Türkiye ile NATO arasında, Türk topraklarında “Patriot” (Vatansever) hava savunma sisteminin kurulması üzerinde varılan anlaşmanın askeri olduğu kadar (belki de ondan da fazla) siyasal anlamı var.
NATO Konseyi’nde kabul gören bu konudaki Türk talebinin hayata geçirilmesi için, şimdi bazı “teknik detaylar” üzerindeki işlemlerin de tamamlanmasını beklemek gerek. Örneğin, “Patriot”ların Suriye sınırına yakın bölgelerde, tam olarak nerelere konuşlanacağı, ABD, Almanya ve Hollanda’dan toplam kaç batarya getirileceği, bunların ne kadar zaman Türkiye’de kalacağı gibi...
Ancak NATO’nun Brüksel’deki merkezinde yapılan açıklamaların ışığında Türkiye’nin güneydoğu bölgesinde kurulacak olan bu füze sisteminin hangi amaçlarla kullanılacağı veya kullanılamayacağı oldukça açık. Amaç Suriye’den (sadece Suriye’den) gelebilecek bir hava saldırısının önünü kesmektir. “Patriot”lar bir savunma silahıdır; dolayısıyla bir saldırı gayesi ile kullanılması söz konusu değil.
Ayrıca Brüksel’de yapılan açıklamalar, “Patriot”ların, bir “tampon bölge” kurmak ve onu korumak amacı ile kullanılmayacağını yeterince ortaya koymuştur.
Kırmızı çizgi uyarısı
Türkiye ile NATO arasındaki “Patriot” anlaşmasının taşıdığı siyasal anlamı şu noktalarda özetleyebiliriz:
1) Türk Hükümeti’nin NATO’dan “Patriot” füzeleri talep etmesi, Ankara’nın günümüzde de Batı ittifakına gördüğü büyük ihtiyacı gösteriyor. Zaman zaman Türkiye’den Batı’ya yöneltilen sert sözlere rağmen, dış politikanın temel tercih ve öncelikleri değişmemiştir.
2) NATO, Ankara’nın talebini kabul etmekle, tehlike anında Türkiye’yi yalnız bırakmadığını ve onun yanında yer aldığını ortaya koymuştur. NATO aynı zamanda, yeni ortak savunma ve güvenlik konseptine uygun bir davranış göstermiş, Ortadoğu’daki bir tehlike karşısında, bir üyesinin talebiyle, caydırıcılık rolünü üstlenmiştir.
Tabii NATO’nun bu tutumu, hem Türkiye’ye büyük önem verdiğini, hem de Türkiye’yi ittifak içinde daha sıkı bağlarla tutmak istediğini gösteriyor.
3) Türkiye ve NATO, bu “Patrio”larla Beşar Esad’a “sakın Türkiye’ye karşı bir yanlışlık veya çılgınlık yapmaya kalkışma” uyarısında bulunuyor. Diğer bir deyişle bu şekilde Suriye’ye “Kırmızı Çizgi”nin nereden geçtiği sinyali açıkça verilmiş oluyor.
Şam diktatörünün yandaşı olan Rusya ve İran’ın da bu mesajdan gereken sonuçları çıkarması gerekir. Gerçi Moskova ve Tahran bu kararı sert bir dille eleştirdiler, ama bu tür beyanlar, Suriye konusundaki kamplaşma da dikkate alınırsa, daha çok siyasal amaçlarla yapılıyor. Önümüzdeki hafta Türkiye’ye gelecek olan Rus devlet başkanı Putin herhalde Türk liderleriyle görüşmelerinde ikili işbirliği üzerinde durmayı ve “Patriot”lar konusunda havayı bozacak çıkışlar yapmamayı tercih edecektir.
Modernizasyon ihtiyacı
Aslında “Patriot”lar Türkiye’ye ilk kez gelmiyor. Daha önce Irak’taki olaylar nedeniyle de bu füzeler (gene aynı tür tepkilere rağmen) Türkiye’de konuşlandırılmıştı. O zaman da amaç caydırıcılıktı.
Bu vesile ile Türkiye’nin, günümüzde ve bölgemizde olanlar da dikkate alındığında, bu tür savunma silahlarına sahip olmamasının eksikliği ortaya çıkıyor. Bu yüzden Ankara, NATO’dan ödünç olarak “Patriot”lar talep ediyor.
Kuşkusuz bu eksikliğin ülke kaynaklarıyla hemen giderilmesi mümkün değil. Ama son olay, TSK’daki modernizasyon hareketinin hızlandırılması ihtiyacını bir kez daha gözlerin önüne seriyor.