Süreyya Üzmez

Uzun zamandır adını sıkça duyduğum mantı, makarna ve zeytinyağlılarıyla ünlü Cümcük Restoran’a, geçtiğimiz hafta yolum düştü. Ankara’da makarna ve mantı sevenlerin uğrak yeri olan Cümcük; minik bahçesi, sevimli dekorasyonu, vitrinli dolabındaki birbirinden güzel yiyecekleri ve sizi girişte sıcak karşılayan çalışanları ile cici bici bir yer.
Menüye bakmadan önce soğuk dolabından seçerek başlıyorsunuz yemeğe ama seçeneklere karar vermek zor. Çerkez tavuğundan Girit ezmesine, vişneli yaprak sarmadan çiğ köfteye kadar gördüğüm her şey kışkırtıcı burada... Satın Alma Müdürü’m Talat Kılıçarslan ile zeytinyağlı bamyayı ve yaprak sarma çeşitlerini denedik. Tabii ki vişneli yaprak sarma favorim.
Cümcük; ev makarnası, erişte demek... Burası unutulmaya yüz tutmuş emek gerektiren lezzetlerin üretildiği bir mekan.

Cümcük merakı

“Her şey altı yıl önce Almanya’ya yaptığımız bir fuar ziyaretinde başladı” diyor Erman Şatıroğlu. “Fuar alanında (Ambiente) karnımız

İlkokulda ezberlediğimiz, Türkiye’nin coğrafi konumunu tanımlayan ‘36-42 kuzey paralelleri ile 26-45 doğu meridyenleri’ o yaşlarda bize sadece rakamları ifade ediyordu. Bugün ise paha biçilmez değerleri içinde barındıran toprakların sınırlandığı Anadolu’yu çok daha farklı algılıyoruz.

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, belediye başkanlarını Ankara’da toplayınca bazıları ile Trilye’de tanışma olanağım oldu. İş insanı değerli dostum Uğur Girginkaya, Avşa, Marmara Adası ve Bigadiç belediye başkanlarıyla birlikte geldi. Bigadiç Belediye Başkanı İsmail Avcu’nun heyecanlı turşu yapımı anlatımından çok etkilendim.

Bağırsak dostu...

Ben dahil pek çok arkadaşım, Amerika’dan getirttiğimiz gıda takviyesi probiyotik hapları kullanıyoruz yıllardır. Bize ne oldu böyle? Doğal üretimlerimizin farkına yabancı ülkelerin insanları varırken biz uzaklaştık. Halbuki çocukluk yıllarımda akşamüzeri Çanakkale’de seyyar arabasıyla kordon boyuna çıkan Turşucu Ali’yi, Turşucu Hakkı’yı dün gibi hatırlıyorum. Tertemiz

1 Haziran’dan sonra sahillerde yazlığı olan, özellikle 65 yaş üzeri Ankaralılar, yaz aylarının sonuna kadar kalmak üzere şehirden ayrıldı. Sağlıklı beslenmeye özen gösteren bu grubun ayrılması balık restoranlarını olumsuz etkiledi. Ama Ankara bu dönemde hiç boş kalmadı.
CHP Kurultayı otel ve restoranları bir hafta kadar canlı tuttu. Kulis için önceden gelen partililer mekanlarda buluştu.
Nisan-mayıs aylarında ülkeler arası ziyaretlerin kısıtlanmasıyla ertelenen diplomasi ziyaretleri de hız kazandı. Geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Katar Savunma Bakanı Halid bin Muhammed el-Atiyye ve Libya İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı ağırladı. Ankara’dan ayrılmadan önce Trilye’de balık ve deniz ürünlerinin sunulduğu yemekte buluşan üç bakanın samimi ve içten davranışları dikkat çekti. Karargahlarda uzun yıllar çalışan Bakan Akar, gerçekten diplomasi ve protokol gurusu. Ağırladığı konuklarına kendi evlerindeymiş gibi hissettiriyor.

Sempatik bakan

Yabancı konukların misafir edilmesinde en önemli konu elbette Covid-19

Başkent Ankara’da koronavirüs vakalarında son zamanlarda artış gözlenirken tedbirlere sıkı sıkıya riayet eden önemli bir grup insan ve restoran, normal hayatına devam ediyor. Bunlardan bir tanesi de son zamanların gözde iş merkezi Maidan’da yeni açılan Meksika restoranı Ranchero. Başkent Ankara’da koronavirüs vakalarında son zamanlarda artış gözlenirken tedbirlere sıkı sıkıya riayet eden önemli bir grup insan ve restoran, normal hayatına devam ediyor. Bunlardan bir tanesi de son zamanların gözde iş merkezi Maidan’da yeni açılan Meksika restoranı Ranchero. Geçtiğimiz hafta akşamüzeri ziyaret ettiğim Ranchero’da yemek saati olmamasına rağmen kalabalık bir müşteri grubu vardı. Üstelik Ankaralılar’ın çoğunun tatilde olduğu bir dönemde... Restoranda tüm tedbirler alınmış.  

Sos ağırlıklı...

