Servet Yıldırım

Servet Yıldırım

servet.yildirim@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir iki aylık rakamlara bakarak analiz yapmak doğru değil ama yine de ilk iki aylık dış ticaret rakamları bize bazı sinyaller veriyor.

Ocakta ihracat 2016’nın aynı ayına göre yüzde 18 artmış. Gerçi hala Ocak 2015’in 1 milyar dolar altındayız ama umutlu olmak için detaylar var. Dün de TİM şubat rakamlarını açıkladı. Geçen yıla göre bir iş günü eksik olmasına rağmen yine de yüzde 5.1’lik bir artış var. Ocaktan sonra şubatta da ihracat artışının devam etmesi olumlu ama hâlâ bundan 5 yıl önceki aylık ihracatın gerisindeyiz.

Haberin Devamı

Bu yılki ihracat temposunu belirleyecek olan 5 önemli pazar var: 1) İhracatımızın yarısına yakınını yaptığımız ve gümrük avantajına sahip olduğumuz Avrupa Birliği, 2) İkinci en büyük pazarımız Irak, 3) Bir zamanlar en büyük 5 pazarımızdan biri haline gelen ancak uçağını düşürdüğümüz için kapanan Rusya, 4) Yıllardır ambargo nedeniyle potansiyelinin çok altında performans gösteren ancak şimdi soluk almaya başlayan İran, 5) Yıllık 6 milyar dolar civarında mal sattığımız ABD.

İhracatımız toparlıyor

AB’de işler düzeliyor

- AB’ye ihracat ocakta yüzde 12 artmış. TL’nin sert değer kaybının AB’ye ihracatta olumlu etkisi olmuştur muhakkak ancak bu etkinin çok abartılacak boyutta olduğunu düşünmüyorum. Çalışmalar AB’ye ihracatta döviz kurunun etkisinin sınırlı olduğunu gösteriyor. Öne çıkan ana faktör ise AB’deki toparlanmadır. Avrupa Komisyonu’nun en son tahminlerine göre, AB’nin bu yıl yüzde 1.8 büyümesi bekleniyor. Bir önceki tahmin yüzde 1.6’ydı. Daha da önemlisi 2008’den bu yana ilk defa bu yıl bütün AB ülkeleri, krizde en çok etkilenen Yunanistan bile büyüyecek. Bizim ihracat pazarımız olarak özellikle önemli olan Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa, İspanya ve Hollanda 2016’da olduğu gibi bu yıl da büyümeyi sürdürecekler.

- Almanya’nın ardından ikinci büyük pazarımız olan Irak’a satışlar ocakta yüzde 48 artmış. Geçen yılın tamamında Irak’a 7.6 milyar dolarlık mal satmıştık. Bu yıl muhtemelen bu rakamı geçeriz ama burada hedef 2012-2014 yıllarındaki çift basamaklı ihracat rakamlarını aşmak olmalı. Sorunlu ama hemen yanı başımızda olması nedeniyle avantajlı ve de ihracatçılarımızın çok iyi bilip, tanıdığı bir pazar.

Haberin Devamı

- Rusya ile 2015 Kasım sonunda kapanan sayfa tekrar açıldı. Moskova ile ciddi bir güven krizi yaşandı. Eskisi gibi “Ne getirirsen getir alırım” havaları yok. Ruslar artık alacağı mallarda daha yüksek standart arıyorlar. Rusya çok büyük pazar. Üstelik ekonomik olarak toparlanmaya başladılar. Paraları değerleniyor, yaptırımların etkisinden çıkıyorlar, petrol ve gaz gelirleri artıyor. Rusya’ya sırtını dönüp Afrika’daki küçük pazarlarda fırsat kovalamak yanlış olur. Rusya bizim için küsülecek en son pazarlardan biridir. Ocakta bu ülkeye yapılan ihracatın yüzde 59 artması önemlidir. Önceliğimiz Rusya’yı ihracatçılarımız için tekrar istikrarlı bir pazar haline getirmek olmalı.

