- Günün ilk maçları, Galatasaray için Şampiyonlar Ligi için yeni bir davetiye çıkarttı… Evinde kaybeden Sivasspor, Galatasaray’a “ben istemem, buyrun siz önden geçin“ dedi… Belki bundan, belki kupada Alanya’ya elenmenin hırsından Galatasaray maça iyi başladı…
- 40. dakikaya kadar Alanya‘nın Galatasaray kalesine gittiğini görmedim… Sadece Galatasaray ataklarını karşılamaya çalıştılar…
- Alanya ilk atağını, ilk yarının son dakikasında yaptı ve golü buldu… Efecan‘ın ortasında, Marcao o topa hamle yapmasına rağmen nasıl dokunamadı… O zaman Cisse‘ye golü atmak kaldı…
- İnanılması zor bir pozisyon… Maç 1-0 devam ederken, Linnes‘in getirip bıraktığı topta Adem Büyük ile boş kalenin arası iki metreydi… Adem’in eli - ayağı dolaştı, vuramadı…
- O top döndü, maç 2-0 oldu… Öyle bir savunma anlayışı ki, evlere şenlik… Seri topu kontrol edeyim derken Cisse‘nin önüne bıraktı… Donk o topa daha yakınken, Cisse geldi,
Bazı filmler vardır, tamamını izlemeye gerek duymazsınız... 10 dakikalık tanıtım filmini izlediğinizde, sonunun nasıl geleceğini anlarsınız… Tıpkı Galatasaray-Trabzonspor maçında olduğu gibi… İlk 10 dakikayı izleyince 90 dakikanın nasıl geleceğini çok rahat anladık…
Trabzonspor, liderden 5 puan geride başladığı maçta sıkıntı, gerilim yaşayabilir, hatta panik yapabilirdi… Tam aksi oldu... Galatasaray başlangıçta acemi bir takım gibi panik yaptı, adeta eli-ayağı dolaştı…
Trabzonspor bu dakikalarda, futbol anlayışıyla, sahaya yayılışıyla, Ekuban’ın katılımıyla, hücum gücündeki etkinliğiyle “ben bu maçı kazanırım arkadaş“ diye bağırıyordu...
Buna rağmen ilk dakikalarda savunmasında ciddi hatalar yapan, hücuma çıkarken topları kaptıran Galatasaray sonraki dakikalarda çok önemli iki pozisyon buldu… Bulup bulacağı da bu oldu… Emre’nin kalabalıklardan sıyrılarak önce Feghouli’ye, sonra Belhanda’nın önüne braktığı “lokum“ gibi toplara bu iki futbolcu belki de kariyerlerinin en berbat vuruşlarını
TFF haftalar önce, ikinci lig maçlarının oynanacağını açıkladı. Takımlar ona göre hazırlıklarını yaptı. Aynı TFF geçen hafta yaptığı toplantıda bu defa maçların oynanmayacağını açıkladı.
Çıkanlara, düşenlere masa başında karar verilecek. Hadi grup birincileri çıkmalı... Çünkü zaten 2. lig gruplarından sadece birinciler çıkıyor, çıkacak ikinci takımı Play-off maçları belirliyor.
TFF çıkacak ikinci takımı belirlemek için mevcut şartlarda puan cetvelindeki sıralamaya göre, hiç olmazsa tek maçlık eleme grubu Play-off maçları oynatmalı ve bir üst lige çıkacak diğer takım böylece hakkaniyet içinde, kulise, baskıya boyun eğmeden belirlenmeli...
Maçları oynatacağınızı ilan edip takımları aylarca kampa sokturuyorsunuz, bu parasızlıkta dünyayı harcatıyorsunuz, sonra da “Oynatmıyorum” diye açıklama yapıyorsunuz . Bir karar bu kadar keyfi, bu kadar kolay alınmamalı? Bir konuda böyle şaşırtıcı ölçüde zikzak yapılmamalı...
“Bu kararı kulüplerle konuşup aldık”
Galatasaray ilk 5 dakikayı Başakşehir’e bıraktı, sonraki dakikaları kendine aldı… Bu dakikalarda kaleci Okan‘ın kendi hatasından kaynaklanan tehlikeyi, yine kendisi önledikten sonra özellikle ilk yarı sonuna kadar neredeyse yere yatmadı…
Galatasaray maçın her dakikasında çok olgun ataklarla Başakşehir kalesine geldi… Kenarlardan gelen toplar orta sahadan ileri çıkan futbolcularla buluşunca Başakşehir defansif anlamda sıkıntı çekti… Bu dakikalarda önce Emre Akbaba sonra Saracchi‘nin uzaktan şutu Mert duvarına çarptı…
Galatasaray kenarlardan iyi bindirdi… Ömer Bayram’ın ortaları genellikle Caiçara‘dan dönse bile arkadan bindiren Saracchi’yi iyi toplara kaldırdı… Sağdan Feghouli, hatta gerilerden gelen Linnes merkeze etkili toplar attılar… Ama “bu golcü yokluğunun gözü çıksın”… Kim derdi ki gün gelecek, Galatasaray oynatacak santrfor bulamayacak…
Aslında santrforları konuşuyoruz ama, stoper yokluğunda zorunluluktan bu görevi yapan Donk ile Lemina‘nın özellikle
Fenerbahçe, Süper Lig’in en ağır futbol oynayan, yürüyerek hücum eden tek takımı... Bu konuda rakibi yok.
