Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eski İngiliz Başbakanı Margaret Thatcher’in ölümünün ardından İngiltere’de ve dünyada, kısaca “Thatcherizm” diye adlandırılan mirası konuşuluyor.
Bu mirasın halen bu kadar tartışılıyor olması da; “Demir Lady”nin bıraktığı mirasın bir parçası...
Gerçekten Margaret Thatcher’in görüşleri ve vizyonu, dayandığı ideolojik temeliyle, adeta yeni bir doktrin olarak kabul edildi. İlk denemeleri İngiltere’de yapılan Thatcherizm kısa zamanda Latin Amerika’dan Uzakdoğu’ya kadar birçok ülkede bir model olarak algılandı ve bir esin kaynağı oldu.
Thatcher’in ölümü dolayısıyla İngiltere’den ve çeşitli ülkelerden gelen tepkiler, bıraktığı mirasın ne kadar tartışmalı bir konu olduğunu gösteriyor. “Maggie”yi çok sevenler olduğu gibi, ondan nefret edenler de var. “Thatcherizm”i övenler veya yerenler olduğu gibi...
Yalnız herkesin birleştiği bir nokta var: O da Thatcher’in gerçek anlamda bir lider olduğu ve dünya siyasetinde derin bir iz bıraktığıdır.

Şok tedavisi
Thatcher’i böyle bir üne kavuşturan olay, 1979’da seçimi kazanıp Başbakan olduktan sonra uyguladığı ve sistemde köklü değişim getiren politikalarıdır.
O dönemde Britanya büyük ekonomik ve sosyal çalkantı içindeydi. Grevler, protestolar hayatı felce uğratıyordu. Üretim düşüyor, enflasyon tırmanıyordu.
O zaman da Muhafazakâr Parti’nin sağ kanadında yer alan Thatcher, işe sendikaların belini kırmak, kamu harcamalarını kısmak ve devlete ait büyük şirketleri özelleştirmekle başladı.
Başta bu şok etkisi yaptı, yadırgandı, sıkıntı yarattı. Ancak zamanla ekonomide bir canlanma görüldü. Girişimcilik eski ataletin yerini aldı.
Ancak çok geçmeden bunun da ağır faturası çıktı. Zenginler daha zenginleşirken, fakir daha fakirleşti.
Başarılı görünen yeni monetarist sistemin yan etkileri Thatcher’i zor durumda bıraktı. “Kelle vergisi” koyma kararına partisinin ve kabinesinin tepkisi sert oldu. Ve sonuçta “Demir Lady” iktidarı bırakmak zorunda kaldı.

“No, No, No”!
Dış politikada da Sovyetlerin taktığı isimle “Demir Lady” gerçekten çok radikal ve katı politikalar izledi. ABD Başkanı Ronald Reagen ile birlikte SSCB’ye karşı sert çıkışlar yaptı ve 1991’de Moskova’da Komünist rejimin devrilmesine önayak oldu... Gene Reagen ile birlikte Saddam’a karşı ilk Körfez savaşına girişti... Falkland adalarını güç kullanarak Arjantin’in elinden aldı...
“Maggie” Avrupa Birliği’nin entegrasyonu fikrini de hiçbir zaman tutmadı. İngiltere’nin buna katılmasını isteyenlere karşı Avam Kamarası’nda sarf ettiği şu sözleri meşhurdur: “No, No, No”...
Thatcher iki Almanya’nın birleşmesinde karşı çıkıyordu, ama bunda pek başarılı olmadı. Tıpkı Güney Afrika krizinde Nelson Mandela’ya karşı çıkması gibi...
Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Her yönetici gibi Thatcher’in de iç ve dış politikalarında bazı hataları, aksaklıkları oldu; ama farklı görüşleri ve davranışlarıyla çok şeyi değiştirdi ve büyük gelişmelere damgasını vurdu. Günümüzün dünyasında sıkıntısı çekilen cinsten, güçlü ve etkin bir liderdi...