılımlar oldu. Canlı yayınlarla ekrana yansıyan görüntüler, yani meydanları dolduran kalabalıklar, daha doğrusu mitinglerin dili üzerinden de partiler arası güç polemiği yaşanıyor. Hem sayısal hem de heyecan, coşkusal üstünlük anlamında. Hatta bu konuda geçmişe dönük kıyaslamalarla sandık sonucu öngörüleri de yapılıyor. Bu bağlamda her iki taraftan da “tamam bitti bu iş, kazandık” diyenler de var, “öncekilerin daha kalabalık ve çoşkulu olmasına rağmen kaybedildiğini“ iddia edenler de... Yani son virajda meydan polemiği ön planda. Sandık gününe kadar da devam eder
Sandığa sekiz gün kaldı... Her aday, parti açısından ilk ya da ikinci turda sandığı etkileyecek çok sayıda dinamik var ve bunların kime, nasıl ivme kazandıracağı hâlâ soru işareti. Seçim ilk turda biter mi, ikinci tura kalırsa muhalefet kanadından kaybedenler kalana gerçekten arka çıkar mı? İlk oylamada ortaya çıkan Parlamento aritmetiği seçmen tercihini nasıl etkiler ya da ittifaklar içindeki farklı seçmen davranışları olasılıkları gibi... Yani “sandık yolunda” genel görüntü flu. Öngörüler ise daha çok yarışın başa baş sürdüğü şeklinde. Hatta iki ittifak açısından toplam oy oranlarının aynı bantta devam ettiği ama ittifak bileşenleri partiler arasında oy geçişkenliği olduğu konuşuluyor. Evet, seçim yasaklarına dek Cumhur ve Millet ittifakları lehine ya da aleyhine çok sayıda kamuoyu araştırması yayımlandı ama onların da ne kadar doğru ve yanlış yapıldığı ise tartışmalı. Çünkü sadece yanlış, hatalı değil bilerek manipüle edici, rakamların oynandığı anketler de söz konusu. Buna
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) terör örgütü DEAŞ ideri Ebu Hüseyin el Kureyşi’yi Suriye’de etkisiz hale getirmesi üzerine ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlığı (Pentagon) sözcülerinin “Haberimiz yok, gerçekten öldürüldüyse bu sevindirici, memnuniyetle karşılanacak bir haber” gibisinden abuk sabuk açıklamaları ve zoraki takdir sözlerine şaşırdık mı? Asla...
ABD’nin temizledim diye böbürlendiği DEAŞ’ın önceki üç liderlerine yönelik operasyonlarda da Türkiye’nin rolü ve katkısı vardı ama bilinçli bir şekilde öne çıkartılmadı. Aksine, hep ABD’nin bir başka terör örgütü YPG/PYD/PKK’yı DEAŞ terörü ile mücadele ediyor köpürtmesiyle meşrulaştırmaya dönük kirli tezgâhını gördük. Dolayısıyla, MİT’in bu başarısı Türkiye’nin hangi örgüt olursa olsun terörle mücadele konusundaki kararlılığı ile imkân ve kabiliyetini ortaya koymasının ötesinde DEAŞ ile mücadele ediyoruz
Türk savunma sanayiinin geldiği nokta nedeniyle dünyanın gözü, kulağı Türkiye’de... Özellikle de İHA ve SİHA’lar ile muharip araç gereçler, silahlar ve mühimmatların sahada gösterdiği üstün başarı uluslararası güçlerin de dikkatini çekmiş durumda. Bu bağlamda yapılan övgüler ve İHA-SİHA’lar başta olmak üzere gelen silah talepleri de malum. Yani havada karada, denizde sürekli yenileri eklenen hamleler silah sanayiinde dışa bağımlılığımızı azaltırken, Türkiye’yi dünya piyasalarında söz sahibi de yapıyor. Tabii bu aynı zamanda bazı ülkeler açısından ciddi anlamda rahatsızlık ya da tedirginlik anlamına da geliyor. Özellikle de şu sıralar Türkiye’deki seçimlerle de yakından ilgilenen ABD için. Çünkü Türkiye savunma sanayiindeki atılımlarıyla çok daha güçleniyor, güçlenecek. Bölgede daha da güçlenen bir Türkiye de ABD’nin işine gelmez. O, kendisine muhtaç, kendi sözünü dinleyen, verdiği silahlarla,