GERİ SAYIM BAŞLADI

11 Mayıs 2020

 “Neler geldi neler geçti felekten, un elerken deve düştü elekten...” Un gibi incecik bir şeyi eleyen elekten deve düşer mi? Artık bu dünyada her şeyin olabileceğine inanır oldu insan. Altı haftadır İstanbul’u dinliyorum... Ankara’dan ilk kez bu kadar ayrı kaldım. Ama gözlerim kapalı değil açık dinliyorum. Bomboş gökyüzünde sadece birkaç tane kargo uçağına, Boğaz’da kürek çekerek sakin deniz trafiğinde karşıdan karşıya tek başına geçen kanoya, bu kadar çok yunusun “Denizler bizim” dercesine sürüler halinde dolaşmasına çocuklar gibi sevineceğime görmesem inanır mıydım? 

Ders aldık mı?

 Alışkanlıklarımız değişir mi bir süre sonra, yine unutur muyuz geçirdiğimiz zor günleri acaba? Yani dört liralık kaliteli Çankırı Safir tuzumuz varken, 15 misli fiyata kışkırtıcı ambalajla satılan pazarlama ürünü tuzlara para verir miyiz? Tesadüfen 100 yıllık firma olmadığını kanıtlayan Eyüp Sabri Tuncer’in fırsat kollamayıp, maliyet artışına rağmen halkımıza

Yazının Devamı

VİRÜSÜN ÖĞRETTİKLERİ

4 Mayıs 2020

Tolstoy’un ‘İnsan Ne İle Yaşar?’ adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir ağanın karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için ona gidip talebini iletir. Gerçekten de ağa herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım. Yoksa bütün hakkını kaybedersin” der.
Pahom, güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye... Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi de es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar ama kesilir takati... Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir anda yığılır yere ve bir daha kalkamaz...
Ağa

Yazının Devamı

TAHMİN ETMEDİĞİMİZ SONUÇLAR KANUNU

27 Nisan 2020

Merhum İngiliz yazar Andrew Mango, Atatürk üzerine derin araştırmaları olan kitaplar yazardı. Ankara’ya her geldiğinde Yavuz Donat’la birlikte Trilye’ye de uğrardı. Deniz ürünlerini çok seven Mango ile sohbet etmekten büyük keyif alırdım. Vefatından 1.5 ay önce son gelişinde sanki veda eder gibiydi. Türkçe’yi de iyi konuşan yazara, taze uskumru ikram ettiğimde çok şaşırmış ve mutlu olmuştu.
1965’te yüzlerce teknenin, yumurtlamak için Marmara’ya giren uskumruları katledişinden sonra bu balık sularımızı terk etti. Yıllar sonra dönüş yaptı... Nedeninin de İmralı civarında uygulanan av yasağından kaynaklı bölgede balık popülasyonunun artması olduğunu ve özlediğimiz çirozlara yeniden kavuşacağımızı söyleyince Mango’nun gözleri açıldı: “Süreyya Bey, tahmin etmediğiniz sonuçlar kanunu devreye girmiş” dedi.

Erken paydos ettiler

Sokağa çıkma yasağı ilan edilince balıklar bu işten kârlı çıktı. Çünkü 15 Nisan’da başlayan av yasağına gerek kalmadan balıkçı

Yazının Devamı

ÖZEL HASTANELER ÖZEL Mİ?

20 Nisan 2020

İbn-i Sina bir deney yapar; iki kuzuyu ayrı kafeslere koyar. Kuzular aynı yaşta, aynı kiloda, aynı cinstir ve aynı yemlerle beslenir. Tüm şartlar eşittir... Ancak, yan kafeste de bir kurt vardır ve onu sadece kuzulardan biri görebilmektedir. Aylar sonra kurdu gören kuzu, huzursuz, zayıf ve çelimsiz olduğundan ölür. Kuzu, yaşadığı korku ve stres yüzünden can vermiştir. Kurdu görmeyen diğer hayvan ise oldukça huzurlu olduğundan besili ve kiloludur. Bu deneyde İbn-i Sina, zihinsel etkinin sağlık ve bünye üzerindeki olumlu ve olumsuz etkisini deneylemiştir.
Gereksiz korku, endişe, kaygı ve stresin insan vücuduna verdiği zararı, başka hiçbir şey veremez. Biz, bu virüsü yeneceğiz ve en az hasarla atlatacağız. İnanın ve sabredin. Sabır acıdır, meyvesi tatlı... Güneşli günlere çok az kaldı inanın... Bakmayın yağmurdan sonra yerdeki çamura! Güneşin görülmediği bir gün var mı bu alemde...

Yemek meselesi...

