İSTANBUL’UN KLASİK BALIKÇISI

5 Ağustos 2019

Endonezya’da uzun yıllardır büyük başarılara imza atan değerli iş insanı dostum Özgür Zorlu, İstanbul’da güzel bir balık restoranında yemek yediğini söyleyince, uzun zamandır gitmeyi planladığım Balıkçı Sabahattin’i ziyaret etmeye karar verdim. Sabahattin Bey, klasikleşmiş mekanın sahibi... En çok ilgimi çeken onun Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı Trilye beldesinden oluşu...
Geçtiğimiz pazar günü akşam saatlerinde, Balıkçı Sabahattin’in Cankurtaran’daki mekanına gitmek için yola çıktık. Dar sokağa gelince, taksiden inip, yürüyerek devam ettik. Tam yol ayrımında Hotel Grand Peninsula’nın çalışanlarından bir genç, “Balıkçı Sabahattin’i mi arıyorsunuz?” deyip, yolu gösterdi. Ama adımı ve soyadımı söyleyerek, beni şaşırttı. Mardin’in Kızıltepe ilçesinden olan bu genç, CADDE okuyucusuymuş... TRT’de yaptığımdan şu anda FOX’taki programa kadar her şeyi biliyordu. Hoşuma gitti elbette...
Taze balıklar
Bu güzel rastlantıdan sonra taptaze ve mevsime göre

Yazının Devamı

BOĞAZ’A YENİ NEFES

29 Temmuz 2019

Boğaz’daki işletmelerle yakından ilgilenmeye başladığım altı yıl öncesinde tanıştığım ilk kişi, ünlü Delta Mobilya’nın sahibi merhum Adem Yılmaz oldu. Milliyet Gazetesi’nde spor muhabirliği yapmış, son derece zevk sahibi, başarılı bir iş insanı Adem Bey, Oligark’ın inşaatına başlandığında, Boğaz’ın geleceğiyle ilgili görüşlerini ve projelerini anlatırdı. Assos’ta zeytinliğinde geçireceği günlerin de özlemini çeken Yılmaz, Çatalca’daki fabrikasının çatısından düşüp, hayatını kaybedince, mekanı inşaat sürecinde birkaç kez ziyaret etmek istediysem de ayaklarım geri gitti.
Denize sıfır olarak konuşlanan mekanın yazlık bölümünde, beş ayrı restoran ve gece kulübüyle hizmet veren Oligark İstanbul’un açılmasıyla, sahil hattı hareketlenmeye başladı. İki yıl önce Reina’ya yapılan korkunç saldırı sonrası içimizdeki burukluğu silip, yaşayan bir mekan olacak Oligark...





Yazının Devamı

FRANSA’NIN MUHTEŞEM RESEPSİYONU

22 Temmuz 2019

Hayatımın önemli bir bölümü Ankara’da geçti. Ama bu yılki farklılıklarla ilk kez karşılaşıyorum. Özellikle temmuz ayında dolabımdan kaldırdığım kazakları bile çıkarıp, tekrar giymek zorunda kalışım, her gün yağan yağmurlar, İstanbul seçim sonucunu bekleyen insanların tatile gitmeyişi ve Ankara’nın bu aylardaki doluluğu gibi...
Büyükelçiliklerin resepsiyonlarında dikkatimi çeken yiyecek ve içecek sponsorlarıydı... Japonya Büyükelçiliği ünlü içki firmalarının ürünleriyle, Amerika Büyükelçiliği ise otellerin sponsorluğunda birbirinden farklı sunumlar gerçekleştirdi. Ama en göze çarpan Fransa Büyükelçiliği’nin peynir tadımı oldu.

Peynir şov!
Ekonomide istikrar ve paranın maliyeti düşük olunca, kaliteli peynirler üretmek kolaylaşıyor. Çünkü iyi peynir demek, kaliteli sütle birlikte uzun süre peyniri dinlendirmek demek. İki yıldan üç yıla kadar...
Fransa Büyükelçiliği’nin bahçesi çok büyük.

