Tolga Şardan

Tolga Şardan

tsardan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinde “kamu görevlilerinin ihmalinin olup olmadığına” yönelik soruşturmasından çıkan sonuçları, haber olarak Milliyet’in Cuma ve Cumartesi günkü sayılarında kamuoyuyla paylaştık.

Şimdi soruşturmanın perde arkasını biraz aralayalım.

Dosyayı eline alan Savcı Gökalp Kökçü, ilk olarak özel bir soruşturma ekibi oluşturdu.

Bu ekipte, 17-25 Aralık sürecinin ardından yasadışı telefon dinleme iddialarının merkezinde olan ve görev yapmış üç daire başkanı çeşitli iddialardan adli soruşturma geçiren Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nden polisler de yeraldı.

Haberin Devamı

Kökçü’nün oluşturduğu

12 kişilik ekip, Dink dosyasını yeniden açtı.


Dinç resmi yazı verdi

Savcının tüm yetkisini kullandığı soruşturma kapsamında, tam 580 saatlik kamera kayıtları ile 31 bilgisayar belleğinden tüm bilgiler elden geçirildi.

Hatta, özel ekibin çalışma alanının, Emniyet İstihbarat Dairesi’nin görev alanına girmesi üzerine önemli bir adım atıldı. Mevcut daire başkanı Engin Dinç’in aynı dosya kapsamında şüpheli olması ve soruşturmaya gölge düşmemesini sağlamak için Dinç, kendi inisiyatifiyle “hakkında her türlü bilgi ve belgenin araştırması” için soruşturma ekibine imzaladığı resmi yazıyı verdi.

Kökçü’nün talimatlarıyla yürütülen çalışmaları özetlersek; önce kamera kayıtları elden geçirildi. Ancak, olay yerindeki bankanın kamera kayıtları, İstanbul Emniyeti İstihbarat Şubesi dahil hiç bir yerde bulunamadı.

Elde edilen kamera kayıtlarından belirlenen şüpheliler ile bölgedeki telefon görüşmelerinin örtüştürülmesiyle, katil zanlısı Samast’ın peşinde olan ve cinayete gözcülük yapan sivil

ve resmi kamu görevlilerinden 6’sı tespit edildi.

Soruşturmanın Trabzon boyutunda ise Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi’nin Dink olayının öncesi, yaşandığı dakikalar ve sonrasında tüm işlemleri incelendi. Bu incelemeler sonucundaki bazı gelişmelerin aslında Dink cinayetinin ilk soruşturmasında ortaya çıkanlarla hiç benzeşmediği anlaşıldı.

Katil Samast’ın Trabzon’dan istihbaratçıların gözetiminde İstanbul’a gönderildiği, elemanlıktan çıkartılan Erhan Tuncel’le temasın devam ettiği görüldü.

Haberin Devamı


Arşivde kalmış

Tabii, emniyet istihbaratında olması gereken ancak kaybolan yazıların arşivlerde bulunması da belki de cinayetin aydınlatılmasındaki en önemli tesadüflerden birisi oldu. Yazıları bilgisayar sisteminden kaybedenler, arşivlerdeki asıllarını kaybetmeyi unutmuştu!

Savcı Kökçü’nün yürüttüğü soruşturmada elde edilen bulgulara bakıldığında, Dink’in öldürülmesi, o kadar basit bir olay değil.

Görülüyor ki; Dink, Trabzon - Ankara - İstanbul hattında oluşturulan bir sistemin kurbanı.

Yine anlaşılıyor ki; daha ilk anda yapılması gereken soruşturma işlemlerinin yapılmayıp cinayetin ört-bas edilmesine yönelik çaba gösterilmiş. Erhan Tuncel’in cinayetin hemen ardından Muhittin Zenit’le yaptığı telefon görüşmesi gibi Trabzon İstihbarat Şubesi’nden görevlilerle yaptığı ve uzun süren telefon görüşmelerinin kayıtları ne yazık ki ortada yok.

Cinayetin ardından, “nasıl olsa bir şey değişmeyecek, güç bizde olacak” mantığının, siyasi rüzgarların bir anda terse dönmesiyle boşa çıkması, Dink’in katledilmesinin aydınlatılması sürecinin önünü açtı.

Haberin Devamı


Yazı İstanbul’a da gidince

Belki de, dönemin Trabzon İstihbarat Müdürü Engin Dinç’in, saldırıyla ilgili edindiği bilgiyi, Emniyet İstihbarat teşkilatı uygulamalarındaki şekliyle sadece Ankara’ya yazması gerekirken, İstanbul’a da yazmış olması; Dinç’in, farkında olmadan soruşturmaya yön vermesini sağlayan başka bir boyut oldu.

Savcı Kökçü’nün hazırladığı iddianame henüz ilgili mahkeme tarafından kabul edilmedi. Bu kabul edilme süreciyle ilgili bazı bilgiler kamuoyuna yansımıştı. Soruşturmadan sorumlu başsavcısı vekili Orhan Kapıcı’nın iki sayfalık iade yazısının yanısıra Savcı Kökçü’nün dosyayı hangi mahkemeye göndereceğini belirtmemesi nedeniyle geri çekmesi süreci “resmi” yönden uzatan gerekçeler oldu.

Ancak, kulislere yansıdığı kadarıyla, iddianamenin sonuçlanmasında yaşanan gecikmenin “resmi olmayan” gerekçesi ise, Dink soruşturması merkezinde polis ve jandarma teşkilatında yeni bir dizayn yapılmaya çalışıldığı iddiaları.

Özellikle soruşturmanın emniyet ayağında, birbirinden “ağır polis şefleri”nin dosya kapsamında devreye girdiği ve kendilerine yakın olan şüphelileri korumaya çalıştıkları ifade ediliyor. Bu korumanın, emniyet içinde son dönemde Gülen cemaatinin tasfiyesi sonrasında oluşmaya başlayan “küçük gruplara” mensup kişiler üzerinde yoğunlaştığı artık herkesin bildiği bir

gerçek haline geldi.

Emniyet içindeki farklı grup ve cemaatlerin kendi aralarındaki güç kavgası, Dink dosyasının açılmadan kapatılmasıyla sonuçlanacak bir süreci de beraberinde getirebilir.

Sonuçta, tamamlandığı anlaşılan ve Türkiye’nin en önemli siyasi cinayetlerinden birisinin günışığına çıkartılmasını sağlayacak soruşturmanın iddianame boyutuna taşınmasında yaşanan gecikmeler, benzer pek çok iddiayı daha gündeme getirecek.

NOT: Bu konuda yaptığım ve Cuma günü Milliyet’te yayımlanan ilk haberde, olay önemli isimlerinden Ramazan Akyürek’in Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’ndan 2011’de alındığını yazmıştım. Doğrusu 2009 olacaktı. Ancak, bu hatam, Akyürek’in görevden ayrılmadan önce daire sistemindeki geriye dönük telefon dinleme ve izleme kayıtlarını sildirmesi gerçeğini etkilemiyor. Müfettiş raporlarında inceleme yaparken gerçekleşen

bu hata nedeniyle okurlardan

özür dilerim. T.Ş.