Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Haysiyet Divanı ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Yönetim Kurulu Başkanı Can Pakere bu soruları yönelttim.Paker, "AB hedefine bakarım, yoldan sapma görmüyorum, Türkiye AB yolu üzerinde engel oluşturmamaya kararlı" diyor.Paker devam ediyor:"AKP seçimlerde siyasi geleceğini ABde gördü ve bütün gücüyle buraya yüklendi. Seçmene ise yolsuzluklar ve yoksulluğun üzerine gidileceğini vaat etti. Bunları bir araya getirdiğinizde orta sınıf siyaseti güdüldüğünü söyleyebiliriz. Üreten de, tüketen de, ABden talepleri olan da, orta sınıftır ve Başbakan bu merkezi kaybetmiyor."Paker, TESEVin son kamuoyu araştırmalarında yolsuzluğun ilk sıralardaki yerinin 14üncü sıraya düştüğünü, yoksulluğun/işsizliğin halen birinci sırada olduğunu da hatırlatıyor. İşsizliğe çözüm getirmenin hemen mümkün olmadığını da belirten Paker, "AKP seçmeninin başörtüsü, gelir dağılımı taleplerini hâlâ tatmin edemedi, bu nedenle çapraz baskılar altında" saptamasını yapıyor."TÜSİAD, sivil toplum olarak, her şeyi ölçmek durumunda değil, kendi görüşlerini açıklıyor" diyen Paker, Başbakanın üslubunu ise "tarz" olarak yorumluyor; üzerinde durmuyor.Paker, Diyanet ile ilgili bir araştırmasından yola çıkarak, "orta sınıf siyaseti" tezini güçlendiriyor."Diyanet kalksın diyen yoktu, ancak özerkleşsin, kadınlara daha çok hizmet etsin diyenler çoğunluktaydı. Kadın hakları, bireysel özgürlüklerin genişlemesi, devlet baskısından kurtulma orta sınıf talebidir. Orta sınıf siyasi güç kazanıyor." Başbakan neden bu kadar öfkeli? Patronlar Kulübü TÜSİADın polis şiddetine karşı siyasi sorumluluk beklentisine "Sorumluluk alanları içinde kalsınlar" türünden çıkışlar göstermesi ne anlama geliyor? TÜSİAD içinde gezinmeye devam ediyorum, adını vermeyeceğim ama bilin ki, görüşleri kurum içinde değer taşıyor..."Başbakanın sözlerini çok sert bulmadım, kendince bir yorum getirdi. TÜSİADın yalnızca ekonomi ile ilgilenmediği açık" diye söze başladı.Erdoğanın TOBB toplantısında "Eleştirinizi kamuoyu önünde yapmayın, gelin bize söyleyin" demesi, sivil toplum - iktidar ilişkilerine bakışını yansıtıyor.TÜSİAD bu yaklaşımı esas alır mı?Sanmıyorum. Kamuoyu önünde çıt çıkarmayan bir TÜSİAD, her ne kadar kapalı kapılar ardında sesini yükseltse de güvenilirliğini yitirir.Bir başka TÜSİAD üyesi ile daha konuşuyorum, kendisi aynı zamanda bir sivil toplumun başkanı da. İlginç olan, birbiri ile ilişkili olmasalar da Paker ile aynı siyasi yorumları yapıyor olmaları. Bakın neler diyor:"İhracat yapanlara bakın, kayıt dışı çalışanlar. AKP, her alanda ilkokul mezunlarının standartlarını yükselterek topluma katıyorlar. Siyasette, ekonomide onlar var. Ticaret odaları seçimlerine asılıyorlar, ne yapacakları önem taşımıyor, oraya gelmek istiyorlar. Siyasette sığlık hakim oluyor. Ekonomide göreceli iyileşmeye baktığımızda görmemiz gerekir ki, ilkokul düzeyinin yukarı çıkması, ülkeye de katkı sağlıyor."Fırtınadan sonraki sessizlikte aslında kayda girmemiz gereken bir incelik var. O da TÜSİAD açıklamasında polis şiddetine yönelik eleştiri dile getirilirken, Avrupa Birliğinden hiç söz edilmemesi ve bu meselenin tamamen bir iç demoktratikleşme talebi olduğunun vurgulanması.Başbakanın da kayda girmesi gereken işte tam bu nokta: Teknik anlamda popülizm yaparken, toplumun içselleştirdiği talepleri de görmek. syilmaz@milliyet.com.tr Kendince bir yorum