Mekan, yeni gelişen bölgede olduğu için konum avantajına sahip. Güzel bir ambiyansı var. Tavanlar yüksek. Günün her saati yaşayan bir havası var. Baba Rıza Tanyeri, oğulları Fatih ve Faruk’a teslim etmiş Ranchero’nun

Sadece Türk damak tadının değil, dünyanın vazgeçilmezi haline gelen hamburgerin adının nereden geldiğiyle ilgili rivayetler çok... ‘Ham’ kelimesinin İngilizce’deki anlamı, ‘domuz bacağının üst kısmının tuzlanıp kurutularak yapılan yemek’ olarak anlatılsa da hakikatle hiç alakası yok.
Hamburgerin tarihi Orta Asya’ya kadar uzanır. O zamanlar savaşçı Tatarlar, çiğ et tükettiklerinden bu eti eyerlerinin altına koyuyorlardı. Uzun seferlerde atın hareketleri sonucunda bu etin az da olsa piştiğini keşfettiler. Zamanla eti eyerden çıkartıp, tuz, biber ve soğan ilave ettiklerinde daha lezzetli olduğunu anladılar. Bugünkü ‘Tatar Bifteği’ böyle ortaya çıktı.

Hamburg ilişkisi

Almanya’nın deniz kenarında konuşlanmış şehri Hamburg, her zaman ringa balığıyla anılır. Hamburglu bir tüccar ticaret amacıyla gittiği Orta Asya’da 19’uncu yüzyılın ortalarında Tatar bifteğiyle tanışır. Almanya’ya getirip, ‘Hamburg bifteği’ olarak sunar. Daha sonra bir aşçı bu eti kızartarak servis eder, ona ‘Hamburg’a

Hayatı boyunca güneş doğmadan kalkan çalışkan insanlar, pandemi dönemindeki ev hapsinde yaşantılarının en zor günlerini geçirdiler. Bazılarının uzun süre evde kalmaktan rahatsızlanıp, aramızdan ayrıldığını gözlemlemem, beni çok mutsuz etti.

Çalışmak, bazı insanlar için yeme-içme gibi, birincil gereksinimlerdendir. Durdukları zaman bir süre sonra kalpleri de durur o insanların.

THY’de Kaptan Pilot olan, Harp Okulu’ndan sınıf arkadaşım Aslan Efecik’in 18 bin saate yakın uçuş tecrübesi var. Gökyüzünde martıların uçuşunu gözleyip, hava meydanında park halinde bekleyen uçağını düşündükçe günden güne eriyordu. Nihayet o da kuşlar gibi havalandı artık.

72 gün boyunca kasalarına bir kuruş para girmeden, eskiden imzaladığı çekleri, kredi borçlarını ödemeye çalışan restoranlar, 1 Haziran’da açıldı. Neyse ki korkulan olmadı... İbre yukarıya dönük ilerliyor. Özellikle güven sağlayan, hijyene ve temizlik kurallarına riayet etmesiyle tanınan restoranlarda doluluk oranı

Başkent Ankara uzun soluklu lokanta açısından oldukça talihsizdir. Kısa ömürlü lokantaların trend olup, akabinde kapanan mekanların sayısı ise çok fazla. Bunların arasında 60 yılı aşkın süredir geleneksel tatları yaşatan, her zaman istikrarlı klasikleşmiş bir esnaf lokantası vardır ki beni mıknatıs gibi çeker kendisine. Her gün çıkan 80 çeşit civarında yemeğin hepsi güzel. Esnaf lokantası denilince ilk akla gelen çorbadır. İki hafta önce restoranımın şefi Nihat Mecidiyeli’yle ziyaret ettiğim Ulus’taki Boğaziçi Lokantası’nda önce mutfağın önündeki tezgaha gittim ve gözlerimi doyurdum. “Göz doymadan mide doymaz” diye boşuna dememişler. Buraya gelince gurmeliğim gurmanlığa dönüşüveriyor. Jelatinli bir paça çorbası ile başladım. Muhteşem ve kokusuzdu... Kuzu tava, bamya sebzeli kebap ve kaymaklı ekmek kadayıfı... Hepsi birbirinden lezzetli... Hiçbir zaman beklentimin altında ayrılmadım buradan.
Malzeme kalitesinin önemi
Ticari kaygı nedeniyle ürün kalitesinden ödün verip, iyi

Turizm sektörüne büyük katkıları bulunan eski müsteşarlardan Savaş Küce’nin yıllar önce Karadeniz turizminin geleceği ile ilgili tespitlerini dün gibi hatırlıyorum ama onun verdiği süre çoktan geçtiği halde Karadeniz henüz keşfedilmedi.
Ordu ili bunlardan biri... Denizden, yaylalarına her tarafından bereket fışkırıyor.
Bölgede kurulan balık çiftliklerinde deniz suyunun soğuk olması nedeniyle ülkemizin diğer bölgelerine oranla daha lezzetli balıklar yetişiyor. Yemyeşil yaylalar özellikle küçükbaş hayvanların yetişmesinde muhteşem sonuçlar veriyor.
Havaalanının açılması Ordu’ya ayrı bir canlılık getirmiş. Zaten doğa tarafından imtiyazlı olan Ordu, aslında yaz tatilleri için ideal bir yer. Sıcak yaz günlerinde yaylada mı olmak isterseniz, deniz kenarında mı? Yoksa şehir merkezinden teleferiğe binip, doğayla uyumlu tesiste hem gözleri hem ruhu hem de mideyi doyurup hoş saatler mi geçirmek istersiniz? Hepsine yanıt verecek bir kent.

Fırtına vali atandı

Tunceli’ye üç yıl içinde sınıf atlatan Vali Tuncay Sonel,