ABD ile Rusya arasında Suriye konusunda önceki gün varılan mutabakat, 26 aydır devam eden iç çatışmaların sona ermesi ve siyasi bir çözümün gerçekleşmesi için yeni bir umut yaratmış bulunuyor.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Moskova’da Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile çetin müzakerelerden sonra üzerinde anlaştığı formül, iki ülkeyi birbirine yaklaştıran bir ortak diplomatik girişimin yolunu açıyor.
Buna göre Washington ile Moskova, bu ay içinde uluslararası bir konferans toplamaya çalışacak. Bu toplantı geçen yıl haziran ayında Cenevre’de yapılan konferansta varılan, fakat bir türlü uygulanamayan 6 maddelik bir mutabakatı esas alacak.
Cenevre bildirgesi, Suriye’de ateşin kesilmesini, muhalefetin de yer alacağı bir geçiş hükümetinin kurulmasını ve parlamento ile başkanlık için seçimlere gidilmesini öngörüyordu.
Esad faktörü
Ne var ki, “Esad faktörü”ne takılan uyuşmazlık daha baştan çözüm yolunu tıkadı. Basit deyişiyle, geçiş sürecinin “Esad’lı mı, Esad’sız mı” yapılacağı konusunda taraflar uzlaşamadı. ABD -ve Türkiye dahil Batılı ve Arap ülkeler- her şeyden önce Beşar Esad’ın çekilmesini şart koştular. Rusya ise Esad’ın bu geçiş sürecinde seçimlere kadar, iş başında kalması üzerinde ısrar etti.
Cenevre mutabakatı kâğıt üstünde kalınca, ne yazık ki kan akmaya devam etti.
Şimdi ortak Amerikan-Rus girişimi Cenevre mutabakatını canlandırmayı amaçlıyor.
Peki, arada değişen nedir?
Açıkçası tutum değişikliği Rusya değil, ABD cephesinde oldu...
Diplomatik dilde buna “ince ayar” dense de gerçek ABD’nin geri adım attığıdır.
Gerçi Moskova’dan yapılan açıklamalara bakılırsa, ABD ve Rusya tarafları (yani Esad rejimini ve muhalefeti) önerilen geçiş sürecini başlatmaya “teşvik edecek” (yani zorlayacak). Anlaşılan bunda Esad’ın hemen çekilmesi ön şartı yok. Ancak beklenen şey, muhalefetin de dahil olacağı geçiş (veya geçici) hükümette Esad’ın yer almamasıdır.
Eğer kapalı kapıların arkasında Amerikalıların Ruslarla vardığı mutabakat bu yönde ise, tünelin ucunda bir ışık görünüyor demektir.
Her halükârda önümüzdeki günlerde ve haftalarda Suriye üzerinde uluslararası diplomaside büyük bir hareket göreceğiz.
Türkiye’nin rolü
Türkiye’nin bu yeni ortamda nasıl bir rol oynayacağı, kuşkusuz önümüzdeki hafta Başbakan Erdoğan’ın Başkan Obama ile Washington’da yapacağı görüşmeden sonra daha iyi anlaşılacaktır.
Görünen o ki, Ankara da Suriye politikasında bir “ince ayar” yapmak durumundadır. Türk hükümeti şimdiye kadar Esad’ın derhal çekilmesini şart koşan ve muhalifleri aktif olarak destekleyen bir pozisyon almıştır.
Moskova’da belirlenen çerçevede yeni bir Cenevre konferansı ile Suriye’de siyasi bir geçiş süreci başlayacaksa, bu pozisyonun da esnekleşmesi gerekecektir.
Eğer söylendiği gibi Şam’da kurulacak geçici yönetimde Esad’ın kendisi değil de bazı Baas yöneticileri yer alacaksa, bu “ince ayar”ı yapmak kolaylaşacaktır. O takdirde Türkiye de bu yeni süreçte daha aktif olarak devreye girebilecektir.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024