Her iki durumda da tezgah kurulmuş. American Enterprise Instituteden (AEI) burs alarak eğitimini tamamlayan Michael Rubinin Middle East Quarterly dergisinde yayımlanan "Yeşil Para, Türkiyede İslami Politikalar" yazısı ve Robert L. Pollockun Wall Street Journalda Türkiyeyi "Avrupanın Hasta Adamı" diye anan yazısı üst üste geliyor.AKP Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan, AEInın düzenlediği panelde her iki yazar ile karşı karşıya gelerek Türkiye savunması yapıyor. Kıbrısta izolasyonun kaldırılması, Kuzey Irakta PKKye karşı Amerikan yönetiminin aktif duruma geçmesi gibi beklentileri sıralayıp İncirlik Üssünün açılacağı haberini müjdeliyor. Türkiye, Ortadoğu coğrafyası kana bulanırken, ezan ile bayrak arasına sıkıştırılıyor. Bir yanda Amerikadan yankılanan "AKP ve yeşil sermaye" tezleri, öbür yanda Türkiye vatandaşlarının birbirine karşı giriştiği bayrak mücadelesi! Oysa bu konu dar çevrede Türkiyede tartışılıyordu. Geçtiğimiz günlerde DEİK Türk-Amerikan İş Konseyinin toplantısına konuk konuşmacı olarak katılan Başbakan Tayyip Erdoğanın Danışmanı ve Milletvekili Egemen Bağışa benim tarafımdan şu soru yöneltiliyordu: "Türkiyede Amerikan karşıtlığı tezleri, ABDden Türkiye ihraç ediliyor. Son aylarda Türkiyeyi ziyaret eden üst düzey ABD yetkililerinin sıklıkla bu konuya değinmelerinin ardında acaba İncirlik Üssü için bir pazarlık ortamı yaratma fikri mi var?" Bağış, "Bu sorunun muhatabı değilim. Sorumluluğu olmayanlar ABD-Türkiye ilişkisi hakkında konuşmasın, zirvede gerginlik yok" yanıtını veriyordu. Peki Mercan şimdi ABDdeki panelde eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Pearl ile birlikte ne arıyor? ABDden ihraç tezler Rubinin yazısında Türkiyedeki basından alıntılar vardı. Erdoğanın ABD gezisinde olduğu gibi 17 Aralık AB Zirvesinde de başrolde olan Danışmanı Cüneyd Zapsunun El Kaide örgütüne parasal destek sağladığı iddia edilen Yasin Kadı ile ortaklığı anılıyordu. Zapsu yazara itiraz etti... Ancak asıl merakımızı çeken ABDnin Erdoğan ile birlikte misafir ettiği Zapsuyu Pentagonda ağırlarken değil de bugün bu soruları sorma gereği hissetmesi. Oysa bu liste uzayabilirdi ve daha somut yeşil sermaye örnekleri verilebilirdi. Yazar, Zapsu ile yetiniyor!Bağış ve Zapsu ile dereyi geçemeyen AKP, Mercan ile ABDde yeni bir zemin yoklamasına gidiyor. Bu resmi iyi okumamız gerekecek. Önümüz, arkamız savaş! Resim iyi okunmalı Ulusalcılık, bağımsızlık, uluslararası bağımlılık tezleri gündemde yer tutacak. Kafamın bir kenarında bu notlarla cuma akşamı Suadiyede Kapkara Barda ilk kez sahne alan Özgür Kıyatı dinledim. Emekli Deniz Kuvvetleri komutanlarından Atilla Kıyatın oğlu. Kıyat, emekli olduktan sonra önemli çıkışlar yaptı. Kıbrıs, Ermenistan meselelerinde Türkiyenin kendine güvenen bir dış politika uygulaması gerektiğini savundu. TSKden emekli olan komutanların gelirlerini beyan etmelerini istedi.Kıyat çok keyifliydi. Üniversite öğrencisi oğlu Özgür Kıyat, görevi nedeniyle Belçikada bulundukları yıllarda yurdunun kokusuna kapılmıştı. Elinde sazı; Neşet Ertaş, Pir Sultan Abdal, Aşık Veysel, Aşık Mahzuni, Zülfü Livaneliden türküler okuyordu. Özgür Kıyat, müzik değil, halk müziği yapmak üzere yola çıktı. "Yurdun Kokusu Var" albümündeki müziği Zülfü Livaneliye ait olan "Güneş Topla Benim İçin" parçasının klibini çekmeye hazırlanıyor. Yine bir Anadolu gezgini Tayfun Talipoğlu yönetmenliğini yapacak.Sahnede geniş Türk Halk Müziği kültürü ve repertuvarı olan genç ile karşı karşıyayız. Beni daha da etkileyen manzara, onların "AKÖK" diye kısalttıkları "Atilla Kıyat Özgür-Kıyat Kültür Koridoru"... Baba oğul, evlerinin koridorunda karşılıklı yere oturup dinleti geceleri düzenliyorlar kendilerine. İki kuşak, biri silahla, öbürü sazıyla konuşmuş; türkülerde buluşmuşlar. Konser, Türk Halk Müziği şöleniydi ama daha da derinde olan; türküler kadar temiz yüreklerin bu topraklar için çağıldamasıydı. Özgür, ısrarlı istekler karşısında "Uğurlar Olsun!" ile bitirdi konserini."Bir keskin kalem" Uğur Mumcu, şimdi aramızda olacaktı da yeşil sermayeyi yazmak Rubine kalacaktı! syilmaz@milliyet.com.tr Yurdun Kokusu Var