Bir futbolsever olarak önce Caner’e teşekkür etmek istiyorum.
Van Persie’nin dilinden anlayan bir tek o vardı dün... Doğru zamanda doğru yere yapılan ortada Hollandalı’nın neler yapabileceğini bize gösterdi.
Son günlerde Van Persie ile ilgili çok ilginç yorumlar ve eleştiriler okudum.
Çoğu zaman şaşırdım. Maçların hepsini yerinden izledim. Boşa ya da ezbere yaptığı tek hareket yok. Bırakın attığı pası, attığı adımda bile bir mantık ve hesap var. Tekte oynayıp tekrar pas bekleyip alamadığı sayısız pozisyon oldu sezon içinde. Bunlar zaten toparlanma sürecinde olan bir golcüyü bitirir. Bu yüzden yapılması gereken, doğru anda topu Van Persie ile buluşturmak. Bu kadar basit...
Van Persie’nin yanısıra öne çıkan diğer isimler Nani, Şener ve kaleci Ertuğrul oldu. Nani, doğrudan kaleye gitmenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Şener ise ‘Şuta nasıl hazırlanılır?’ dersi verdi. Ertuğrul da kendisinde ısrar edenleri yanıltmadı ve adeta “Volkan’dan sonra kale benim” dedi.
İlk antrenmandan dünkü maça kadar tam 27 gün geçti.
Bu kadar kısa süre içinde hem takımın yüzü hem de yapısı değişti. Oynanan hazırlık maçlarının tamamında takım ya agresifti ya da bunun için çabaladı.
Hepsinde hatalar olsa da her maç, her antrenman üzerine koyan bir takım görüntüsü vardı.
Takımdaki değişim daha da sürecek. Özellikle Van Persie gelince kim oynayacak, kim yedek kalacak? Bence buna Pereira bile henüz karar veremedi.
Bu sebeple planlanan Fenerbahçe’nin sadece küçük bir bölümünü izleme şansı bulduk geride kalan dönemde.
48 saat içinde Olympiakos ve Marsilya gibi iki güçlü takımı mağlup etmesi Shakhtar Donetsk maçı öncesi seviyeyi gösterdi.
Peki sarı-lacivertliler bu maça hazır mı?
Tribünler, uzun süre sonra “teknik direktörünün” ve “10 Numarasının” ismini haykırdı. Bir anlamda bu bile takımdaki değişimi ortaya koyuyor.
Nani, çok kolay adam geçiyor. Sow, attığı gollerde adeta “poz” verdi. Diego, maça yaptığı doğrudan etkinin yanı sıra, görsel olarak da taraftara keyif verdi.
Bu örnekler aslında Fenerbahçe’nin kadro yapısının ne kadar üst düzey olduğunu gösterdi. Daha Van Persie sahne almadı.
Sonuç olarak elde çok iyi ve yetenekli bir kadro var. Tek sıkıntı bu isimlerin birbirine alışması ve bir sisteme oturtulması. Mehmet Topal’ın dönüşü ile birlikte aslında tüm bu sorular da cevabını bulacak ve Fenerbahçe’nin tüm şablonu ortaya çıkacak.
Şu an için tek gündem; Shakhtar maçı. 28 Temmuz’a artık az kaldı. 11 yıllık bir sistem takımı olacak karşıda.
Fenerbahçe’nin takım ve kurgu olarak Shakhtar kadar etkili olması bu kadar kısa sürede beklenmiyor. Ama dünkü maç, kadrodaki birçok oyuncunun, gerektiğinde tek başına bile turu getirebilecek kapasitede olduğunu gösterdi. Ve bu da umutları arttırdı.
Dün akşam maça başlayan takımda geçen sezon sürekli 11’de oynayan tek isim Sow...
Yepyeni bir takım sahada. Kadronun yarısı değişmiş...
Yeni bir teknik adamla, yeni bir oyun sistemi üzerinde çalışılıyor...
Bir takım için yaşanacak en zor günleri geçiriyor Fenerbahçe...
Dolayısıysa Sivas gibi ciddi bir ekip karşısında sıkıntıların yaşanması da doğal... Fabiano, Ba ve Kadlec’in hataları ve uyumsuzluğu bunu ortaya koysa da aslında bu isimler daha çok alternatif olacak...
