Futbol Federasyonu’nun bir sonraki sezondan (2021-22) başlayarak yabancı sınırlaması getireceği ve yeni uygulamanın 8+2+2 olacağı konuşuluyor. Yani 8 oyuncu sahada, 2 oyuncu kulübede, 2 oyuncu tribünde... Galatasaray dışında diğer kulüplerin büyük bir bölümü “sınırlama getirilmesini” destekliyor.
İşin garibi şu... Sınırsız yabancı var ama tercih size ait... Kimse size “Sınırsız yabancı alın” diye dayatma yapmıyor. Tercih sizin... İsterseniz 3-5 yabancı ile oynarsınız, isterseniz takımın tamamını “yabancı” yapabilirsiniz. Bizim kulüpler rahata ve hazıra alışkın ya, takımları tıka-basa yabancı ile doldurdular. Alan da kendileri, şimdi “Yabancıya sınırlama gelsin” diyen de kendileri...
TFF’nin yerinde olsam, “Yabancı sınırlaması” ile uğraşacağıma, ilk on birlerde altyapıdan oyuncu oynatma zorunluluğunu getiririm. Şimdi kulüpler her yabancı transfer için, TFF’ye futbolcu başına belli bir fon öderken, TFF olarak altyapıdan ilk on birde oynayan her futbolcu için kulüplere futbolcu başına önemli bir prim veririm. Yabancı yasağı değil,
Gazetelerde, “Fenerbahçe, İrfan Can ile Edin Visca ‘yı istiyor” diye okuyorum. Meraklandım, Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ’ı aradım. Önce eşiyle birlikte sağlıklarını sordum, maşallah son derece iyiler.
Başkan’a sonra, “Nedir bu İrfan Can ile Edin Visca işi, Fenerbahçe’den teklif aldınız mı?” dedim. Başkan çok kesin cevapladı:
“Ne Fenerbahçe, ne de bir başka kulüp... En ufak bir teklif yok. Hepsi yalan, hepsi palavra” dedi.
“Peki ya teklif gelirse” dedim. Başkan, “Bu konuların sırası değil... Ortada şampiyonlukta çok ididalı olan bir takımımız var. Şu anda sadece lige ve Avrupa Kupası’na odaklıyız. Kaldı ki teklif yok” dedi.
Başakşehir’de sezon sonu Clichy, Demba Ba, Gökhan İnler, Robinho ve Elia’nın sözleşmeleri bitiyor. Başkan, Clichy ile eğer kontratında bir indirime giderse seneye de devam etmek istediklerini söyledi.
Başkan, “Tabanca gibi adam” tanımlamasını yaptığı Enze Crivelli’den çok umutlu olduklarını, henüz 24 yaşında olan Fransız golcü ile 4 yıllık
Almanya devletiyle, milletiyle dünyanın tartışmasız en disiplinli ülkesi... Başkaları gibi işini, “Şansa, kadere, kısmete” bırakmaz. “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” demez. Bir adımı atarken kılı kırk yarar. Almanya’nın ve bir Alman’ın yaşam felsefesinde “Sıfır risk” esastır.
Bütün bu özellikleri taşıyan Almanya bunlara rağmen, Avrupa’da ligleri en erken başlatan ülke oldu. Salgında Almanya’da 8 bin ölüm vakası var. Bizde 4 bin... Almanya bizim iki katımız... Türkiye’de 12 Haziran’da ligler başlayacak diye kıyamet koparken, Almanya oynamaya başladı bile... Biz mi çok panik yapıyoruz, Almanya mı çok aceleci davrandı, bu tartışılır ama Alman anlayışının boşa kürek çekmeyeceği asla tartışılmaz.
Bütün bunları düşünerek televizyonun başına oturdum. Önce Karlsruhe-Darmstand, sonra Dortmund-Schalke, hatta değiştirerek Leipzig- Freiburg maçlarını büyük bir dikkatle izledim. Ne yapıyorlar, neyi yapmıyorlar, nasıl önlem almışlar, ikili mücadeleler nasıllar, futbolcular, kaçak mı
Başkanlık bir insan için en büyük şeref, haysiyet, onur, gurur olmalı... Bir insanın hayatında kolay elde edemeyeceği kutsal bir unvan... Bir insanın ailesine, evlatlarına, akrabalarına bırakacağı, parayla pulla alınamayacak en büyük miras...
Tarihin sayfalarında, kulübün müzelerinde yer alacak bitmeyen bir zenginlik...
Hele asırlık bir kulübün başkanıysanız, hele işler iyi gidiyorsa... Güç elinizde, milyonlar peşinizde...
Açamayacağınız kapı, ulaşamayacağınız insan yok.
Öyle bir güç, öyle bir şöhret ki, yolda yürüyemezsiniz, lokantantada rahat yemek yiyemezsiniz. Herkes peşinizde...
***
Ama her nimetin, bir külfeti var... Şanın, şöhretin, gücün, bu bulunmaz nimetin bedelini ağır ödüyorsunuz.
