Garip bir tesadüf, Tunus muhalefet liderlerinden Muhammed İbrahimi’nin önceki gün bir suikaste kurban gittiği yer, “Arap Baharı”nın beşiği sayılan Sidi Buzid adındaki ufak kent.
Hatırlanacağı gibi, seyyar satıcılık yapan üniversiteli bir genç, 17 Aralık 2010’da bu şehirde diktatör Zeynel Abidin Bin Ali’nin rejimini protesto etmek için kendini yakmış, bu olay Tunus’ta hızla yayılan bir ayaklanmayı başlatmıştı.
Bu eylem Tunus’ta Bin Ali’nin devrilmesini sağladığı gibi, “Arap Baharı” diye adlandırılan halk hareketinin adeta bir “domino etkisi” ile diğer Arap ülkelerine yayılmasına da yol açmıştı.
Sol eğilimli “Halk Hareketi Partisi” lideri 58 yaşındaki İbrahimi’nin doğduğu kent olan Sidi Buzid’de öldürülmesi, Tunus’ta yeni “bahar” havasıyla yeşermeye başlayan demokrasi umutlarına ağır bir darbe indirmiş bulunuyor.
Oysa Tunus, diktatörlükten çoğulcu, özgür sisteme geçişte başta iyi bir performans gösterdi. Nitekim Ocak 2011’de seçimlerden en güçlü birinci parti olarak çıkan ılımlı İslamcı Ennahda, liberal ve sol eğilimli bazı partilerle bir koalisyon hükümeti kurdu.
Ne var ki, Tunus bu yolda çok geçmeden tökezlemeye başladı. Ülkede birdenbire aşırı dinci akımlar yüzeye çıktı. Geçen şubatta gene tanınmış bir muhalefet lideri olan Şükrü Belayid’in bir suikaste kurban gitmesi, toplumda İslamcılar ile laikler arasındaki mücadeleyi ve kutuplaşmayı gözlerin önüne serdi.
* * *
Şimdi Muhammed İbrahimi’nin öldürülmesinin, Tunus’ta halkın gene sokaklara dökülmesine ve ülkenin kaos ve istikrarsızlığa sürüklenmesine yol açmasından korkuluyor. Bunun ilk sinyalleri dünkü eylemlerle görüldü.
İktidardaki Ennahda yetkilileri liberalleri hedef alan şiddet hareketlerini kınamakla beraber, Tunus toplumundaki geniş ve etkin laik-liberal kesim, hükümeti radikallere göz yummakla ve kendi ideolojisini empoze etmeye çalışmakla suçluyor.
Ennahda’nın suikast ve şiddet eylemleriyle direkt ilgisi olmasa da, dini radikalizmin yaygınlaşması, ülkedeki siyasi dengeleri -laikler aleyhinde- bozuyor.
* * *
Şimdi önemli olan, son suikast ile iyice ortaya çıkan bu sarsıntıların nasıl gelişeceği, Tunus’un, Mısır, Libya gibi iç çatışmalara, kargaşaya sürüklendiği ve demokrasiye kavuşma umutlarının buharlaştığı bir noktaya gelip gelmeyeceğidir.
Ne yazık ki Arap coğrafyasındaki son gelişmeler (Mısır’dan Suriye’ye kadar) “Arap Baharı”nın ilk pozitif “domino etkisi”ni tersine çevirmiş bulunuyor.
* * *
Bunun çeşitli sebepleri var tabii. Fakat en önemli faktör, bu ülkelerde demokrasiye geçiş sürecinde laiklik ilkesinin benimsenmemesidir.
Bu konuda Mısır örneğini yakından izleyen emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, bir yazısında şeriata dayanan ve laikliği temel olarak kabul etmeyen bir anayasa ve hukuk düzeni ile demokrasiye ulaşılamayacağını belirtiyor ve Atatürk Türkiye’sinin bunu kanıtlamış olduğunu vurguluyor.
Aslında Tunus bağımsızlığa kavuştuktan sonra, modern Türkiye modelini benimsemişti. Bakalım şimdiki kriz ortamında Tunus yöneticileri bunu hatırlayacaklar mı?
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024