Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İki yıl önce -15 Mart 2011’de- Suriye’nin Deraa kentinde rejim karşıtı bir gösteriyle başlayan ayaklanmanın bir iç savaşa dönüşüp bu kadar uzun süreceği tahmin edilebilir miydi?
Dün bu ayaklanma, “3 K” rumuzu ile ifade edebileceğimiz bir ortamda, üçüncü yılına girdi: Kan... Kaos... Karamsarlık...
Bu son iki yılın bilançosu, Suriye tarihinin en büyük trajedisini yansıtıyor: 70 bin ölü, 1 milyon mülteci, 2 milyon evsiz... Harabeye dönen kentler, kasabalar... Kendi ülkesini ve halkını, düşman bir ülke gibi, amansızca bombalayan bir yönetim... Bölük pörçük bir muhalefet ve doğru dürüst silahı olmayan dağınık bir savaşçı grubu...
Suriye’de halk hareketinin ilk kıvılcımları görüldüğü zaman, bunun Tunus’ta, Mısır’da, hatta Libya’da olduğu gibi, kısa bir süre sonra rejim değişikliği ile sonuçlanacağı tahmin edilmişti.
Oysa bu böyle olmadı. Suriye’nin şartları, diğer Arap ülkelerinden farklıydı. Burada güçlü ve disiplinli bir orduya, göz açtırmayan bir istihbarat örgütüne ve liderine bağlı bir siyasi kadroya dayanan bir rejim hâkimdi.
Ayrıca önemli stratejik çıkarlar nedeniyle Esad rejimini sonuna kadar desteklemeye kararlı iki dış güç vardı: Rusya ve İran... Öte yandan da, Suriye’deki olaylara bulaşmak istemeyen, “müdahale yorgunu” ABD ve Batı...

Geç de olsa...
Suriye’de iç savaşın neden bu kadar uzun sürdüğünü, işte bu saydığımız koşullar izah ediyor.
Eğer Esad’ı devirmek konusunda uluslararası bir konsensüs olsaydı -ve örneğin Libya’da olduğu gibi Güvenlik Konseyi’nden bir karar çıksaydı- herhalde Şam diktatörü bugün hâlâ koltuğunda oturamayacaktı...
Veya eğer daha baştan Batılılar direnişçilere tam ve etkin bir destek verseydi, bu iç savaş çoktan sona erebilirdi. Oysa bir yandan muhalifler cesaretlendirilirken, diğer yandan savaşçılara silah ambargosu uygulandı. Bu yarım-yamalak destek Esad’ın ezici askeri gücü ile boy ölçüşemedi...
Şimdi, iç savaş tam üçüncü yılına girerken, direnişçilere karşı silah yasağının kaldırılması düşünülüyor. En azından Fransa ve İngiltere bu konuda kararlı.
Kaybedilen zamana ne demeli? Eğer bu zaman içinde Esad ile muhaliflerin uzlaştırılması ve bir geçiş süreci konusunda geniş bir mutabakat sağlanması mümkün olsaydı, çok iyi olurdu elbet. Ama ne silahla, ne de silahsız bir çözüm için doğru dürüst bir adım atılamadı.

Tek çıkar yol
Bugün gelinen noktada 2 yıl boyunca akan kan ve süregelen kaosun üstüne bir de büyük bir karamsarlık ekleniyor.
Bu saatten sonra direnişçilere silah gönderilecek, bir kısmı eğitime tabi tutulacak, bu konuda ilgili kurumlardan gerekli kararların çıkması sağlanacak... Uzun iş.
Bu savaş uzadıkça, insanlık dramı daha da ciddi boyutlar alacak.
Bu durumda tek çıkar yol, Esad’ın imana gelip bu faciaya son vermek için çekilmeye razı olmasıdır.
Henüz görünürde böyle bir işaret yok.
Karamsarlığın nedeni de bu...