Fransa’nın başkenti Paris’te “Avrupa’nın 11 Eylül” olarak tanımlanan terör saldırılarının sonrasında komşu ülke Belçika hedef tahtasında.
Eşzamanlı gerçekleştirilen ve IŞİD’in üstlendiği saldırıların Faslıların yoğun olduğu Molenbeek bölgesinde planlanıp uygulamaya konulduğunun ortaya çıkarılması, Belçika’da paniğe neden oldu.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır’ın temasları kapsamında gittiğimiz Brüksel’de, Paris saldırılarıyla oluşan yaşamsal ve psikolojik hasarın henüz atlatılamadığına tanık olduk.
Geçen yıl yine yılbaşına yakın dönemde Brüksel’deydik. Kentin en önemli turistik alanı olan Grand Place ve çevresinde çokça yılbaşı etkinlikleri yapılıyordu. Meydan ve çevresine açılan sokaklarda kafileler halinde dolaşan, ağaçtan imal edilmiş satış büfelerinden alışveriş yapan turistleri görmüştük.
İnsanlar, cıvıl cıvıl bir koşuşturma içindeydi. Lokantalar, kafeler insan kalabalıklarının uğrak noktasıydı. Dükkanları dolduran müşteriler, yılbaşı alışverişlerini yapıyordu.
Oysa, Paris saldırılarının ardından, çok farklı bir Brüksel’in varlığıyla tanıştık.
Ayak bastığımız havalimanındaki güvenlik önlemlerini görmek, kentteki önlemler açısından bir ipucu oldu. Askerlerin de güvenlik önlemleri aldığı kentte, pek çok yerde askeri araçlarla birlikte ikili askeri devriye ekipleri göze çarpıyor.
Kentte halen “Sarı Alarm” durumu var. Büyük tehlikeyi tanımlayan “Kırmızı Alarm”ın bir alt derecesi olan Sarı Alarm kapsamında kentte güvenlik önlemleri alınıyor.
Sadece önemli devlet kurumlarının değil, özellikle Grand Place ve çevresinde pek çok otel, kafe, lokanta ve işyerlerinin güvenliğini askeri devriyeler sağlıyor. Büyük alışveriş merkezlerinin içinde, Merkez İstasyonu’nun çevresinde yine otomatik silahlı askeri devriyeler var.
Avrupa Birliği’nin ana binası askerlerce korunuyor. Sıkı güvenlik önlemleri alınan binanın dış kapıları ve iç bankolarında “sarı alarm” uyarıları asılı. Sarı zemine basılı bu uyarı yazılarını, hemen her köşede görmek mümkün.
Türkiyenin AB Daimi temsilciliği önünde askerler güvenlik önlemi alırken gerektiğinde kullanılmak amacıyla çelik barikatlar konuldu
Paris’te 130’u aşkın insanın yaşamını yitirdiği saldırılarının ardından, Brüksel’de belki de tarihte hiç görülmemiş güvenlik önlemleri alınmış.
Bu önlemler, turistlerin de dikkatini çekiyor. Zira, turistler devriye gezen askerlerin fotoğraflarını çekiyor.
Önceki yıllarda olduğu gibi kalabalık yılbaşı hareketliliği gözükmüyor kentte. İnsanların kalabalıktan yer bulamadığı lokantalar ve kafeler boşalmış durumda. Turistik eşya satanların dışındaki diğer işyerleri 19.00’dan sonra kapanıyor.
Sokaklar, bir anda bomboş hale dönüşüyor.
Yılbaşı sürecinde geçici olarak oluşturulan satış büfeleri ancak, öğle saatlerine doğru açılıyor.
Kısacası, radikal terör saldırılarıyla yerel halkın “yaşamsal ayarı” bozulmuş durumda.
Terör korkusu Brüksel’i terk edilmiş kent haline getirdi.
Fransa’nın baskısı bunalttı
Elbette, bu ayarın bozulmasının gerekçesini ya da gerekçelerini sadece Paris olaylarıyla açıklamak olanaksız.
Türkiye açısından DHKP-C veya PKK’ya nasıl baktıysa IŞİD’e de aynı gözle bakması, ne yazık ki, Belçika’yı topun ağzına getirdi.
Son eylemlerin ardından Fransa’nın Belçika’ya yönelik, “eylemciler senden geliyorlar, sen ne yapıyorsun” anlamına gelecek girişimleri, Belçika hükümetinin artık terörist gruplar ve eylemleriyle yüzleşmesine neden oldu.
Geçmişte, terör gruplarıyla “barışçıl” temaslarda bulunmayı tercih etmesi nedeniyle terörle mücadele konusunda yeterli tecrübeye sahip olmayan Belçika yönetimi, önce 4. derece güvenlik alarmı verdi.
Bir hafta süreceği açıklanan bu uygulamada, ertesi gün okulların açılması ve akabinde 3. dereceye çekilmesi, hükümete yönelik “algıyı yönetemediği” eleştirilerini beraberinde getirdi.
Yabancılara, özellikle Kuzey Afrika’dan gelen göçmenlere karşı tutumuyla eleştirilen Belçika’da, sadece bin kişilik istihbarat birimi ve federal polise bağlı 30 kişilik terörle mücadele biriminin bulunduğu belirtiliyor.
Ayrıca, Paris saldırılarının hedefindeki Molenbeek’te ise 100 binlik nüfusun 40 binini Faslılar oluşturuyor. Geçmişte, Molenbeek’teki yoğun Türk nüfusun Schaerbeek’e, Schaerbeek’teki Faslıların da Molenbeek’e geçiş yapmasıyla, Brüksel’in varoşları olarak adlandırılan bölgelerde yeni yapılanmaların oluşmasını sağladı.
Sonuçta, başka ülkelere karşı mücadele eden terör gruplarının - kamu güvenliğini tehdit etmemesi koşuluyla - kendi topraklarında faaliyetlerine “sıcak” bakmasıyla bilinen Belçika, bu kez Fransa’nın baskısıyla köşeye sıkışmış halde kendi toplumuna dönük bir eylem olup olmayacağını bekliyor.
AB binasının girişinde sarı alarm uyarıları