Servet Yıldırım

Servet Yıldırım

servet.yildirim@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mart ayında enflasyon yüzde 1 ile piyasa beklentisinin iki katı arttı. Bu artış yıllık enflasyonu yüzde 11.30 ile 8.5 yılın zirvesine taşıdı. Havaların kötü olması, kur nedeniyle çiftçinin yakıt, gübre ve tohum maliyetleri artması gibi nedenlerle gıda fiyatları aylık yüzde 1.9 arttı. Son 5-6 aydaki kur artışlarının etkisiyle çekirdek enflasyon aylık yüzde 1.2, yıllık yüzde 9.5 arttı. Kısacası enflasyonda ciddi bir noktaya geldik.

Bundan sonra ne olur? Havalar düzelince gıda fiyat artışları yavaşlayacaktır. Kurdaki oynaklık sona erince fiyat geçişkenliği de azalabilir, hatta TL değerlenirse fiyatları aşağı çekici etki de görülebilir. Bunlar birincil etkilerdir, gelişmeler tersine döndüğünde onlar da tersine dönebilir. Nisan ve Mayıs’ta yıllık yüzde 12 ve üzeri görülebilir. Sonrasında düşer. Ama bir de ikincil etkiler var ki, esas problem oradadır, asıl tehlike enflasyon bekleyişlerinin bozulmasıdır. Düzeltmek zaman alır.

Haberin Devamı

2016’da büyüdük ama...

Bu noktada Merkez Bankası’nın itibarı çok önemlidir. Merkez Bankası’nın koyduğu enflasyon hedeflerinin ve yaptığı tahminlerin halkta bir karşılığı kalmaz, inandırıcılığı iyice zayıflamaya başlarsa bu para politikasının sadece bugününü değil gelecekteki etkinliğini de zora sokar.

- 2016’da ekonominin yüzde 2.9 büyümesi sevindirici çünkü beklenti çok daha düşük bir büyümeydi. Bu bardağın dolu tarafı. Boş tarafında ise bu oranın 2009’dan bu yana en kötü büyüme performansı olduğu gerçeği var.

- Türkiye ekonomisi son çeyrekte yüzde 3.9 büyümüş ama bu büyüme istihdam yaratmamış. Peki, ne olmuş? Bu 3 aylık dönemde işsiz sayısı 349.000 kişi artmış.

- 2016’daki yüzde 2.9’luk büyümeye ulaşılmasında ikinci ve üçüncü çeyrekler için daha önce açıklanan rakamların yukarı yönde revize edilmesi etkili oldu. Revizyonlar olmasaydı yüzde 2.5 dolayında bir büyümeyle yılı kapatacaktık.

- Geçen yıl ekonominin lokomotifi iç talep olmuş. Toplam 2.9’luk büyümenin 1.4 puanı, yani neredeyse yarısı hane halkının tüketiminden, 1 puanı ise devletin tüketim harcamalarından gelmiş. Yatırımların katkısı sadece 0.9 puan. İhracat ise 1.5 puanlık aşağı çekici etki yapmış. Yani tüketim ağırlıklı bir büyüme var.

Haberin Devamı

- 2016 ortasından itibaren iç talebi canlandırmaya yönelik bir dizi adım atılmıştı. Bunların sonuç verdiği dördüncü çeyrek büyüme detaylarında görülüyor. Son üç ayda özel tüketim harcamaları yüzde 5.7 artmış. Oysa bir önceki 3 ayda yüzde 1.7 daralmıştı. Referanduma giderken ekonomiyi daha da canlandırmak ve işsizliği aşağı çekmek için alınan kısa vadeli spot tedbirlerin etkisiyle bu yılın ilk çeyreğinde de 2016’nın son üç ayına benzer bir performans yakalanmış olabilir.

- Bir ekonominin iki çeyrek arka arkaya negatif büyümesi, diğer bir deyişle, daralması, durumuna ekonomistler teknik olarak resesyon diyorlar. 2016 son çeyreğindeki büyümeyle Türkiye ekonomisi teknik olarak resesyona girmekten kurtuldu.

Dış ticarette sorun kronik

Şubat ve mart ayı dış ticaret rakamları açıklandı. Özellikle Mart ihracatında güçlü bir artış var ancak ithalat da aynı şekilde artıyor. Dolayısıyla, ihracat artışı dış dengesizliğimizi gidermeye yetmeyecek.

Haberin Devamı

Türkiye gibi kronik dış ticaret açığı veren ekonomilerin en iyi ve müreffeh zamanları yüksek açık verdikleri dönemlerdir. En zor yıllar ise açığın daraldığı zamanlardır. Mesela, ekonominin yavaşladığı son 3 yılda açık 100 milyar dolardan 56 milyara kadar geriledi. Aynı şekilde 2000’de 27 milyar dolar olan açık, kriz yaşadığımız 2001’de 10 milyara indi. 1993 yılında 14 milyar doları bulan açık ise 1994 krizinin yaşandığı yıl 5 milyara düştü.