Yazının Devamı

UZAKTAKİ YAKINIMIZ

15 Temmuz 2019

Geçtiğimiz hafta Ankara’da göze çarpan en önemli etkinliklerden biri Japonya Öz Savunma Kuvvetleri Günü’ydü. Japonya’nın sempatik Büyükelçisi Akio Miyajima’nın ev sahipliğinde, rezidansta düzenlenen davete Milli Savunma Bakan Yardımcısı Alpaslan Kavaklıoğlu, Ankara’da görev yapan yabancı misyon temsilcileri, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Yavuz Türkgenci, askeri ateşeler, diplomatlar ve gazeteciler katıldı.
Milli Savunma Bakan Yardımcısı Kavaklıoğlu konuşmasında, “Ülkelerimiz arasındaki uzaklık, güçlü dostluk bağlarının kurulmasına engel olmamıştır” dedi. Ertuğrul Fırkateyni’nin 1890’da geçirdiği kazada Japonlar’ın çok sayıda Türk denizciyi kurtardığını hatırlatan Kavaklıoğlu, “1987 yılında İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da mahsur kalan Japon vatandaşlarının Türk Hava Yolları tarafından tahliye edilmeleri gibi ortak geçmişimizde paylaştıklarımız, iki halk arasındaki dayanışmayı güçlendirerek, gerçek bir dostluğa dönüştürmüştür. Japonya ve Türkiye ortak sınırları olmayan birer gönül komşusu olmuştur. 2024 yılında diplomatik ilişkilerimizin 100’üncü yılının kutlanacağı, uzun dönemde de halklarımızın ortak yararı temelinde daha da ileriye taşınacağına inanıyorum” diye

Yazının Devamı

ABD BAĞIMSIZLIK GÜNÜ

8 Temmuz 2019

Her yıl 4 Temmuz tarihinde Ankara’daki büyükelçilik rezidansında kutlanan Amerika Birleşik Devletleri’nin Bağımsızlık Günü, bu yıl yoğun katılımla 2 Temmuz’da gerçekleşti. Girişte eşiyle birlikte davetlileri kabul eden Maslahatgüzar Jeffrey M. Hovenier ve Laura Hovenier göreve geldiği günden beri her zamanki pozitif enerji yüklü, sempatik ve sevecen tavırlarını yine sergiledi.
Güzel mesajlar
Maslahatgüzar Hovenier ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapmadan önce iki milletin İstiklal Marşlar’ı okundu. Tam o sırada sosyal medya çalkalanıyordu. Beyaz Saray’daki acil durum ilanından kimsenin haberi yoktu. Telefonuma gelen mesajlara verdiğim yanıt netti: “Amerikan istihbaratı sosyal medyadan önce haberdardır, rahat olun”... Kokteyl masasında Prof. Dr. Edibe Sözen, ünlü hukukçu, turizmci ve avukat Kaan Şahinalp ve eşim Mahmure ile birlikte geceyle ilgili yorum yapıyorduk.
İki müttefikin arasında zaman zaman sıkıntılar yaşansa da, birlikteliğin güçlenerek devam edeceği vurgusunda bulunuldu. Bağlarımızın hiçbir zaman kısa vadeli işlerle ilgili olmadığını, Türk-Amerikan dostluğunun ve tarihi bağlarının önemli olduğunu söyledi Jeffrey...

Yazının Devamı

DENİZANALARI ÖLÜMSÜZ MÜ?