Zaten geri dörtlü ve kaleci oynanan iki maçtan sonra belli gibi... Esas konu ise orta saha ve hücum hattı...
Orta sahadaki diziliş ve isimler Fenerbahçe’nin bu sezonki yol haritasını belirleyecek.
Vazgeçilmez ve kilit isim her zaman olduğu Mehmet Topal olacak.
Fenerbahçeli futbolcular bugünkü derbinin kendileri için “tamam” ya da “devam” maçı olacağını düşünüyor. Ama buna rağmen bir panik durumu yok.
Kadronun yaşlı ve tecrübeli olmasının önemi işte burada ortaya çıkıyor. Bu tip maçları oynamış çok sayıda oyuncunun varlığı İsmail Kartal’ı rahatlatıyor. Mersin maçından sonra tam gün mesaiye geçildi. Takım gün boyu tesisteydi. Derbi öncesi tek sıkıntı Alper Potuk. Sezonun en kritik maçında tam olarak hazır olmayışı ciddi problem. Sakatlığı büyük ölçüde geçti. Kendini de iyi hissedince 18 kişilik kadroya alındı ama ilk 11’de yer alması büyük risk.
Takımdaki tüm oyuncular derbiyi bir fırsat olarak görüyor. Puan farkının 4’e çıkmasından sonraki ilk maçın lider ile olması futbolcuların tekrar havaya girmesini sağladı. Herkes derbinin kazanılması halinde şampiyonluğun tekrar en güçlü adayı olacaklarını düşünüyor.
Eğer Galatasaray maçı daha geç bir tarihte oynansaydı sürekli rakibinin maçını takip edip puan kaybetmesi beklenecekti. Maçını oynarken aklı da rakibinin mücadelesinde olacaktı. Bu açıdan bakıldığında derbi, sarı lacivertli futbolculara şampiyonluk yolunda kendi kaderini tayin etme şansı tanıyacak.
Fenerbahçe ciddi oynadı. Kendi evinde deplasman maçına çıksa da son haftalardaki kazanma alışkanlığını sürdürdü.
Lig maçlarında savunmada problem yaşanmıyor. Alves Egemen geçit vermiyor. Orta sahada Emre, Meireles ve Topal olmayınca da takım kazanıyor.
Kale zaten emin ellerde. Tek sıkıntı ileri uçta yaşanıyordu. Webo’nun iyileşmesi ve Sow’un Afrika Kupası’ndan hazır dönmesi çok önemli Fenerbahçe için...
Dünkü performans ve istekleriyle golcü transferi yapmayan yönetime “Sıkıntı yok” dediler ve güven verdiler.
Tek problem Emenike. Hâlâ boş pozisyonları kaçırıyor. Bu ikilinin formu Emenike’yi de kendine getirebilir.
Nijeryalı da toparlanırsa Fenerbahçe şampiyonluk mücadalesinde rahatlar. Hatta bunun yanına bir kupa daha ekler.
Başkan Yıldırım’ın Türkiye Kupası ile ilgili açıklamalarından sonra futbolcuların bu maçlara konsantre olması zor.
Çünkü takımın bir hedefi yok.
Önceki maçlara göre dün kötü bir performans vardı.
İki gence, sakatlıktan çıkan ve formsuz isimler de eklenince ortaya bir “takım” çıkmadı.
Kayseri ise aksine kupayı önemsiyor.
Doğal olarak Kayseri’nin daha etkili olduğu bir maç izledik.
Bu çerçeveden bakıldığında maçla ilgili eleştirilecek bir şey yok.
Maç içinde güzel detaylar vardı.
Dolu tribünler, Uygar’ın performansı, Emre’nin asisti, Topuz’un golü ve Altınordu’nun mücadelesi.
Ancak o pası ve bakışı görünce koptum maçtan.
Fenerbahçe’nin en büyük problemi Emenike.
İnsanları çileden çıkarmayı başardı dün yine.
Formsuz olmasına kimse bir şey demiyor.
Ama o ilk yarıdaki pası yok mu?