Fransa Hükümeti, ligleri mevcut haliyle “tescil etti” ve PSG’nin şampiyonluğunu, Toulouse ile Amiens’in küme düştüğünü ilan etti. PSG zaten bir maç eksiğine rağmen en yakın rakibi Marsilya’dan 12 puan öndeydi. Touloues ile Amiens, tehlike bölgesine “Demir atmış” ve üstlerindeki rakiplerinden puan olarak çok geride kalmıştı. Bu çok net tabloya rağmen, Avrupa kupaları için mücadele eden Lyon, bu karara itiraz etti ve mahkemeye gideceğini açıkladı.
İngiltere’de Liverpool, bitime kısa bir süre kala en yakın rakibinden tam 25 puan önde... Şampiyonluğunu zaten çoktan ilan etti. Buna rağmen İngiliz kulüpleri toplandı ve yarım kalmış bir ligin “tescil” edilmesinin futbolun ruhuna aykırı olduğunu belirterek, şartlar izin verirse maçları tamamlamak istediklerini açıkladı.
Dilerim bizde kalan maçlar oynanır ve lig tamamlanır. Ama şartlar izin vermezse ve lig tamamlanamazsa ne olur? Lig bu haliyle tescil edilir mi? Bizde hem şampiyonluk yarışında, hem tehlike bölgesinde Fransa ve İngiltere’de
Önce Kulüpler Birliği Başkanı Mehmet Sepil açıkladı, sonra TFF Başkanı Nihat Özdemir... Ligler büyük olasılıkla ve iyimser bir beklenti ile 12 Haziran’da başlayacak. Gerçi Nihat Başkan, kalan 8 haftayı oynatmak için 10 alternatife sahip olduklarını söyledi. Ancak ortada doğal olarak akla takılanlar var.
* Nihat Başkan da, Başkan vekili Servet Yardımcı da, “Takımlar yavaş yavaş hazırlanmaya başlasın” dedi. Ortam bunun için uygun mu? Takımlar toplu halde antrenman yapabilir mi, antrenmanda çift kale maç oynayabilir mi, futbolcular vücut vücuda mücadeleye girebilir mi?
* Ülkesine giden ve henüz dönmeyen, dönmek istese de mevcut şartlarda hava ulaşımı olmadığı için gelme şansı bulunmayan futbolcular olmadan, yani takımın yarıya yakını yokken, yeterli bir hazırlık dönemi yapılabilir mi?
* Çoğu kiralık olan ve sözleşmesi 31 Mayıs’ta biten yabancı oyuncular FIFA ve UEFA’nın “Ligler bittiğinde, kontrat süresi biter” uyarısına rağmen, gemileri yakıp “Nasıl olsa sözleşmem bitti” diye gelmezlerse ne
Nihat Ağabey’e, “Ne olacak bu kulüplerin hali...
Battı, batıyorlar” dedim. O da, “Sadece futbolcu borçları konuşuluyor. Oysa kulüplerin elektrik, su, stat kirası, uçan kuşa borcu var. Top Maliye Bakanlığı’nda... Yeniden yapılandırma uzak bir ihtimal değil” dedi
Ahmet Hakan’ın CNN Turk‘teki “Tarafsız Bölge” programında, şu salgın günlerinde ekranlardan tanıdığım ve sabrına, nezaketine, bilgisine hayran kaldığım Prof. Dr. Ateş Kara’yı dinliyordum. Ateş Hoca, ligin başlamasıyla ilgili soru üzerine, “Bunu bir ay sonra konuşalım” dedi.
Dikkat buyurun... “Bir ay sonra başlar” demedi, “Bir ay sonra konuşalım” dedi. Bunu söylediğinde 20 Nisan’dı. Yani 20 Mayıs’ı işaret etti. Buna rağmen Kulüpler Birliği Başkanı Mehmet Sepil, “12-13-14 Haziran’da iyi ihtimal başlarız” deyince, bu tarih bana “fazla iyimser” geldi.
Nihat Ağabey’i (Özdemir) aradım, “Anılan tarihte başlar mı?” dedim, “başlar” dedi ve anlattı:
“Sağlık Bakanlığı ile konuşuyoruz, Bilim Kurulu ile
Fenerbahçe’de Emre Belözoğlu’nun sportif ve idari direktör olacağı konuşuluyor. Doğru karar... Emre’nin sadece sahada değil, yaşamında lider bir karakteri var. Takımı sarar sarmalar... Futbolcunun halinden de anlar, yönetimin halinden de... Bu işi yapar.
Ancak Emre’ye düşen bir başka büyük ve kritik görev var. Başkan Ali Koç’a yeri ve zamanı geldiğinde “dur” diyebilmek, “Hayır başkan” diye atabileceği yanlış bir adıma engel olabilmek...
Başkan Al Koç’a şimdiye kadar yönetimi ve çevresinde kimse, “Hayır başkan” diyemedi. Emre, özellikle transfer döneminde engin futbol bilgisi ile yanlış bulduğu bir başkan kararına mutlaka “hayır” demeli... Fenerbahçe’ye en büyük hizmet bu olur.
Fenerbahçe’de başkan Ali Koç’a, “Bu yanlış” diyebilen bir yönetici çıksa, başkanı ikna edebilse, belki de özellikle transferde bu kadar yanlış adım atılmaz, bu kadar derin hayal kırıklığı yaşanmazdı.
Elbette başkan Ali Koç da Emre Belözoğlu’nu sportif ve