1 Temmuz 2019

Gıdaların insan sağlığına yararları ve zararları bilim insanlarının değişik görüşleriyle, son zamanlarda hiç gündemden düşmüyor. ‘Kötü’ ilan edilip aklanan yiyecek sayısı, gün geçtikçe artıyor. Ama gerçek olan bir konu hiç konuşulmuyor neredeyse... İnsanlar ekonomik durumlarına göre satın alabildikleri gıdaları tüketerek yaşamlarını sürdürüyorlar. Ama ortalama yaş ömrü hızla artıyor. Dünya nüfusu kıt kaynakları sürekli tüketiyor. ‘Ne olacak’ tartışmaları yapılırken, “Acaba ölümsüzlüğe çare bulunur mu ilerleyen yıllarda?” diye bir soru düştü aklıma... Düşünmek bile insanı yoruyor!
Aradan üç gün geçti. Amerika’da yaşayan bir dostum gece geç saatlerde bir haber linki gönderdi: “Bilim insanları ölümsüz bir çeşit denizanası keşfettiler”. Ölüme meydan okuyan denizanasıyla (turritopsis dohrnii) ilgili her yaz hatırlatma yaparım. Sahillerde zaman zaman karşılaştığımız denizanaları vücudumuza dokunduğunda kaşıntı yapar, hemen iyileştirmek için sirke sürün.
Ama bu kez ölüme meydan okuyan denizanaları dünyayı sararsa, bizim denizden temin ettiğimiz ve geleceğimizin besin kaynakları tehdit altına girmez mi?
Neyse ki her canlının bir gün ölümü tadacağı inancı var ki, bu haber karşısında

Yazının Devamı

BAYRAMDA İstanbul turu

24 Haziran 2019

“Uzun bayram tatillerinde İstanbul boşalıyor, yollar bomboş, insanlar rahat rahat dolaşabiliyor” diyenlerdenseniz, yanılıyorsunuz… Tıpkı benim gibi! Bayramın ikinci günü İstanbul’da ilk durağım, Bebek oldu. Semtte o kadar çok yerli ve yabancı turist gördüm ki, bu kadarını beklemiyordum.

KADIKÖY’DE ÇİYA
En yoğun gözlemlediğim bölge Kadıköy çarşıydı. Adım atacak yer yoktu. Her mekan tıklım tıklımdı. Mekanların dolu olmasına en çok sevinenlerdenim. Çiya Sofrası’nda pazı sarmasından içli köfteye, etli enginar ve yuvarlamaya, kireç kaymaklı kabak tatlısına varıncaya kadar çoğu lezzeti denedik. Çiya’nın sahibi ve şefi Musa Dağdeviren, Anadolu’nun sır lezzetlerini başarıyla uygulayan bir isim. Yıllardır çizgisini hiç bozmadan işini sürdürüyor.

Karaköy’de mürver
Karaköy’ün yıldızı Galataport’tan sonra daha da parlayacak ama kaliteli mekanların açılması yükseliş trendini zaten başlatmış. Mürver, buraya ivme katan mekanlardan... Akşam yemeği için erken bir saatte gittiğimizde bile doluluk oranı çok iyi olan Mürver ilerleyen saatlerde tıklım tıklımdı.

Yazının Devamı

NARKÖY’DE UMUT TOHUMLARI

17 Haziran 2019

Beyne en yakın duyu organı, burundur. O nedenle, yiyeceğiniz besinin tadını önce burnunuz keşfeder. 1973 yılında Kuleli Askeri Lisesi’nin kampında öğrenciyken, ilk kez bunu keşfettiğime inanıyorum. Karamürsel Hersek’te şeftali bahçelerinin arasındaki kampta, baş döndürücü şeftali kokularını, dün gibi burnumda hissediyorum. Hele bir de kantinden satın alıp, akşamları ekmek torbası veya sırt çantasında sakladığım şeftalinin kokusu, çadırın içinde sanki parfüm
gibi kokardı.
Kuleli’nin karşı yakasındaki Arnavutköy çileğini, yanı başındaki Çengelköy hıyarını, tatile gittiğim yaz aylarında yediğim Kösedere domatesinin kokusunu, Diyarbakır’ın yakıcı sıcağında serinlemek için yediğim karpuzun kokusunu özledim. Hele Diyarbakır karpuzunun tohumunun bile ülkemizden götürülüp, yaban ellerden aldığımızı duyunca, üzüntümü gizleyemiyorum.
Tohum bankası
Çocukluğumda bahçemizdeki sebzelerin tohumlarını toplayıp, ekip, ertesi yıl yeşerdiğini görmenin sevincini çok yaşadım. Ama yıllar geçtikçe, çiftçilerin her yıl tohum satın aldıklarını ve o eski tohumların artık kalmadığını da büyük bir üzüntüyle öğrendim.
Türkiye’deki tarım çalışmalarının büyük bir bölümünde kullanılan hibrit tohumlar,

Yazının Devamı