Birincisi 27 Nisan 2004 yılında Almanya'nın Köln şehrinde Türk - Alman Ticaret Odası'nın (TD - IHK) açılış törenindeydi, ikincisi ise 5 Mayıs 2005 tarihinde Grand Cevahir salonunda. Simalar ve sözler aynı, mekân farklı.27 Nisan'da Federal Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, "Türkiye'nin Avrupa için iki önemli anlamı var. Bunlardan biri ekonomik, diğeri de güvenliktir. Bizim için bunlar, sizin için de AB üyeliği önemli. Bu durumda çıkarlarımız birleşiyor. Verdiğimiz sözün arkasındayız" diyordu.Kritik bir dönemdi, 17 Aralık AB Brüksel zirvesinden müzakere tarihi almak için yollara düşen bir Türkiye vardı.Bugün 3 Ekim'e yürüyoruz...Schröder'in dün TD - IHK toplantısında yaptığı konuşmanın sonundan başlamak istiyorum:"Sayın Başbakan, Sevgili Dostum, son derece önemli bir dönemde bu toplantı yapıldı. Acaba Türkiye AB yolunda kararlılığını sürdürecek mi, tartışmaların yapılıyor. AB yolunda siz de, biz de kararlılıkla ilerlediğimizi ortaya koyduk.""Türkiye derinlemesine reformlara kendisini adadığı için bu tarih alındı. Erdoğan'a takdirlerimi ve saygılarımı sunuyorum" diyen Şansölye Schröder, aynı gün Almanya basınında kendisine yönelen "Türkiye'yi umutlandırıyor" yolundaki eleştirilere de İstanbul'dan yanıt verdi:"Almanya ve AB basınında Türkiye'de zorluklar olduğunu okuyoruz. Kim düşünürdü ki, bu yol zahmetsiz olsun. Türkiye kendi halkının içinde zihniyet değişikliği yaşıyor. Önemli olan ara sıra zorluklarla karşılaşmak değil, kişinin iradesidir. Bundan başka da siyasi görev yoktur. Ön koşulları sağlayan kendisi (Erdoğan) oldu."2001 krizini hatırlatan Schröder, "Kimse bugünkü istikrarı öngöremezdi" diyor.Schröder'in köktendinci İslam tehdidi karşısında Türkiye'ye desteği şu sözlerle ortaya çıkıyor:"Uzun geçmiş ve gelenekler yetmez, iki ülke arasındaki ilişkileri bugünkü gerçekler belirliyor. Siyasi boyutta, güvenlik faktörü önem taşıyor. Orta Asya, Ortadoğu huzurlu değil."Schröder, ekonomik anlamda da iki ülkenin karşılıklı çıkarlarını öne çıkarıyor."Eğer Almanya'daki Türk işadamları 300 bin kişilik istihdam sağlamasaydı, bu istihdamı yaratmak bizim sorunumuz olacaktı. Aynı biçimde Alman yatırımcılar olmasaydı, Türkiye'nin de işi zor olacaktı" yorumunu yapan Şansölye kullandığı, "Win Win" ifadesi ile her iki tarafa da yarayan bir işbirliğinden söz ediyor.Erdoğan'ın da dış politika stratejisini açıklarken, sıkça kullandığı bir kavram (*); "Kazan - Kazan"...Ekonomik işbirliği alanlarını "Alt yapı yatırımları demiryolu, otoyolu değil yalnızca. Savunma sanayii, havacılık, otomotiv ve yan sanayi, tüketim malları" diye sıralıyor Schröder.Tam da bu noktada Schröder salonda alkışın dozunu yükselten bir açıklama yapıyor, panel masasında oturan Başbakan Erdoğan'a dönerek..."Tarım ve turizm ile de ilgilenmeliyiz. Sayın Başbakan, bu alana Kuzey Kıbrıs'ı da dahil etmeliyiz. Orada da önemli rol oynamalıyız. Adanın o kesimine refahı götürmeliyiz. (Schröder'in konuşmasının bu bölümünde Ermenistan'a Almanya'nın vaat ettiği 10 milyon euroluk yardım paketini anımsadım. Ekonomik iyileşme ve huzurun kardeşliği!) Bu şekilde iki kesim arasında barışçıl gelişmelere yol açmış olmaz mıyız?"Kongreye gelen Alman yatırımcıların üzerinde durduğu "avanatajlı alan" gençlik ve eğitim oldu. AB'nin eğitimli genç nüfusa ihtiyacı vurgulandı. Schröder'e Marmara Üniversitesi'nin verdiği Fahri Hukuk Doktoru unvanı anlam kazandı.Toplantının en "kaynamış iki toplum" mesajı ise panele konuşmacı olarak katılan tek Türk göçmen işadamı, Baktat Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baklan'dan geldi. Almanya'da 1200 kişiyi istihdam eden, yılda 60 milyon euro ciro gerçekleştiren Baklan'ın, Türk işadamlarını Almanya'nın güneyine yatırıma daveti etmesi Alman konuşmacıları da etkiledi."Made in Germany" markasının kalite imajını vurgulayan Federal Orta Ölçekli İşletmeler Birliği Başkanı Mario Ohoven, "Başarının yüzde 80'i psikolojik etkilerden doğuyor. Alman suyu kaliteli ama Almanya'da İtalyan suyu içiliyor. İmajı yükselten taraf kazanıyor" sözleri ile tamamladı.Toplantıya kayıtlı olarak katılan 329 Türk ve Alman işadamının, yeni yatırımdan çok, kartvizitlerinde iki ülkenin adresini taşıyanlar olduğunu söylemeliyim. syilmaz@milliyet.com.tr Son bir yıl içinde ikinci kez bu alkışları duyuyorum.