Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uluslararası toplantılar için önemli bir merkez haline gelmiş olan İstanbul’un bu hafta ev sahipliği yaptığı konferanslardan biri de Arap Baharı ile ilgiliydi.
Merkezi Ankara’da bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK)‘ın ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Rand ile ortaklaşa düzenlediği ve Arap ülkelerinde demokrasiye geçiş sürecini konu alan çalıştaya Tunus’tan Yemen’e, Mısır’dan Suriye’ye kadar çeşitli Arap ülkelerinden 30 eski başbakan, bakan, siyasetçi ve kanaat önderleri katıldı.
Çalıştayın amacı, Arap uyanışı ile sarsılan bölge ülkelerinin otokrasiden demokrasiye geçiş sürecinde karşılaştıkları güçlükleri ve sorunları dile getirmek ve yaşadıkları deneyimleri paylaşmaktı.
Bir kısmı demokrasiye geçiş mücadelesinde aktif olarak yer alan katılımcıların başlıca özelliği, ister İslamcı ister laik-liberal kesimden olsun, otoriter sistemden özgürlükçü, çoğulcu düzene geçişi, ana hedef saymalarıdır. Diğer bir deyişle toplantılarda konuşmacılar ideolojik tercihlerini değil, demokratik önceliklerini ön planda tuttular.

Aşırı akımlar
USAK ve Rand analistlerinin de katıldığı bu çalıştayda öne çıkan başlıca konuları şöyle özetleyebiliriz:
-Arap Baharı, şimdiye kadar başarılı olduğu ülkelerde bir “kutuplaşma”ya yol açmıştır. Diktatörlük döneminde ağır baskı altında tutulan ideolojik ve siyasal hareketler, rejim değişikliğinden sonra yüzeye çıkmıştır. Özellikle Mısır’da görüldüğü gibi, iyi örgütlenmiş bulunan Müslüman Kardeşler ve de Selefiler gibi İslamcı gruplar, yeni siyasi düzende öne geçmeyi başarmışlardır. Ama sonuçta, konferansta da belirtildiği gibi toplumsal farklılıklar ve hatta sürtüşmeler ortaya çıkmıştır. Bir bakıma bu çok seslilik, demokrasinin doğal bir sonucudur. Ancak şiddete dönüşmemesi şartıyla...
- Bazı konuşmacılar, toplumdaki radikalleşmeden duyulan endişeleri dile getirdiler. Bu durum özellikle Libya’da ve Mısır’da görülüyor. İlginç olan nokta, Müslüman Kardeşler’in dahi, daha radikal İslamcı grupların ortaya çıkmasından rahatsızlık duymalarıdır. Tabii laik-liberal kesim bundan çok kaygılı...
- Bu durum, çoğu Arap ülkelerinin uzun süre dikta rejimleri altında yaşamalarının ve demokrasiye geçişin çok yeni bir gelişme olmasının sonucu olarak görülüyor. Şimdi iş başında bulunanlar için bu büyük bir sorun. Aşırı grupları kontrol etmek zor. Bu bağlamda halen en kritik durumda olan ülke Suriye. El Kaide ile bağlantısı bulunan El Nusra’nın ortaya çıkması, muhalefet cephesinin siyasi ve askeri liderlerini de endişelendiriyor.

“Diktanın külleri”
Bir analistin deyişiyle, Arap Baharı ile başlayan geçiş süreci “ucu açık” bir yoldur; yani “her tarafa çekilebilir, her şey olabilir”...
Genelde Tunus ve Mısır’ın geleceği konusunda, bu süreçte görülen zorluklara rağmen, ihtiyatlı bir iyimserlik var. Aynı şey Suriye için pek söylenemiyor. Güney komşumuzda, çalıştayın başlığında kullanılan terimle, “otoriter rejimin küllerinden demokrasiye geçiş” dahi henüz başlamış değil...