Önce İstanbul il kongresi, ardından da kurultaya gün sayan CHP’de kurumsal kimlik, duruştan ziyade kişilerin ikbal ve geleceği daha ön plana çıktı anlamında bir eksen kayması var… İdeoloji, fikir, program falan değil, koltuğa kim oturacak ya da otursun muhabbeti revaçta yani... Evet, Genel Başkan adaylığını açıklayan Özgür Özel’den “CHP sağa kaydı, düzelteceğiz” gibisinden hafiften ideolojik bir eksen kayma ve müdahale çıkışı da var ama o da birlikte yol yürüdüğü isimlere bakıldığında inandırıcılık açısından tartışmalı. Açıkçası CHP’deki gelişmeler ve sürekli yenileri eklenen sorular hem parti tabanı hem de seçmen sabrını zorlayacak, hatta kimyasını bozacak türde. Mesela İmamoğlu İBB Başkanlığı’na aday mı değil mi? Değilse CHP mi aday göstermek istemiyor yoksa İmamoğlu kaybetme endişesiyle kendisi mi ayak diretiyor… Ya da İmamoğlu delege dengesine bakarak kurultayda Genel Başkanlığı’na oynar mı veya Kılıçdaroğlu, koltuğunda kalırsa ne olur, olacak gibi. Bu bağlamda en çok konuşulan,
30 yıl önce Karabağ’ın işgali sırasında Ermeni çetelerinin zulmüne uğrayan Azerbaycanlılar, yaşlı, çocuk, yollara düşüp canını zor kurtardı. Bugün ise “İstiyorsanız kalın” denilen Ermeniler, özel araç ve eşyalarıyla güven içinde Karabağ’dan ayrılıyor...
İşgal altındaki topraklarını 2020’de 44 günlük savaşla kurtaran Azerbaycan, Karabağ’da kalan Ermeni çetecilerine son darbeyi de 19 Eylül’de başlatılan ve sadece 24 saat süren antiterör operasyonuyla vurdu. Haklı olarak da zafer gururu ve coşkusu yaşıyorlar. Ne kadar sevinseler az. Çünkü Ermenistan’ın her türlü hukuksuzluğu, alçaklığı karşısında 30 yıl boyunca hak, hukuk, adalet beklentisi içindeydiler. Hakları olanı alabilmek için sabrettiler. Ama işgal altındaki Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu defalarca tescil eden BM ve oluşturduğu çözüm grupları sadece oyalamakla yetindi, hatta dalga geçer gibi davrandı. Sonunda da Azerbaycan kanıyla, canıyla sahada söke söke geri aldı. Sadece 24 saat
CHP’de takvim işliyor daha doğrusu giderek daralıyor… Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu arasındaki rekabetin son provası denilen İstanbul kongresine çok az kaldı… Partide herkesin umudu beklentisi kavgasız, gürültüsüz bir kongre ama önce İzmir, ardından Afyon’daki kavga, kapışma ve en son Siirt’teki oraklı saldırı örnekleri nedeniyle ciddi anlamda endişe ve gerilim de var bir yandan da... Dolayısıyla bugüne dek her seçim kampanyasında, her söylemde toplumdaki siyasi kutuplaşmaya değinen ve bunu engellemek için stratejisini “birlik, beraberlik ve huzur” diye açıklayan CHP’nin zaten var olan güven sorununu daha da derinleştirmemek ya da sokağı inandırmak noktasındaki sıkıntıları aşmak için, ivedilikle bu sözlerin gerçekliğini parti içinde kanıtlaması gerekiyor. Çünkü CHP’nin bugünkü görüntüsüne bakıldığında, değil birlik ve huzur, tam aksine, şucu bucu diye birkaç tarafa çekilen parçalı ve kırgın-küskünlerle dolu bir durum hâkim. Yani her
MİT ve TSK koordinasyonuyla sınır ötesi terörist temizliği hız kesmeden devam ediyor.2016’dan bu yana kırmızı, mavi, yeşil, turuncu ve gri olmak üzere 5 kategoride listelenen üst düzey yönetici konumundaki yüzlerce terörist nokta operasyonlarla etkisiz hale getirildi. Bunun şimdilik son örnekleri de terör örgütü PKK/KCK’nın sözde asayiş sorumlusu Halid Reşo Kasım’ın Irak’ın kuzeyindeki Sincar’da ve PKKYPG/YPJ’nin sözde Münbiç sorumlusu Uman Derviş’in, Suriye’nin Münbiç bölgesinde peş peşe susturulmaları. Sadece son bir ayda da Kuzey Irak’ın Süleymaniye kırsalı ya da Gara’da gerçekleştirilen nokta operasyonlarda da terör örgütü PKK ve türevleri YPG/PYD ya da diğerlerinin kritik isimleri etkisiz hale getirildi. Yani onlar da daha öncekiler gibi ininden başını çıkardığı anda işaretlendi ve vuruldu. Hem de kendileri açısından karargâh olarak gördükleri ve onlara kimse erişemez diye gizemli havaya soktukları yerlerde. Dolayısıyla PKK’nın ve
Milli Savunma Bakanı Güler, Süleymaniye’de artan PKK terörü, Azerbaycan’ın Karabağ’daki Ermeni saldırılarına karşı gerçekleştirdiği Yıldırım Harekâtı ve Türkiye’nin Suriye’den çekilmesine yönelik bazı çıkışlarla ilgili düşüncelerini Milliyet’e anlattı.
