Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İstanbul’daki “Suriye’nin Dostları” toplantısından sonra yayınlanan bildiri ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin basın toplantısında söyledikleri, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu topluluğun kısa ve orta vadede izleyeceği politikanın sinyallerini verdi.
Bu stratejinin ana hatlarını şöyle özetleyebiliriz:
1) Topluluk prensip olarak Suriye sorununda bir “askeri çözüm” taraftarı değil.
İki yıldır süren çatışmalar bu işin silah zoru ile halledilemediğini gösterdi.
Kaldı ki ABD başta olmak üzere Batılılar bu iç savaşa bulaşmak istemiyor. Bu nedenle muhaliflerin silah taleplerine de karşılık vermiyorlar. Nitekim İstanbul’daki toplantıda, Suriye’deki savaşçılara sadece bazı askeri araç ve gereçlerin verilmesine karar verildi.
2) Topluluk öncelikle bir “siyasi çözüm”den yana.
Asında muhalefetin Beşar Esad işbaşında kaldıkça “siyasi çözüm”den bir umudu yok.
Ancak “Suriye’nin Dostları” bu kez “müzakere yolu ile çözüm” için Şam’a bir mesaj gönderiyor, daha doğrusu Esad’a son bir şans tanıyor. Ve diyor ki, bu fırsat değerlendirilirse ne ala; aksi halde “Dostlar” askeri alanda gereken adımları atacak. Yani en azından muhalifleri silahlandıracak, belki de bir “uçuşa yasak bölge” ilan edilecek.

Cenevre formülü
3) Kısa vadede “siyasi çözüm”ün nasıl gerçekleşeceği konusunda topluluk “Cenevre formülü”nü gündeme getiriyor.
Geçen yılın haziran ayında Rusya ve Çin’in de katılımıyla yapılan Cenevre konferansında, barışçı bir çözüm üzerinde mutabık kalınmıştı. Özü: Ateş kesilecek, geçici bir yönetim kurulacak, parlamento ve başkan seçimleri yapılacak ve böylece demokratik rejime geçiş sağlanacak...
O zaman muhalefetin reddettiği bu mutabakat, bir türlü hayata geçirilemedi. Üstelik, çok geçmeden Cenevre Bildirisi’ne imza atan Batılılarla Ruslar arasında bu sürecin “Esad’lı mı, yoksa Esad’sız mı” olması gerektiği konusunda uyuşmazlık çıktı.
Şimdi İstanbul’daki toplantıda Cenevre Bildirisi’ne atıfta bulunulması, anlamlı. İlk bakışta bu, siyasi çözüme götüren bir yol olabilir. Ancak bunun için “Esad’lı mı, Esad’sız mı” denkleminin çözümlenmesi gerek.
İstanbul’da yapılan açıklamalardan şu anlaşılıyor: Topluluk kurulacak geçici yönetimde Esad’ı ve yakın ekibini görmek istemiyor. Ama buna karşılık Suriye’nin çeşitli kesimlerinin temsil edileceği bu geçici yönetime ve geçiş sürecine, Baas rejiminden bazı yetkililerin katılmasını da kabul ediyor.

Moskova’nın rolü
Aslında “Suriye’nin Dostları”nın İstanbul’da sergilediği bu tutum, Suriye ve özellikle Rusya tarafından iyi değerlendirilirse, çatışmalar durdurulabilir ve bir barış sürecinin başlatılması sağlanabilir.
Bu ince ayar, Türkiye dahil, birçok “Dostlar”ın ve özellikle muhaliflerin daha önce Suriye konusundaki tavırlarında daha esnek ve uzlaştırıcı niteliktedir.
Bu tutum Beşar Esad’ın kendisiyle değilse bile, Rusya ile bir ortak zeminde buluşmayı sağlayabilir. Rus liderler Şam’da “düzenli ve istikrarlı bir geçişi” tercih ettiklerine göre, sonuçta Esad’ı çekilmek konusunda ikna etmenin yolunu da bulabilirler.
Bu bir ihtimal. Ve belki de barışçı bir çözüm için son şans...