Ankara Tren Garı’nın önünde Barış Mitingi’ne katılmak için bir araya gelen katılımcılar, Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eylemine tanık oldular güneşli 10 Ekim sabahında.
Ülkede son dönemde yaşanan çatışma ortamının sonlandırılmasını talep eden on binler, üzerlerindeki bomba düzeneğini eş zamanlı patlatan iki canlı bombanın hedefindeydi.
Canlı bomba eylemcilerinin infilak ettirdiği patlayıcılarla ortalık bir anda savaş alanına dönerken, ellerinde bayraklar ve flamalarla gelen katılımcılardan 97’si yaşamını yitirdi. 28’i ağır 186 kişi de yaralandı.
Olayın ardından açıklama yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu, katliamı gerçekleştiren terör örgütlerini sayarken, daha önce benzer eylemleri gerçekleştiren IŞİD, PKK, MLKP ve DHKP-C’nin isimlerini söyledi.
Belki; bu dört örgütten birisi büyük infial uyandıran eylemi yaptı.
Belki de bu eylemin altında şimdiye kadar hiç duyulmayan bir örgütün imzası çıkacak.
Henüz bilmiyoruz.
IŞİD, ilk şüpheli
Bilinen tek durum Türkiye’nin kalbinde, başkentinde; şimdiye kadar bu topraklarda hiç görülmemiş boyutta, hiç yaşanmamış tarzda bir eylemin gerçekleştirilmiş olması.
Saldırının ardından güvenlik birimleri, bir delile, bir küçük ipucuna ulaşmak için çabalıyor.
Bu yazının yazıldığı saatlerde, canlı bombaların kimliğine yönelik bir bilgiye henüz ulaşılamamıştı.
Ancak, gerek eylemin yapılış tarzı, gerek patlayıcıların içeriği ve kullanılan malzemeler, gerekse eylemin hedef alındığı kitle ile gerçekleştirildiği süreç, ister istemez 20 Temmuz’daki Suruç eylemini anımsatıyor.
Elbette; tüm olasılıklar değerlendiriliyor ama, ilk tespitler şimdilik IŞİD’i işaret ediyor.
Suriye’deki çatışma bölgelerinin denetimini elinde bulunduran örgüt, son dönemde hükümetin terörle mücadele stratejisi değiştirmesiyle birlikte eleştiri oklarını Türkiye’ye çevirdi.
Kilis-Gaziantep hattının hemen karşısındaki bölgeyi kontrol eden örgüt, Türkiye’nin hava operasyonları sonrasında özellikle sınırda nöbet tutan Mehmetçik’i hedef almıştı.
Sınır karakollarına yaptığı iki ayrı saldırıda 2 Mehmetçik’i şehit eden IŞİD, yaralanan bir Mehmetçik’i de kaçırmıştı.
Sınır hattında yaşanan çatışmaların yanısıra Güney Anadolu kentleri ve büyük kentleri hedefine aldığını açıklayan IŞİD, 20 Temmuz’daki Suruç eylemini gerçekleştirdi. Musul Konsolosluğu’na baskın yaparak görevlileri kaçırdı.
Türkiye hep hedefteydi
El Kaide çatısı altında faaliyet gösteren IŞİD’in Türkiye’yi bakışı için şu örneği verelim:
Suriye’deki çatışma bölgeleriyle bağlantılı gruplara yönelik 2013’te Adana’da yapılan bir operasyon kapsamında yapılan aramada ele geçirilen dijital malzemelerin incelenmesinde önemli bir bilgiye ulaşıldı.
Taşınabilir bellekte bulunan bir video kaydında, Suriye’deki çatışma bölgesindeki bir IŞİD’cinin konuşmasındaki, “Suriye’yi fethettikten sonra inşallah İstanbul’u da alacağız, ordan da Türkiye’yi” sözleri gelinen durumu özetleyen bir anekdot.
ABD’nin arka arkaya gerçekleştirdiği hava operasyonları sonucunda ABD ile birlikte Türkiye’yi hedef tahtasına oturtan IŞİD’le ilgili güvenlik birimleri son dönemde yurt genelindeki birimlerine sıkça uyarılar gönderdi.
Bu uyarılardan birisinde, geçen Temmuz’da örgütün sözde Musul Valisi’nin Rakka’da bir statta yaptığı toplantının bilgisi yer aldı. Emniyet Genel Müdürlüğü, 7 Ağustos günü birimlere gönderdiği uyarı yazısında; sözde valinin, kendisine bağlı istihbarat birimi ve şeriat sorumlularının katıldığı toplantıda, “Türkiye’nin dört kentinde bombalı eylem gerçekleştirme kararı”nı aldığı vurgulandı. Aynı yazıda, turizm bölgelerine yönelik eylem hazırlığı yapılacağı ve Abu Riyad kod adını kullanan bir örgüt üyesinin Türkiye’de jandarma ve üst düzey askeri yetkililere suikast eylemi yapmak için görevlendirildiği açıklandı.
Ağustos ayı başında yapılan bu uyarıda 4 kentin ismi yer almadı.
Ankara’nın, bu 4 kent içinde olup olmadığını ne yazık ki bilmiyoruz. Geldiğimiz nokta, Ankara’da canlı bomba eylemi gerçekleştirildiği ve barış isteyen, hiç suçu, günahı olmayan 97 yurttaşımızı yitirmemizdir.