Genel Yayın Yönetmenimiz Özay Şendir ile birlikte dün Ankara’da, Milli Savunma Bakanlığı’ndaydık... Bakan Yaşar Güler ile hem gazetemizde yayınlanan “Terörden sonra yaşam: Değişen Güneydoğu’nun Hikayesi” başlıklı dizimiz üzerine sohbet ettik hem de kendisine çok başlıkta çok sayıda soru sorma fırsatı bulduk.
Tabii özellikle de son günlerin en hareketli konuları Süleymaniye’de PKK terör örgütünün faaliyetlerinin yoğunlaşması, havalimanındaki patlama, KYB Genel Başkanı Bafıl Talabani’nin tavrı, Karabağ’da Ermenilerin saldırıları ve Azerbaycan’ın Yıldırım Harekâtı ile Türkiye’nin Suriye’den çekilmesine dönük bazı çıkışlarla ilgili
Ermenistan Başbakanı Paşinyan sözleri ve eylemleriyle tam anlamıyla hem yalancı hem de arsız tanımlamasına uyan nitelikte bir görüntü veriyor. Bir taraftan Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıyor, “Karabağ Azerbaycan’ındır” diyor, diğer taraftan bu sözlerinin 180 derece tersi boyunu, posunu aşacak işlere kalkıyor. Tabii yine iplerini elinde tutan ülkelerin kışkırtması ve gazıyla… Dolayısıyla çok kullanışlı bir aparat olma durumu da devam ediyor. Paşinyan’da akıllanma emaresi falan söz konusu değil yani. Oysa normalde Moskova’da altına imza attığı metne uysaydı sorun yoktu ancak o savaşı kaybetmiş taraf olarak metni istismar etmeyi tercih etti. 2020’de 44 günlük savaşı kaybedip birtakım yükümlülükler altına girmiş olmasına rağmen Karabağ üzerindeki kirli hayallerinden vazgeçmedi. 10 bin Ermeni askerini Rus barış gücünün arkasında kalan alanlara yığdı... Silah, teçhizat mühimmat zırhlı araçlar hava savunma sistemleriyle konvansiyonel bir savaşa hazırlık yaptı. Diğer taraftan da terörist
CHP’de günlerdir konuşulan beklenen oldu Özgür Özel, yekten Kılıçdaroğlu’na yüklenerek adaylığını açıkladı. Ardından da CHP Parti Meclisi eski üyesi Prof. Dr. Örsan Öymen, “ben de varım” dedi. O da isim vermeden bir yandan Özel’in adaylığı ve değişim taleplerini bir yandan yine isim vermeden İmamoğlu’na son derece sert eleştirilerde bulundu. CHP’nin sahte değişimciler ile statükocular arasında sıkıştığını söyledi…
Her iki isim hafta sonu CHP’nin İzmir il kongresinde konuşma da yaptılar. Özel dün de Konya il kongresindeydi... Bunlar CHP’de parti içi demokrasi adına artı gelişmeler elbette ama bunun bir tiyatro olduğunu iddia edenler de var. Özellikle de Özgür Özel’in adaylığı açısından. Hem müstakil bir aday olup olmadığı hem de adaylık konuşmasının içeriği anlamında... Onun için de “emanetçi”, “tavşan aday” yakıştırmaları, iddiaları, konuşuluyor, tartışılıyor daha çok. Ama o da yine İmamoğlu’nun mu yoksa Kılıçdaroğlu’nun mu
Çukurpınar Mağarası, Peynirlikönü Mağarası ve Morca Mağarası... Gizem ve ölümcül çekicilikleri bire bir aynı. Yer altı dünyasının gizemleri kuvvetli bir mıknatıs gibi tüm risklerine rağmen bizleri kendisine doğru çekiyor...
Mersin- Anamur’un kuzeyinde Taşeli platosunda bulunan 1276 metre derinlikte Morca Mağarası’nda 12 gün mahsur kalan ve geçtiğimiz günlerde kurtarılan ABD’li dağcı Marc Dickey’in yaşadıklarını, neler hissettiklerini iyi biliyorum... Mağara denildiğinde insanların kafasında oluşan algıyla, gerçekte o yerin gizemi ve ölümcül çekiciliğiyle nasıl dipsiz bir kuyu olduğunu da... Bir kere bu gibi mağaralara girilmiyor, iniliyor, hem de yerin yüzlerce metre altına, bazen sürünerek, hatta engelleri zorlayarak, bazen de galerilerdeki derin su birikintilerini aşarak... Kapkaranlıkta, sadece miğferdeki lamba ya da el feneriyle idare ederek. Öyle ha deyince gidildiğini varış noktasına ulaşıldığını falan da düşünmeyin asla. Metre metre iniş-çıkışlarla yol alınıyor. Bulunduğun noktaya pozisyona bağlı olarak saatlerce