Tesadüfen evime yakın bir hastanede tahlil yaptırınca, zorunlu olarak birkaç gün misafir oldum. Görkemli bina, çok ilgili

Yazının Devamı

RESTORANLAR KURTARILMALI

13 Nisan 2020

Türkiye gastronomisine büyük katkıları olan merhum gurme-yazar Tuğrul Şavkay, kriz dönemlerinde restoranlara destek vermemiz ve sevdiğimiz lezzetleri yaratan işletmelerden mahrum kalmamak için, dışarıda yemek yeme bütçelerimizde fazla kısıntıya gitmememiz gerektiğini söylerdi. Yaşasaydı bugün için aynı şeyleri yazamazdı. Çünkü koşullar çok değişti... Değerli üstadı anımsadıktan sonra yine merhum özel harpçi bir arkadaşımın yazdığı dizeler geldi aklıma:

Yine mor dağları dumanlar bürüdü,
Dumanı dağlarda kalanlar bilir.
Ağaçlar derdinden yaprağını döktü,
Bu derdi ağacı olanlar bilir.

Tam 16 yıldır ulusal gazetelerde yeme-içme dünyası üzerine yazılar yazan, pek çok şapkası olan biriyim.
18 yıldır da Ankara’da deniz ürünleri restoranı işletiyorum... Daha önceki 30 yıllık yaşantımda yine sektörle ilgilendim ve aynı işi başka kurumda yaptım.

Yazının Devamı

İNANIRSAN ATLATIRSIN

6 Nisan 2020

Dokuz yaşındaki bir Japon çocuğunun, en büyük hayali günün birinde çok iyi judocu olmaktır. Fakat bir trafik kazasında sol kolunu kaybeder. Hem çocuk hem de ailesi yıkılır. Ailesi sırf o oyalansın diye Japonlar’ın en ünlü hocalarından birini tutar. Hoca kolları sıvar, çocuğa tek kolla yapabileceği yegâne fırlatma hareketini öğretir. Gece gündüz bu hareketi çalışırlar. Bir müddet sonra çocuk hareketi gayet iyi ve hızlı bir şekilde yapmaya başlar, fakat hocası çocuğa her gün saatler boyunca aynı hareketi ezberletir. Çocuk yeni hareketler öğrenmek istedikçe hocası, “Bu hareketi dünyada en hızlı sen yapana dek çalışmalısın” der ve başka hareket öğretmeyeceğini söyler. O hareketi yıldırım hızıyla yapmaya başlayınca, hocası artık bir turnuvaya katılma zamanının geldiğini söyler. Olacak şey değildir. İtiraz ettikçe hocası, “Evlat, sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme” diye öğütte bulunur.
Birinci tur, ikinci tur derken turları gayet rahat geçer. Tek hareket

Yazının Devamı

VİRÜSTEN DAHA TEHLİKELİ

30 Mart 2020

1950’li yıllarda bir İngiliz şilebi, Portekiz’den aldığı şarapları İskoçya’ya götürür. Demir attığı limanda yükünü boşalttıktan sonra şilepte çalışan denizcilerden biri, unutulan şarap kolisi kaldı mı diye denetlemek üzere soğuk hava deposuna girer. Onun içeride olduğunu fark etmeyen başka bir denizciyse kapıyı dışarıdan kapatır. Depoda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar ama kimseye duyuramaz sesini... Çakısıyla içeriden açmaya çalışır kapıyı, mümkün değildir. Boş şilep, yeni yükünü almak üzere Portekiz’e doğru yola çıkar.
Mahsur denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağının da bilincindedir. Kapıyı açamayan çakısıyla çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar.
Günbegün adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücuduna önce uyuşturucu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl

Yazının Devamı

RESTORANLAR KAPATILMALI MI?

23 Mart 2020

Virüsün hızla yayılmasını önlemek için alınan tedbirler, yeme-içme sektörünü durma noktasına getirdi. Kapatma kararında alışveriş merkezi ve restoranlar yer almıyor ama bir süreliğine ünlü pek çok mekan ve AVM kendi iradesiyle faaliyetlerini durdurdu. TURYİD de çok duyarlı hareket ederek, etkinlikleri iptal etti. Öncelikle sağlımız, canımız çok önemli. Bir de umut tabii... İnsan sağlığını kaybedebilir ama ciddi tedavi ve ilaçla sağlığına kavuşabilir. Bu hastalığı da yenecek Türk toplumu. Dileğim en az hasarla atlatmamız.
Para kaybederse insan tekrar kazanabilir. Küllerinden doğan o kadar çok iş insanı tanıyorum ki...Ama ümidini kaybedince insan her şeyini kaybediyor. O nedenle evlerimizde güneşli ve sağlıklı günleri beklediğimiz şu zamanlarda umudumuzu kaybetmeyelim.

Hijyen durumu denetlenmeli

18’inci yüzyılda acı çeken hastalara şifa olacağını, tatsız tuzsuz soslara lezzet katacağını garanti ettikleri, ‘restoran’ denen ve esası bulyona dayanan ilaçlarla ilgili uzun tarifler pek çok Fransızca yemek kitabında

Yazının Devamı