İsrail bugün ülkenin ve bölgenin geleceğini etkileyecek bir seçime gidiyor.
Parti enflasyonu nedeniyle İsrail’de (son mecliste 17 parti temsil ediliyordu) bu erken seçimlerin nasıl sonuçlanacağını kestirmek zor. Zira yüzde 2 barajlı nispi seçim sisteminden dolayı İsrail hep koalisyon hükümetleriyle yönetilmiştir.
Bu seçimlerden Binyamin Netanyahu’nun liderliğindeki sağcı Likud’un, Avigdor Lieberman’ın başında bulunduğu aşırı sağcı “İsrail Yuvamız” adlı parti ile oluşturduğu ortak listenin birinci çıkması bekleniyor.
Bu durumda analistler Netanyahu’nun yeniden başbakan olması şansını oldukça yüksek sayıyorlar. Ancak bilinmeyen husus, “Bibi”nin nasıl bir koalisyon kuracağıdır.
İsrail’de her seçim sonrasında partiler arasında büyük pazarlıklar başlar. Bu nedenle bazen yeni hükümet ancak haftalar sonra kurulabilir.
“Bibi”nin ortakları
Bu kez de yeni koalisyonun oluşması zaman alacak gibi görünüyor. Gerçi Netanyahu’nun bir ortağı -Lieberman- şimdiden hazır. Ama son anketlere göre bu iki parti 120 sandalyeli Knesset’te ancak 35 civarında sandalyeye sahip olacak. Dolayısıyla Netanyahu’nun güvenoyu alabilecek bir hükümet kurması için başka birkaç partiye ihtiyacı olacak.
Normal olarak böyle bir kabineye, gene sağcı partilerin girmesi ihtimali daha yüksek. “Bibi” bu bağlamda aşırı dinci Şaas ve son zamanlarda epey popüler olan Naftali Bennet’in “Yahudi Ocağı” adlı partisine başvurabilir. O takdirde yeni hükümet, daha radikal milliyetçi ve dinci bir nitelik almış olacaktır.
Sol cephede İşçi Partisi’nin başını çektiği oldukça geniş bir merkez-sol yelpazesi var. Anketler ancak bu cephedeki çeşitli grupların bir araya gelmesi veya sağcı bir-iki parti ile ortaklığı denemesi halinde bir hükümet kurabileceğini belirtiyorlar ki, bu da oldukça zor görünüyor.
İlginç olan husus İsrail’in kuruluşundan sonra yıllar boyunca sol parti ağırlıklı koalisyonlar ile yönetilmiş olması ve ülkenin sosyal düzeninde de Sosyal Demokrat çizginin damgasını vurmuş olmasıdır. Ancak son yıllarda durum değişmiş, sağcı gruplar yükselişe geçmiş ve yönetime gelmiştir.
İsrail’in sağa kaymasının ve hatta bu yönde radikalleşmesinin çeşitli nedenleri var. İsrail toplumunun geniş bir kesiminin Filistin sorununun iki devlet esasına dayalı barış müzakereleri ile halledileceği umudu çok zayıflamıştır. Şahin politikacıların hamasi söylemi kolaylıkla destek sağlıyor. Artık İsrail’de Batı Şeria’da yeni yerleşim bölgeleri ile kurulan İsrail hakimiyetinden vazgeçmek isteyen kimse yok gibidir.
Ortadoğu özelliği
Milliyetçilikteki radikalizasyon gibi, dinde de benzer bir akım görülüyor. Aşırı dinci gruplar günlük yaşam kadar siyasete de yön veriyorlar.
Aslında bu, Ortadoğu’da ve Arap dünyasında görülen yeni güçlü trendin doğrultusundadır. Hamas’ın güçlenmesi, Arap baharı ile birlikte çeşitli İslamcı grupların ortaya çıkması bu trendin belirtileridir.
İsrail’deki milliyetçi ve dinci eğilim şimdi seçimlere de yansıyor. Çoğu siyasetçi de kendi ideolojik görüşleri veya siyasi hesaplarıyla bu ortamdan yararlanmaya çalışıyor ve sonuçta bu radikalizasyonu körüklüyor.
Bugünkü seçimlerin sonucu, bu trendin ülkeyi nereye götürdüğünün işaretini verecek...