Dün Suriye’den İsrail’e ateş açılması ve bir askeri aracın tahrip edilmesi üzerine, İsrail hemen top ateşi ile bir Suriye mühimmat deposunu hedef aldı.
Suriye-İsrail sınırındaki bölgede bu tür “ufak çaptaki” ateş teatisi bir süredir oluyor. Suriye’den İsrail’e gerçekten kasıtlı olarak mı ateş edildiği, yoksa o birkaç merminin Suriye’deki iç çatışmalar sırasında tesadüfen mi düştüğü pek net değil.
Ancak İsrail’in politikası, nedenleri ne olursa olsun, bu tür olaylarda derhal misillemede bulunmaktır.
Aslında İsrail’i giderek Suriye krizinin içine çekebilecek daha ciddi gelişmeler var. Geçenlerde İsrail Şam bölgesinde bir askeri araştırma merkezini füzelerle vurmuştu. Bu arada Suriye’nin Lübnan’daki Hizbullah’a yeni tip füzeler taşıyan bir konvoyu da bombaladığı bildirilmişti. Bu olay üzerine Suriye bunu kendisine karşı ilan edilmiş bir savaş saydığı ve zamanı gelince karşılığının verileceğini açıklamıştı.
Dolayısıyla İsrail ve Suriye arasında tırmanmakta olan gerginliğin nereye götüreceği belli değil.
***
Suriye’de ayaklanma başladığı zaman, İsrail hükümeti buna bulaşmamak ve her zamanki gibi kendi güvenliğini ön planda tutarak olayları izlemek kararını almıştı. Nitekim aylar boyunca İsrail, taraf da tutmadan, sadece olup bitenleri seyretmekle yetindi.
Ancak İsrail’de Esad yönetimi konusunda nasıl bir tavır alınması gerektiği çok tartışıldı. Hâlâ da tartışılıyor.
Bir görüşe göre, Suriye ile İsrail arasındaki “savaş hali”nin devam etmesine rağmen, Beşar Esad İsrail’e karşı saldırgan bir politika izlememiş, hatta bir ara Türkiye’nin arabuluculuğu ile, bir barış anlaşması imzalamayı da düşünmüştü. Bu bakımdan bazı İsrailli analistler, Esad rejiminin devamının ne olacağı bilinmeyen bir duruma tercih ettiklerini söylüyorlardı.
Şimdi böyle düşünenlerin azaldığını söylemek mümkün. Bunun da iki sebebi var: Birincisi, Esad’ın daha uzun süre iktidarda kalamayacağı gerçeği ve İsrail’in Batı ile aynı safta olmak arzusudur. İkincisi ise, Esad’ın İsrail’in baş düşmanı İran ve Hizbullah ile, sıkı bağlar içerisinde olmasıdır. Yani İsrail açısından Esad rejiminin devam etmesi, sadece bu iki “düşmanı” sevindirecek ve cesaretlendirecektir.
***
İsrail halen bu krizde açık bir şekilde taraf tutmamayı tercih ediyor. Bar-İlan Üniversitesi’nden Prof. Efrayim İmbar’ın bu hafta yayınlanan makalesinde belirttiği gibi “İsrail’in çıkarları Suriye’deki çatışmalara karışmamasını gerektiriyor.” Ancak onun deyişiyle İsrail bu arada kendi güvenlik ve savunma çıkarları neyi icap ettiriyorsa, bunu yapmak durumundadır.
İsrail Esad’ın gitmesine fazla üzülmeyecek; ama onun için esas mesele Esad’dan sonra kimin iktidara geleceği ve nasıl bir yeni Suriye’nin ortaya çıkacağıdır.
İsrail’in bu konudaki korkusu, Şam’da İslamcı bir yönetimin başa geçmesi ve İsrail ile Suriye arasında yıllardan beri süren statükoyu değiştirmesidir. Gerçi bu iktidar değişikliği İran ve Hizbullah için ağır bir darbe olacaktır. Ama Esad sonrası dönemin ne getireceği belli değil.
Bunun için İsrail, bu kritik aşamada, Suriye’nin geleceğini şekillendirecek güçlerle -ve bu arada Türkiye ile- işbirliği kurmak istiyor.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024