31 Mayıs 1983 sabahında Ankara’da başlayan yağmur, Türkiye’nin siyasi tarihinde “sıradışı bir gün” yaşanacağının belirtisi gibiydi.
Yağmura karşın oldukça sakin başlayan yeni gün, 12 Eylül sonrasında yeniden başlayan çok partili siyasi hayatta kurulan Büyük Türkiye Partisi (BTP) açısından karanlık sürecin başlangıcıydı.
Sabah erken saatlerde Cumhurbaşkanı Kenan Evren başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Konseyi, aldığı 79 numaralı kararıyla perde arkasında “darbenin yasaklı siyasetçisi” Süleyman Demirel’in olduğu BTP’nin kapatılması kararını aldı.
Evren’in yanı sıra konsey üyeleri Orgeneral Nurettin Ersin, Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Oramiral Nejat Tümer ve Orgeneral Sedat Celasun’un imzasını taşıyan üç sayfalık konsey kararıyla 16 eski parlamenter Çanakkale Zincirbozan’da “mecburi ikamete” tabi tutuldu.
Halen çok tartışılan bu karar uyarınca yasaklı siyasetçi Süleyman Demirel başta olmak üzere, Hüsamettin Cindoruk, Mehmet Gölhan, Ali Naili Erdem, Ekrem Ceyhun, Saadettin Bilgiç, Nahit Menteşe, Yiğit Köker, İhsan Sabri Çağlayangil, Sırrı Atalay, Metin Tüzün, Celal Doğan, Deniz Baykal, Ferhat Aslantaş, Süleyman Genç ve Yüksel Çakmur için sürgün günleri başladı.
Zincirbozan’la ilgili bugüne kadar pek çok anı anlatıldı, yazıldı.
Konsey kararının yazışmalarıPeki, Konsey’in bu kararıyla ilgili süreç nasıl yaşandı? Konsey’in kararı Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’na, oradan da polise nasıl ulaştı?
31 Mayıs 1983 sabahında Milli Güvenlik Konseyi’nin beş üyesinin imzasını taşıyan karar, Korgeneral Recep Ergun’un komutasındaki Ankara 4. Kolordu Komutanlığı bünyesindeki Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’na gönderildi. Karar, aynı gün “gizli” yazıyla Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne gönderildi.
Ankara Sıkıyönetim Kurmay Başkanı Tuğgeneral Ali Fikret Atun’un imzasını taşıyan 1983/MÜT-308 sayılı üst yazıda, “Milli Güvenlik Konseyi’nin ilgi kararı ekte gönderilmiştir. Kararın Çanakkale ilinde mecburi ikamete tabi tutulan aşağıda kimlikleri yazılı 16 şahsa tebliğ ile tebellüğ belgelerinin Komutanlığa gönderilmesini rica ederim” talimatı yer aldı.
Sadece 2 cümle ve 3 satırdan oluşan bu talimat, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Ünal Erkan tarafından gereğinin yapılması için dönemin Siyasi Şube Müdürü Azmi Derin’e havale edildi. Derin, beraberinde yardımcısı Cevdet Saral ile birlikte emri yerine getirmek için önce BTP Genel Merkezi’ne gitti.
Bundan sonrasını dönemin Siyasi Şube Müdür Yardımcısı olan ve bu süreci tesadüfen birkaç yıl öncesi benimle paylaşan Cevdet Saral’dan dinleyelim:
“Önce BTP’nin Akay Caddesi üzerindeki Genel Merkezi’ne gittik. Biz gidinceye kadar 13.00’deki öğle haberlerinde zaten Konsey’in kararı radyodan duyurulmuştu. Partinin genel başkanı Ali Fethi Esener’e konseyin kararını bildirip partiyi kapacağımızı söyledik. BTP, bir gün önce büyük bir törenle çalışmalarına başlamıştı. Bizim bildirimimiz sırasında Esener, partililere dönerek, ‘Arkadaşlar devlet geldi, partiyi kapatacaklarını tebliğ edecekler, arkadaşlarımız gitsinler’ dedi. Biz partinin tabelasını söktürüp kapısına kilit vurup ayrıldık. Ardından, akşam saatlerinde Güniz Sokak’a geçtik. Kapıda bizi Demirel’in yardımcısı Hayri Baba karşıladı. Giriş kattaki küçük çalışma odasına geçtik. Sayın Başbakan geldi. Biz, ‘Konsey kararının tebliği için sizi rahatsız ettik’ dedik. Demirel, ‘Karar, TRT’de yayınlanarak zaten tebliğ edildi’ yanıtını verdi.
İlk sorusu: Nazmiye benle gelebilir mi?Demirel, tebligatı aldıktan sonra ‘Zincirbozan’a gideceğiz. Nasıl bir yer? Nerede kalınacak?, Nazmiye’nin benle gelebilmesine imkân var mı?’ sorularını sordu. Biz, ‘Bu konuda bize talimat verilmedi. Sıkıyönetimi arayalım’ dedik. Evden, Sıkıyönetim’i aradık, İstihbarat Başkanı Albay Özcan Bey ile görüştük. Demirel bizi izliyordu, oldukça vakur bir tavır içindeydi. Özcan Albay, ‘Bu konu ile ilgili talimat açık. Sıkıyönetime talimat verildi. Ama bildiğim kadarıyla yalnız gidecekler’ yanıtını verdi. Bunu Demirel’e anlatınca, ‘Peki, anladım. Teşekkür ederim, bundan sonra biz gereğini yaparız’ yanıtını verdi. Biz saat 18.15 itibarıyla tebligatı yapıp, Demirel’in imzasını aldıktan sonra Güniz Sokak’tan ayrıldık. Ancak, tebligattan 2-3 saat sonra bu kez yeniden Güniz Sokak’a yalnız gitmek zorunda kaldım. Sıkıyönetim’e
gelen bir ihbarda, Demirel’in Zincirbozan için ertesi sabah kalabalık bir konvoyla şehirden ayrılacağı bilgisi ulaşmış. Bu bilgi üzerine Sıkıyönetim, bir kez daha emniyete talimat verip Demirel’le görüşülmesini ve bu durumun gerçekleşmemesinin sağlanmasını olarak talimat verdi. Bu talimatı Demirel’e aktarırken, ‘Seni zora sokacak bir şey yapmayız. Arkadaşlar beni yolcu etmeye gelecekler, buradan yola çıkacağız, ‘benle gelmeyin’ diyebilir miyim?’ yanıtını verdi. Ertesi sabah, Demirel, Sıkıyönetim’e
gelen ihbarda belirtildiği gibi ‘kalabalık bir araç konvoyu’ ile Ankara’yı terk etti.”
Türk siyasi tarihinin önemli bir döneminin tanığı olan Saral’ın anlattıklarının özeti böyle.
91 yıl önce doğduğu topraklara
91 yıl sonra yeniden döndü Demirel.
Türk siyasetini izleyen pek çok kişinin Demirel’le ilgili mutlak bir anısı vardır.
Bu satırların yazarı da şimdilerde küflü arşiv raflarında kalmış bir dönemin iki önemli belgesini günışığına çıkartıp Demirel’li anılara katkıda bulundu.