- Fenerbahçe kadar bu ülkede yan pas, gereksiz pas yapan ikinci takım yok.
- Fenerbahçe yenik oynarken bile, takımın tek yaratıcı adamı Gustavo’yu savunmadan öne çıkartacak bir futbol aklı yok.
- Fenerbahçe’de attığı deparlarla takımı rakip savunmanın arkasına taşıyacak kanat oyuncuları yok.
- Fenerbahçe son 10-15 yıldır hep iyi stoperlerle oynarken, şimdi o kaliteyi taşıyan stoperler asla yok.
- Fenerbahçe’de kornerlerden, frikiklerden gelen, her yüksek topa kafayla çıkıp vuracak, gol yapacak oyuncu yok.
- Fenerbahçe’de Vedat Muriç’e rağmen gerçek, vurduğu gol olan bir santrfor yok.
- Fenerbahçe takımında Gustavo dışında takımın kalitesini ve gerektiğinde yüksek gerilimi taşıyacak futbolcu yok.
Galatasaray geçen hafta Rize maçına “berbat“ bir başlangıç yapmıştı… Aradan sadece 7 gün geçti… Galatasaray, Gaziantep maçına bu defa “süper“ bir başlangıç yaptı… Üstelik ciddi anlamda eksik bir kadroyla… Gece ile gündüz kadar farklı bir Galatasaray…
Galatasaray’ın bu hızlı dakikalarında Gaziantep takımı özellikle savunmadan çıkarken panik futbolu ve çok ciddi pas hataları ile Galatasaray değirmenine adeta su taşıdı… Daha ilk dakikada Falcao, kariyerini inkar eden bir vuruş yapmasa “dakika bir, gol bir“ olurdu…
Galatasaray’ın hızlı başlangıcı sırasında Gaziantep her zaman bilinen hızlı hücumuyla iki kontra yakaladı… Vursa Galatasaray’ı devirirdi… İki pozisyonda da Güray şaşılacak derecede beceriksiz işler yaptı… Birincisinde boş kaleye ıskaladı, ikincisinde topu iyi kontrol edemeyince, üç metreden gol vuruşu yapamadı… Güray’a golleri ve iyi futbolu hatırlaması için Fenerbahçe maçları lazım...
Galatasaray’ı,
Fenerbahçe sezonun iyi başlangıçlarından birini yaptı. Sahanın her yerinde Trabzonsporlu oyunculara basmaya ve kendi yarı alanına hapsetmeye çalıştı. Bunu başardı da... Ama göz açıp kapayıncaya kadar geçti bu görüntü... Ortaya Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki “derin kalite farkı” çıktı. Fenerbahçe 10 pas yapıp Trabzonspor ceza alanına zor yaklaşırken, Trabzonspor ilk atağında Ekuban’ın 30 metrelik müthiş pasıyla ve büyük golcü Sörloth’un vuruşuyla golü belki beklediğinden de erken buldu.
“Kadersizin işi, muhallebi yerken kırılır dişi” misali, Sörloth’un gol vuruşunda topun Serdar Aziz’e çarpıp yön değiştirmesi ve kaleci Altay’ı çaresiz bırakması Fenerbahçe adına yaşanabilecek en büyük talihsizlikti.
Ama unutulmasın, Fenerbahçe 10 pas yaparak rakip ceza alanına zor gitti, Trabzonspor 30 metrelik mükemmel bir Ekuban pasıyla ilk atağında golünü buldu. Kaliten varsa, karşında da bu kadar uzun pasta rakibi kaçıran bir savunma anlayışı varsa, golü
Gazeteden “maçı yaz” dediler. Nasıl yazayım, kalem elden düşüyor. Havam-civam, moralim-motivasyonum, neyim varsa hepsi sıfırlandı. İflas edip kepenk kapatan tüccar gibiyim. Muslera hevesimi, heyecanımı, maç izleme merakımı aldı götürdü. Bu sakatlığa çok üzüldüm çoook... Gerçekten içim yanıyor.
Sanki bu sezon Galatasaray’ı reddediyor, istemiyor gibi... Bunun adı şanssızlık, uğursuzluk olabilir mi? Çok daha fazlası... Bir takımın başına ne kadar kötülük varsa, hepsi birden gelir mi?
Galatasaray maksimum güce ulaşmış, temposuyla, taktiğiyle, tekniğiyle ligin tozunu atarken, uzak ara Süper Lig’in en iyi takımı özelliğini kazanmışken “virüs”e yakalandı. Hızı kesildi, tavan yapan bütün göstergeler sıfırlandı. Ağır darbe yedi.
Bitse, bununla kalsa neyse... Önce Fatih Terim, ardından iki başkan vekili, virüsle maç yapmaya başladılar, neyse ki kazandılar. Ama kötü kader ağlarını örmeye devam etti. Ardından Başkan’ın çok daha ağır hastalığı...
Kabul edelim ki bu