Açıklaması basit. Üretimde yüksek ithal girdi kullanan Türkiye büyümek için ithalata mecbur. Sadece büyümek değil ihracat yapmak için de ithalata bağımlı çünkü ihraç ürünlerin içerisindeki ithal girdi oranı da çok yüksek.

İkili ticarette kayda değer açık verdiğimiz 8 ülke var. Toplam 8 milyar dolar dış ticaret açığı olan yılın ilk 2 ayında açığın yüzde 39’unu Çin’e karşı vermişiz. Onu yüzde 31 ile Rusya, 10 ile Güney Kore ve 7.3 ile İran izlemiş. Malezya, Almanya, ABD ve Fransa da açık verdiğimiz ülkelerden.

Dengeyi sağlamanın iki yolu var. Ya bunlara ihracatı artıracağız ya da ithalatı kısıp aldıklarımızı içeride üreteceğiz. Rusya ve İran’dan enerji ithal ettiğimiz için kısa vadede ithalatı ikame etmek için yapacak fazla bir şey yok. Orta vadede enerji verimliliğini artırmak ve yenilenebilir enerjini payını yükseltmek tek yol. Ancak geri kalan ülkelerle olan ticarette yerli sanayinin ve üretimin yapısını değiştirerek dengeyi sağlayabiliriz. Bunlardan aldığımız bazı ürünleri yerli üretimle ikame etmeliyiz.

İhracatımızın yüzde 35’i düşük ve yüzde 62’si orta teknolojili ürünlerden oluşuyor. Asıl para eden yüksek teknolojili ürünlerin payı ise sadece yüzde 3 dolayında. Yani ağır ama ucuz ürünleri satıyoruz. İthalatta ise düşük teknolojinin payı yüzde 13, ortanın yüzde 71 ve yüksek teknolojinin ise yüzde 16 dolayında. İşte dengesizlik burada. Araba üretiyoruz deyip sadece koltuk, fren sistemi, camı ve çerçevesi gibi düşük teknolojili parçaları üretip, daha yüksek teknoloji gerektiren motoru ithal ediyorsak dengesizlik sürer gider.

ABD-Çin ticaret savaşı

Dünya piyasalarında gözler bugün Trump’ın Xi Jinping ile yapacağı görüşmelerde olacak. Trump, “Görüşmeler çok zorlu geçecek. Bu büyük açıkları ve istihdam kayıplarını daha fazla sürdüremeyiz” diyor. Bir de, görüşmenin öncesinde ABD dış ticaret açığının nedenleri konusunda araştırma yapılması talimatı vermişti.

Aslında ABD ticaret açıkları yeni bir mesele değil. 1970’lerden bu yana ABD dış ticarette sattığından fazlasını alıyor. Geçen yılki açık 502 milyar dolardı. Trump’a göre bu açıklar Amerikan ekonomisinden servetin ve istihdamın diğer ülkelere akması, fabrikaların bu ülkeler tarafından çalınması anlamına geliyor. Ticaret açığının 347 milyarı Çin’den kaynaklandığı için Trump’ın gözünde en büyük hırsız Çin ama diğerleri de var. Japonya ile 69 milyar, Almanya ile 65 milyar ve Meksika ile 63 milyar dolarlık açık var. İrlanda, Vietnam, İtalya, Güney Kore gibi toplam 15 ülke ABD’ye aldıklarından daha fazla mal satıyorlar. Trump bu konuya takmış durumda.

Ticaret açıkları siyah ve beyaz olarak ele alınamayacak konulardır. ABD’nin Çin’den aldığı malların önemli bir bölümü Çin’de üretim yapan Amerikan şirketlerinin malları. Mesela Çin‘de imal edilip ABD’ye satılan her bir iPhone cihazı ticaret açığına 300 dolarlık bir katkı yapıyormuş. Ancak Çinlilerin eline bu cihazın montajı ve taşınması nedeniyle sadece 6 dolar geçiyormuş. Geri kalan 294 dolar ise merkezi ABD’de olan Apple’ın kasasına gidiyormuş. Bu ticaret kavgası kolay çözülecek gibi değil. Eğer ABD Çin’den gelen mallara ek vergi koyarsa muhtemelen Çin de aynısını yapacaktır. Bu da ABD’nin 3’üncü büyük ihracat pazarının daralması ve bu pazara üretim yapan Amerikan işçilerinin işsiz kalması anlamına geliyor.