ABD’nin önemi ortada

- Ambargo öncesi İran’ın bizim toplam ihracatımızda yüzde 6 gibi önemli bir payı vardı. Yaptırımların kalkmasıyla İran yeninden küresel pazara entegre olmaya çalışıyor. İran ambargo nedeniyle yapamadığı yatırımları yapmak, arayı kapatmak zorunda. Ciddi ithalat talepleri olacak. Küresel pazarlara entegrasyon sürecinde, eğer derin siyasi ve jeopolitik ayrılıklar ile riskler yaşanmazsa, Türkiye ticaret ve yatırımlarda önemli roller üstlenebilir. Şu anda yüzde 4.4 olan ihracat artış hızının yıllık yüzde 15-20 dolayına, ihracatın ise 20 milyar doların üzerine çıkarılması hedeflenmelidir.

Haberin Devamı

- ABD Trump sonrası dünyada üzerinde herkesin en çok konuştuğu pazar oldu. Trump’ın ticareti kontrol etme hevesi bizi etkileyecek mi? Bu adımları atarken kafasındaki ülkeler arasında Türkiye’nin olduğunu sanmıyorum. Avrupa’da Almanya ve Asya’da Çin gibi ticaret fazlası veren ülkelere gözünü dikmiş durumda. ABD’ye ihracatın yılın ilk iki ayında yüksek oranda artması iyimserlik yaratıyor. Nitekim ihracat eğilim anketlerinde hedef pazar tercihlerinde de ilk sırada yer alıyor.

Şov bitti, artık işe başlama zamanı geldi

İhracatımız toparlıyor

Göçmenler üzerine onca kışkırtıcı açıklamadan sonra Trump daha yumuşak bir tona geçti. Salı günü yaptığı konuşma önemliydi. Tüm dünya bu konuşmayı bekledi, her ülke, her kuruluş ve her yatırımcı kendisini ilgilendirecek ipuçları bekledi.

Kongre’deki konuşma bizim balkon konuşması dediğimiz türden bir konuşmaydı. Trump muhalefet ile arasındaki sorunları arka planda tutmaya çalıştı. Medyaya hiç dokunmadı.

Piyasalar konuşmada görmeyi umdukları detayları bulamadılar ama konuşmanın hedefi de bu değildi zaten. Son dönemde ortaya çıkan “Trump ABD’yi yönetemeyecek” şüphesini ortadan kaldırmayı hedefleyen bir üslup ve içerikle konuştu. Daha önce örneğini birçok ülkede yüzlerce defa gördüğümüz gibi gerçeklerle yüzleşen siyasetçinin bir manevrası gibiydi. Daha birkaç ay önce seçim kazanan bir siyasetçinin güven kazanmaya çalışması trajikomik bir olay olsa da Amerikalıların güvenini kazanmaya çalıştı.

Ekonomiye dair vergi reformu yapacağını, bir trilyon dolarlık dev altyapı hamlesinin başlayacağını ve Obama’dan miras kalan sosyal güvenlik yasasını gözden geçireceğini söyledi ama bunlar zaten biliniyordu. Piyasanın beklediği detaylardı, onları da Trump vermedi.

Hal böyle olunca, piyasalarda Trump değil aynı gün konuşan yerel Fed başkanları daha belirleyici oldu. New York ve San Francisco Fed başkanları mart ayında faiz artırım olasılığını güçlendiren şeyler söylediler. Sonuçta Fed’in 15 Mart’ta faiz artırma olasılığı piyasalarda yüzde 30’ların altından yüzde 70’in üzerine çıktı; dolar değerlendi.

Trump’a dönersek, hangisi gerçek Trump’tı, dünyaya tedirginlik ve umutsuzluk saçan tweet’leri atan Trump mı, yoksa Kongre’de yumuşak tonla konuşan mı? Gerçek olan tweetleri atandı ama biz bundan sonra uygulamalarda Kongre’de konuşan Trump’ı daha fazla göreceğiz çünkü “realpolitik” diye bir şey var.